"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
DAVA TARİHİ : 20.09.2013
İLK DERECE MAHKEMESİ : Silvan Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/110 E., 2022/462 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; başvuruların kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; davacı ...'un 06.07.2013 tarihinde köyün yakınından geçen davalı şirkete ait enerji nakil hattı direğine teması sonucunda elektrik çarpması nedeni ile ağır şekilde yaralandığını, olaya yeterli güvenlik önlemi almayan davalı şirketin neden olduğunu, olay sonrasında küçük ...'un vücudunun %45 'lik bölümünde 2. derecede ağır yanık ve ... gücü kaybı meydana geldiğini, çocukları olan küçüğün tedavi gördüğünü ve hastane ile ikamet edilen evin mesafesinin yaklaşık 100 km olması nedeni ile ayrıca bu zararlarının da hesaplanması gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davacılardan ... için 5.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi, baba ... ... ve anne ... için 500,00'er TL maddi ve 15.000,00'er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmişler; alınan ilk aktüer bilirkişi raporu sonrasında 07.10.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile küçük ... için maddi tazminat taleplerini 87.404,60 TL'ye yükseltmişler, alınan ikinci aktüer bilirkişi raporu sonrasında ise küçük ... için 06.05.2022 tarihli ''HMK 107 nci madde gereği talep arttırım dilekçesi'' başlıklı dilekçe ile 87.404,60 TL olan maddi tazminat taleplerini 227.259,16 TL'ye yükselttiklerini belirtmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı; olayın davacı ...'un kendi eylemi sonucu meydana geldiğini, anne ve babası olan diğer davacıların ağır kusurlu olduğunu, kendilerine kusur yüklenemeyeceğini, talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı vekilinin 30.09.2021 tarihli beyanı, belediyenin yazı cevabı kapsamında bilirkişi tarafından yapılan hesaplama sonucunda davacıların ulaşım giderinin 7.650,00 TL olarak belirlendiği, dava konusu kazanın 06.07.2013 tarihinde meydana geldiği gözetilerek ... 2010 tablosuna göre hazırlanan bilirkişi raporunda; davacı ...'un yaşı itibariyle geçici ... göremezlik tazminatı hakkının bulunmadığı, toplam 227.259,16 TL maddi zararının olduğunun belirtildiği, davacıların köyde yaşaması, köyde toplu taşıma olmaması, toplu taşımaya ulaşmak için de ayrıca özel araca ihtiyaç duyulması ve küçük ...'un Adli Tıp Kurumu maluliyet raporuna göre de iyileşme sürecinin 5 aya kadar uzayabileceği, kaza tarihindeki yaşı da dikkate alındığında hastaneye defalarca gitmesi gerektiği, tedavi gördüğü hastanelerin farklı illerde olması nedeniyle tedavi için her defasında köyden ile gidilmesi, taraflar ilde konaklamasalar dahi yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını evden uzakta karşılamaları gerekeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci maddesi kapsamında takdiren ve taleple bağlı kalınarak anne ve babanın maddi tazminat talebinin kabulü gerektiği, davacılar vekilinin 06.05.2022 tarihli dilekçesi ile küçük ... için hüküm altına alınmasını istediği maddi tazminat miktarını bilirkişi raporu doğrultusunda 227.259,16 TL olarak açıkladığı, davacı vekili tarafından yargılama aşamasında bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunulduğu ve yine istinaf dilekçesinde de bilirkişi raporunun isabetli olmadığının ileri sürüldüğü, bu nedenle davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmadığı, küçük ...'un sürekli ... göremezlik oranı ile tarafların kusur durumu belirlendikten sonra muhtemel sürekli ... göremezlik zararının tespiti için alınan bilirkişi raporunun içtihatlara uygun ve denetime elverişli olduğu, davacıların sosyal ve ekonomik durumları ve meydana gelen olayda tali kusurlu oldukları dikkate alınarakve orantılılık ilkesi de gözetilerek manevi tazminatların belirlendiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 227.259,16 TL maddi tazminat ile 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı ...'a velayeten davacılar ... ... ve ...'ya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 500,00' er TL maddi tazminat ile 5.000,00' er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 06.