"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/475 E., 2023/498 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 22. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/206 E., 2022/23 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı asil; Sait Döviz'in sahibi dava dışı ...'e 100 bin dolar borç verdiğini, ancak ...'in 10 Ağustos 2016 yılında yaşamına son verdiğini, davalının, kardeşinin ölümünden sonra mirasçılarla görüşüp şirketi borçlarıyla birlikte almayı kabul ettiğini, bu kapsamda davalının avukatına hazırlattığı devir sözleşmesinde de alacaklılar arasında kendisinin de 100 bin dolar alacaklı olarak belirtildiğini, şirket devrinin yapılmasına ilişkin 27.01.2017 tarihli düzenlenen protokolü davalının devralan olarak imzaladığını, sonrasında döviz şirketinin 27.01.2017 tarihi itibariyle davalıya geçtiğini, ancak davalının sözleşmede yer alan ve tarafına ödenmesi gereken 100 bin doları ödemediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalması kaydı ile, 830 bin TL(100 bin dolar) alacağının döviz kurlarında meydana gelebilecek değişiklikler de nazara alınarak dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı ile aralarında hiçbir surette alacak-borç ilişkisinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı ile ... mirasçıları arasında yapılan ve davacının da şahit olarak bulunduğu sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın 196 ncı maddesi anlamında borcun üstlenilmesi sözleşmesi olarak kabulü gerektiği, söz konusu sözleşme uyarınca 100 bin dolar borcun davacıya davalı tarafından ödenmesi gerektiği, dava tarihi olan 16.09.2021 tarihi itibariyle TC. Merkez Bankası verilerinde dolar Türk Lirası kurunun alış için 8,43 TL olduğu, satış kurunun ise 8,44 TL olduğu, 100 bin doların dava tarihi itibariyle değerinin 843.000,00 TL olduğu, taleple bağlılık ilkesi gereğince 830.000,00 TL'nin dava tarihi olan 16.09.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; alacağın döviz alacağı olup Türk Lirası cinsinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, dava değerinin Türk Lirası cinsinden yazılması harcın belirlenmesi amacı ile olup, sonuç ve istem kısmından da anlaşılacağı üzere bir hakkın kullanımı anlamı taşımadığını, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında açık bir şekilde “döviz kurlarında meydana gelebilecek değişiklikler de nazara alınarak” beyanı ile talebinin fiili ödeme tarihi olduğunu açık bir şekilde beyan ettiğini, bir an için talebin izaha muhtaç olduğu değerlendirilse dahi; Mahkemece tercih hakkını ne yönde kullandığı, talebinin Türk Lirası cinsinden mi, yoksa yabancı para cinsinden mi olduğu açıklatılarak talebin netleştirilip, buna göre bir karar verilmesi gerekirken doğrudan Türk Lirası cinsinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili; dosyada bilirkişi incelemesi dahi yapılmadığını, davacının iddia ettiği borcu ...'e verdiğini ispata yarar hiçbir yazılı delilinin olmadığını, Mahkemece hükmedilen vekalet ücretinin de fahiş derecede yüksek olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 27.01.2017 tarihli sözleşmede davalının, davacının müteveffa ...'ten olan 100 bin dolar alacağını ödemeyi üstlendiği, öte yandan davalı tarafın davacının şikayeti üzerine yapılan soruşturmada Bornova karakolunda vermiş olduğu 17.05.2021 tarihli ifadesindeki beyanı ile dava konusu borcu kabul ettiğini, TBK’nın 99 uncu maddesine göre, konusu para olan borcun ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmesi hâlinde, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklının, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenmesini talep edebileceği, davacının talepte bulunurken kullanmış olduğu kelimeler ile ortaya koyduğu irade uyarınca, davacının yasadan kaynaklanan seçimlik hakkı doğrultusunda, alacağının TL cinsinden mi yoksa USD cinsinden mi talepte bulunduğunun belirlenmesi gerektiği, davacı taraf açıkça 100 bin dolar karşılığı 830.000,00 TL'nin yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiş olmakla, davacının seçimlik hakkını TL cinsinden yapmış olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tarafından talep bedelin TL cinsin den mi yoksa döviz cinsinden mi hükmedilmesi gerektiği hususuna ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b maddesi "b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.
" şeklindedir.
