"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/833 E., 2023/161 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/277 E., 2021/287 K.
Taraflar arasındaki adi ortaklığın tespiti ile tasfiyesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; tarafların 2013 yılında evlendiklerini, davacının 2006-Eylül 2016 tarihleri arasında Akbank bünyesinde çalıştığını, 2016 yılında bankadan ayrıldığını, davalının ise 2013 yılından itibaren Herbalıfe İnternational Ticaret Limited Şirketinin bağımsız distribütörü olduğunu, davalının 2015 yılında davacıyı eş ekleme formu ile bu şirket bünyesine dahil ettiğini, bu şekilde adi ortaklık kurulduğunu, davacının 2017 Aralık ayına kadar bu şirkette aktif olarak çalıştığını, belirtilen işe davacının ablasının teşviki ile girdiklerini, daha sonra 2017 Nisan ayında davacının ablasının yanından ayrılarak tarafların kendilerine ayrı bir iş yeri kiraladıklarını, çalışmalarına oradan devam ettiklerini, 2017 Ağustos ayında davalının davacıya ayrılmak istediğini söylediğini, 2018 yılı Şubat ayında davalının eşyalarını alarak evi terk ettiğini ve sonrasında boşanma davası açtığını, işyerinden uzaklaştırıldığı 2017 yılı Aralık ayına kadar tüm masrafları davacının yaptığını, davalının iş kurma aşamasında gelirinin bulunmadığını, üyelik ücretinin müvekkilinden alındığını ileri sürerek; taraflar arasındaki adi ortaklığın tespitine, şirketten tarafların ortak ID'sine ödenen gelirlerin %50-%50 olacak şekilde paylaştırılmasına, 2017 yılı Aralık ayından itibaren hesaplanacak mahrum kalınan kar bedelinin, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile alacak bedeli belirlendiği anda arttırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, bölünmenin mümkün olmaması halinde taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi ile davacının hissesine düşecek olan ortaklığa katılım bedelinin ve ödenmemiş kar bedelinin şimdilik 5.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin 2013 yılından itibaren dava dışı şirketin bağımsız distribütörü olarak ürünlerinin satış ve tanıtım işlemlerini gerçekleştirdiğini, işletme kurarak faaliyetine devam ettiğini, üyeliğe eş eklenmesinin yetkilendirme ve sahiplik göstergesi olmadığını, şirket nezdinde işlemlerin müvekkilinin yaptığını, davacının sözleşmeden faydalanamayacağını, taraflar arasında adi ortaklık kurulmadığını, davacının herhangi bir faaliyetinin ve masrafının bulunmadığını, davacının istihdam nedeniyle kendi işinden ayrıldığını, işyerini 24.04.2017 tarihinde açtığını, bu tarihten önce ürün alımı ve eğitim haricinde başka işletme gideri yapılmadığını, müvekkilinin kredi kartı bulunmadığı dönemde ürün alımları için davacının kartının kullanıldığını, sonrasında bizzat nakit olarak davacıya teslim ettiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının 27.05.2013 tarihinde Herbalife Nutrition bağımsız distribütörü olduğu, davacının 19.12.2014 tarihinde talepleri doğrultusunda distribütörlüğe eş olarak eklendiği, davalının Herbalife Nutritionın bir çalışanı veya acentası olmadığı, davalıya dava dışı şirket tarafından ödenen tutarların davalının ya da alt ekibinin ürün siparişinde bulunmasında kaynaklandığının bildirildiği, dinlenen tanık beyanları ve toplanan delillere göre davacının evlilik birliği içinde bankada çalıştığı, 2016 yılı Eylül ayında bankadan kendi isteği ile ayrıldığı, her ne kadar bankadaki işinden ayrılması konusunda davalının davacıdan talepte bulunduğu iddia edilmiş ise de tarafların tanıklarının bu konuda çelişkili beyanda bulundukları anlaşılmakla her iki tarafın tanıklarının bu konudaki beyanlarına itibar edilmediği, davacının ürün alımında ve beslenme kulübü kurulmasında emek ve para harcadığını iddia ettiği ve buna ilişkin kredi kartı ekstrelerini dosyaya sunduğu ve ekstrelerin incelenmesinde Herbalife İnternational yazılı hesap hareketleri görülmüş ise de tarafların o tarihlerde evli oldukları değerlendirildiğinde eşlerin birbirlerine yaptıkları katkının adi ortaklık olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, ancak ödünç sözleşmesi hükümleri çerçevesinde talep edilebileceği, ürün tanıtım ve ürün satma işinin sermaye gerektirdiği kadar kişisel beceri de gerektirdiği, davacının somut bir delil çerçevesinde iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; taraflar arasında ödünç sözleşmesi değil adi ortaklık bulunduğunu, müvekkilinin işyerinden uzaklaştırıldığı 2017 Aralık ayına kadar bir kısmı kredi kartı ve bir kısmı nakit olmak üzere 150.000,00 TL harcama yaptığını, davalının her hangi bir gelirinin bulunmadığını, şirket faaliyet kurallarına göre eşlerin farklı üyeliklere sahip olmasının mümkün olmadığını, eş ekleme formuyla şirketi temsile yetkili hale geldiğini, üyelik ücretinin kredi kartından kesildiğini, müvekkilinin yaptığı masrafların kendisine ödenmediğini, evlilik birliğinde ödünç sözleşmesi yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağını, aynı ID üzerinde müvekkilinin isminin de yer aldığını, dinlenen tanık beyanlarında adi ortaklığın ifade edildiğini, tasfiyenin yapılması ve bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklığın tespiti ile tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) ''ispat yükü'' başlıklı 190 ıncı ve "senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" başlıklı 203 üncü maddesi,
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
2. Adi ortaklık sözleşmelerinde "şekil serbestisi" ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.
3. Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
4. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde düzenlenen parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.