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılar ... ... ve ...'ya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili; maddi tazminat hesabına ilişkin rapora itirazlarının olmasına rağmen Mahkemece bu itirazları giderilmeden hüküm kurulduğunu, davacı ... ile ilgili maddi ve manevi tazminatın doğrudan davacı ... lehine hükmedilmesi gerekirken maddi ve manevi tazminatın ...'a velayeten ... ... ve ...'ya verilmesine şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davacı ...'un ağır derecede yaralanmış olması, yaralanmasının ömür boyu sürecek şekilde kalıcı maluliyete sebebiyet vermesi, maluliyet oranının yüksekliği nedeniyle oluşan ağır zarar durumu dikkate alınarak daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hak nesafete aykırı olacak şekilde davacılar lehine az miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı anne ve baba ile ilgili maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken hükmedilmediğini, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunup her davacının bağımsız olarak dava açma hakkının bulunduğunu, bu sebeple Mahkemece davacılar lehine hükmedilen tazminat miktarları için ayrı ayrı vekalet ücreti hesabının yapılması gerektiğini, ayrıca maddi ve manevi tazminat miktarları farklı olduğu için her tazminata ilişkin de ayrı vekalet ücreti hesabının yapılması gerektiğini, yine davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; somut olayda şirketlerinin teknik hatası ya da bakım onarım eksikliği olmadığından sorumluluklarına gidilemeyeceğini, elektrik tesislerinin bilimsel esaslara ve kuvvetli akım tesis yönetmeliğinde öngörülen standartlara uygun yapıldığını, şirketlerine yapılan bir ihbar bulunmadığını, geniş araştırma yapılmadan karar verildiğini, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, bu raporda şirketlerine yüksek oranda kusur izafe edildiğini, yine müşterek müteselsil sorumlu tutulmasının da hatalı olduğunu, şirketlerine diğer kusurlu kişilerin kusuru da yüklenerek tazminat olarak şirketlerine yansıtılmasının hatalı olduğunu, davacı anne babanın özen yükümünün dikkate alınmadığını, olayın meydana gelmesinde davacı anne babanın kusuru nedeniyle nedensellik bağının kesildiğini, dava konusu tesise ilişkin bakım onarım formlarının bu dosyaya celbi gerekirken bu hususta bir araştırma yapılmadığını, bilirkişi raporunun da hükme esas alınacak nitelikte olmadığını, raporda bakiye ömür hesabının hatalı yapıldığını, bilinen dönem, bilinmeyen dönemde %10 artış ve %10 iskontolama yapılmadan hesap yapıldığını, aktüer bilirkişinin uzman olması gerektiğini, raporun yetersiz ve denetime elverişli olmadığını, hesaba esas alınan sürenin başlangıcının küçüğün 18 yaşından itibaren gelir elde edebileceği düşünülmeden olay tarihi olarak alındığını, raporun bu yönüyle de hatalı olduğunu, manevi tazminatın yüksek hükmedildiğini, ıslah ile arttırılan kısma davalının ıslah tarihinde temerrüde düşeceği ve faize de ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken olay tarihinden faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını, ceza soruşturmasının sonucunun beklenmediğini, kaçınılmazlık unsurunun dikkate alınmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; mahallinde yapılan keşif sonucunda alınan kusur raporunda davalıya % 60, davacı küçüğün velileri olan diğer davacılara %40 oranında kusur izafe edildiği, hükme esas alınan bu raporun önceki bilirkişi raporları ile çelişmediği ve dosya kapsamındaki delillerle uyumlu olduğundan hükme esas alınmasında usul ve esas bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı, 6098 sayılı Kanun'un 74 üncü maddesi kapsamında kusurun usulüne uygun olarak tespit edildiği, soruşturma sonucunun beklenilmesine de gerek bulunmadığından davalı vekilinin kusura ilişkin tüm istinaf itirazlarının reddi gerektiği, dosyaya kazandırılan tedavi belgeleriyle bu kapsamda özellikle üniversite hastanesinin yanık ünitesi yoğun bakım epikrizinde küçükteki yaralanmanın elektrik akımına maruz kalma sonucunda oluştuğu açık olup, dosya kapsamında Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan alınan 22.05.2015 tarihli maluliyet raporuyla küçüğün maluliyetinin belirlendiği ve maluliyetin elektrik çarpması sonucunda oluştuğu, 06.07.2013 tarihli olay yeri tutanağıyla da belirlendiği üzere; direğe kumanda eden panoda bir adet sigortanın attığının tespit edildiğinden; davalı vekilinin olayın sübutuna, illiyet bağına ve maluliyete yönelik tüm istinaf itirazlarının reddi gerektiği, ... 