5. Aynı Kanun'un 203 üncü maddesinde ise, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları sayma yöntemiyle belirlenmiştir. Bunlardan biri de altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler olup, bu kişiler arasındaki işlemler miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla ispat edilebilir.
6. Adi ortaklıkta ise müşterek amaç iktisadi bir amaçtır veya daha dar anlamda kazanç paylaşma amacıdır. İktisadi amaç ve kazanç paylaşma dışında diğer amaçlarla adi ortaklık kurulması olanaklı değildir (Şener, Oruç Hami, Adi Ortaklık, Ankara: Yetkin Yayıncılık, 2008, s. 103-104). Somut uyuşmalıkta ise; taraflar arasında dava dışı şirketin bağımsız distribütörlüğüne ilişkin adi ortaklık bulunduğu iddia edilmiştir. Her ne kadar adi ortaklığa ilişkin yazılı bir sözleşme mevcut değilse de, eş olan taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisi tanık delili ile ispatlanabilir.
7. İlk Derece Mahkemesince dinlenen tanık beyanları incelendiğinde; davacı tanığı İbrahim A; "ben ...ve ...'i 3 yıldır tanıyorum, firmada kariyerler aşama aşama olup her bir kariyerin aldığı prim farklıdır, 2 yıl önce ...ve ...'in 7000-8000 TL aylık bu işten kazançları olduğunu biliyorum, bu kazanç ID'ye kimin hesap numarası verildi ise o hesaba yatıyor, davacı ve davalı kimin hesap numarasını verdiyse bilgi sahibi değilim ancak ben...'un firmanın şubesine düzenli olarak geldiğini, ürünlerini sattığını biliyorum bu hususlara şahidim", davacı tanığı ...; "...bey ile yeni açılacak şubenin tüm hazırlıklarını dizaynını birlikte yaptık, bu hazırlık dizayn tüm masrafları ...bey karşıladı, birlikte gidip alıyorduk bizzat şahidim, şube açılışında ne kadar masraf yapıldığı konusunda tam bir bilgim yok, şube açılışından sonra aylık kazandıkları miktarın ne olduğu konusunda bilgi sahibi değilim", davacı tanığı...; "...'in üyeliği için şirkete 100-150TL ben ödeme yaptım, satın alınan ürüne bağlı olarak sistem sizi yukarı taşıyor, ...ilk başta ...'in aldığı tüm ürünlerin bedelini karşıladı, daha sonra benim oluşturduğum mekanda birlikte çalıştık, kendisine yol açtım. ... şirket işlerine kendi başına yetişemediğinden...'un kendisine destek olmasını istiyordu, 2016 yılında ...bankadaki işinden ayrıldı, ...da benim kulübümde başladı, üyelik ...'in üzerindeydi, şirket tarafından yapılan tüm ödemeler ve işlemler ...'in hesabına yapılıyordu", davalı tanığı ...; "Davalıyı çocukluk arkadaşım olması nedeniyle uzun yıllardır tanıyorum, ben de Herbalife şirketinde bağımsız distribütörüm, 2016 yılından beri çalışıyorum, benim şirkete katılmama ... vesile oldu, şirket üyeliğimi ... yaptı, ben sisteme dahil olduğum tarihte ...Akbank şubesinde çalışıyordu, ancak şubenin kapanacak olması nedeniyle ya...'un İstanbul'daki şubeye nakil olacağını, ya da tazminatını verip işten çıkaracaklarını ... bana anlatmıştı, ...da tazminatını alıp işten ayrılmayı tercih etti, ... ile ...2017 Şubat ayında Herbalife'da birlikte çalışmaya başladılar, bir beslenme merkezi açtılar, bir yer kiraladılar, Faruk'da kulübe gidip geliyordu," şeklinde uyuşmazlığı ifade ettikleri görülmektedir.
8. Yapılan bu açıklamalar ışığında tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; eş olan taraflar arasında müşterek amaç birliğini taşıyan adi ortaklığın kurulduğu anlaşılmaktadır.
9. Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık mal varlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, katılım payları ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.
10. Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece 6098 sayılı Kanun'un 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.
11. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; davacının adi ortaklığın varlığını ispat ettiği ve talebinin adi ortaklığın tasfiyesi talebine ilişkin olduğu dikkate alınarak, tasfiye hükümlerinin uygulanması suretiyle tasfiye işlemine dair sonuç bilanço alınıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesi birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.