2010 yaşam tablosu kullanılarak progresif rant yöntemiyle zararın miktarının belirlendiği, 04.04.2022 tarihli rapor hüküm vermeye elverişli, denetime açık olduğundan tarafların rapora yönelik tüm istinaf itirazlarının reddi gerektiği, 6098 sayılı Kanun'un 56 ncı maddesine göre davacılardan küçüğün olay nedeniyle ağır şekilde yaralandığı ve giderek malul kaldığı, dolayısıyla davacılar lehine manevi tazminat şartlarının oluştuğu, olayın meydana geliş şeklinin davacılar üzerindeki etkisi, zararın ağırlığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kaza tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmaması nazara alındığında İlk Derece Mahkemesi tarafından davacılar bakımından taktir edilen manevi tazminat miktarının dosya kapsamına uygun olmayıp, davacıların duyduğu ızdırap düşünüldüğünde daha üst düzeyde manevi tazminat taktiri gerektiği, davalı vekilinin ıslah ve faiz tarihine yönelik istinaf itirazları bakımından ise; davacıların kaldırma kararı öncesi 07.10.2019 tarihli dilekçesiyle dava değerini davacılardan ... için 82.404,60 TL artırarak toplam 87.404,60 TL'ye çıkarttıkları, bu defa kaldırma kararı sonrasında alınan hesap raporu sonrasında davacılar vekilinin 06.05.2022 tarihli dilekçesiyle küçük bakımından talebini 139.854,56 TL artırarak toplam 227.259,16 TL'ye çıkarttığı ve Mahkemece bu doğrultuda davacılardan küçük bakımından 227.259,16 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verildiği, bedel arttırımın ancak bir defa mümkün olduğu, 06.05.2022 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi mahiyetinde olması ve ıslahla artırılan tutarın zamanaşımına uğramaması nedeniyle, ıslah edilen 139.854,56 TL'nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve esas bakımından hukuka aykırı olduğu, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının yerinde olduğu, öte yandan davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp maddi ve manevi tazminat talepleri her bir davacı bakımından ayrı birer talep olmakla; yargılama giderleri bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması, davacıların leh ve aleyhlerinde ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, Mahkemece maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından her bir davacı yönünden ayrı ayrı yargılama giderine hükmolunması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve esas bakımında hukuka aykırı olduğu, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının yerinde bulunduğu gerekçesiyle; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında; davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulüne, 227.259,16 TL maddi tazminatın 87.404,60 TL'sinin olay tarihinden, bakiye 139.854,56 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı ... 'a verilmesine, 500,00'er TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak ... ... ve ...'ya verilmesine, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile 80.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı ...'a verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 15.000,00'er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak ... ... ve ...'ya verilmesine, karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili; hükmü temyiz kesinlik sınırının üstünde kalan ... yönünden temyiz ettiklerini, davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle ... lehine hükmedilen 227.259,16 TL maddi tazminatın tümüne olay tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesine karar verilmesi gerekirken, bu miktarın 87.404,60 TL'sine olay tarihinden, 139.854,56 TL'sine ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı ... lehine hükmedilen 80.000,00 TL manevi tazminatın günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü maluliyet oranı, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alındığında düşük olduğunu, manevi tazminatın tümüyle kabulü gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalıya ait elektrik enerji hattından kaynaklandığı iddia edilen yaralanma nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Kanun'un "Tehlike sorumluluğu ve denkleştirme" kenar başlıklı 71 inci maddesinin ilgili bölümü şöyledir: "Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur."
2. Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği'nin ikinci bölümünün "Genel Hükümler" başlığı altındaki "Kuvvetli akım tesislerinin güvenliği" alt başlığında yer alan 5 inci maddesi şöyledir: "Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır.
Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır.".
3. Aynı Yönetmeliğin "Bakım ve onarım" başlıklı 27 nci maddesi ise şöyledir: "Tesislerin ve aygıtların teknik belgelerinde belirtilen aralıklarda bakım ve onarımları yapılmalıdır. Yapılan bakım ve onarımlar kalıcı bir şekilde kaydedilmelidir."
4. Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının hukuki ilişki ile asgari bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi belirsiz alacak davası ile mümkündür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
5. Belirsiz alacak davası açan davacının davanın mahiyetinden kaynaklanan ilk dava hakkı, bedel artırım hakkı ve bilirkişi raporundaki miktar ve usuli müktesep hakla sınırlanmamış ise ayrıca ıslah hakkı bulunmaktadır.
6. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli bir hale gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir arttırma isteği iddianın genişletilmesi yasağı ile karşılaşacaktır. Çünkü bu durumda belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur. (... ... Islah, ..., Genişletilmiş 5. Baskı, 2021, s.230)
3. Değerlendirme
1. Elektrik çarpmasına bağlı gerçekleşen yaralanma nedeniyle açılan eldeki davada, olayın meydana gelmesinde, davalı ... şirketinin tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumlu olduğu, davalı ... şirketinin bu kapsamda direğe ilişkin olarak kişilerin can ve mal güvenliği açısından tehlike arz etmeyecek şekilde inşa etmek, bulundurmak, bu hatlara güvenli yaklaşma sınırının aşılmasını önleyici tedbirleri almakla yükümlü olmasına rağmen bilirkişilerce tespit edildiği ve olay yeri tespit tutanağıyla belirlendiği üzere, direğe tırmanmayı engelleyecek bir korkuluğun olmadığı açık olduğundan son kusur raporunun hükme esas alınmasında usul ve esas bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda ise ... 2010 yaşam tablosu kullanılarak progresif rant yöntemiyle zarar miktarının belirlendiği, kaldırma kararı öncesinde alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaya davacı tarafça da itiraz edilmiş olmakla, sonrasında alınan ikinci bilirkişi raporunda karar tarihine en yakın tarihe göre değerlendirme yapılmasının yerinde olduğu, yine hükme esas alınan ikinci bilirkişi raporundaki hesaplamada geçici ... göremezlik zararının davacı küçüğün 18 yaşına kadar gelir elde etmeyeceğinden hareketle değerlendirmeye alınmamış olmasında da isabetsizlik bulunmadığı, davacı lehine İlk Derece Mahkemesince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının düşük olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesince tarafların sosyal ve ekonomik durumları, küçüğün maluliyet oranı, tedavi süresi, niteliği ( yanık tedavisi ) ve davaya konu haksız fiil değerlendirilerek, 6098 sayılı Kanun'un 56 ncı maddesine göre; uygun bir miktarda manevi tazminatın hüküm altına alındığı anlaşılmakla; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Uyuşmazlığa konu dava; belirsiz alacak davası olarak açılmış olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince davacı ... lehine hüküm altına alınan maddi tazminatın tümüne olay tarihinden faize hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacılar vekilinin bedel arttırım dilekçesindeki bakiye miktara 06.05.2022 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (A-1) alt bendi çıkartılarak yerine;
"A. Davacıların maddi tazminat taleplerinin KABULÜNE,
1-) 227.259,16 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 06.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı küçük ...'e verilmesine,'' bentlerinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.