2. 6100 sayılı Kanun'un 359 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkraları "(1) Karar aşağıdaki hususları içerir:
a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.
b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.
ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.
d) İleri sürülen istinaf sebepleri.
e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.
g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.
ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." şeklindedir.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin duruşma yapmaksızın esas hakkında istinaf incelemesi yapmaları durumuna dair karar verme usulü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Bölge Adliye Mahkemesi; yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı veya kararın gerekçesinde hata edildiği durumlarda düzelterek yeniden esas hakkında karar verir. Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında yer alması gereken hususlar ise aynı Kanun'un 359 uncu maddesinde belirtilmiş olup buna göre kararda; “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk Derece Mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” yer alması gereken zorunlu unsurlardır. Aynı maddenin 2 nci fıkrasında ise "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" düzenlemesine yer verilmiştir.
2. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince; dava tarihi itibariyle T.C. Merkez Bankası verilerinde dolar kurunun TL olarak alış için 8,43 TL olduğu, satış kurunun ise 8,44 TL olduğu, 100 bin doların dava tarihi itibariyle değerinin 843.000,00 TL olduğu, taleple bağlılık ilkesi gereğince 830.000,00 TL yönünden talep kabul edilerek hüküm kurulmuş olmasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesince; davacının talepte bulunurken kullanmış olduğu kelimeler ile ortaya koyduğu irade uyarınca, davacının yasadan kaynaklanan seçimlik hakkı doğrultusunda, alacağının TL cinsinden mi yoksa USD cinsinden mi talepte bulunduğunun belirlenmesi gerektiği, davacı taraf açıkça 100 bin dolar karşılığı 830.000,00 TL'nin yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiş olmakla, davacının seçimlik hakkını TL cinsinden yapmış olduğunun kabul edilerek davacının istinaf başvurusunun karar gerekçesi değiştirilmek suretiyle esastan reddine dair karar verilmesi usule aykırıdır. Diğer bir anlatımla, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun kısmen dahi olsa kabul edildiği durumlarda öncelikle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi, ardından yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekmektedir.
3. O halde Bölge Adliye Mahkemesince, yukarıda yer verilen hükümler gözetilerek, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
4. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,
2. Bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
K A R Ş I O Y
Uyuşmazlık, yabancı ülke parası cinsinden borcun üstlenilmesi nedeniyle alacak davasıdır.
Para borçları borç ilişkilerinin konusunu oluşturur. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden trampa hariç bir tarafın ediminin konusu genellikle paradır. Bazende sözleşme ilişkisinin konusunu tamamen para oluşturur. Para modern toplum ve ekonomilerde bir değer ölçüsü piyasada dolaşan bir değişim ve nihayet kanuni, zorunlu bir ödeme aracıdır. Para "geniş anlamda para", "dar anlamda para" olmak üzere ikiye ayrılır. Geniş anlamda para hem milli parayı hemde hemde yabancı ülke parasını (döviz), dar anlamda para ise sadece milli parayı ifade eder. Günümüzde genellikle her ülkenin milli parası olup kişiler ülke içindeki ödemelerini milli para ile yaptıkları gibi milli paralar dışında yabancı ülke paraları da mevcut olup taraflar bazende bu yabancı paraları (döviz) ödeme aracı olarak kararlaştırabilirler.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'un (6098 sayılı Kanun) 99 uncu maddesindeki düzenlemede ülke parası ile ödeme başlığı ile "Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. " şeklinde düzenleme yapılmıştır. 6098 sayılı Kanun'un m.99/1 uyarınca konusu para olan borç ülke parası ile yani Türk parasıyla ödenir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) m. 58/1 uyarınca da takip taleplerinde alacağın Türk parasıyla gösterilip istenmesi ve ödenmesi gerekir. 6098 sayılı Kanun'un m.99/1 de ki düzenleme borçlanılan para miktarını esas almakta, buna karşılık para değerindeki düşmeleri ve özellikle dalgalanmaları dikkate almamaktadır. Sözleşmede kararlaştırılan borcun milli para üzerinden belirlendiği durumda borçlu borçlanma tarihine göre ödemenin yapılacağı tarih itibariyle enflasyon sebebiyle paranın değeri düşmüş olsa bile sözleşmeyle kararlaştırılan miktarı, itibari değeri üzerinden ödeme yaparak borcundan kurtulur.
Sözleşme tarafları ülkemiz ekonomisindeki istikrarsızlığa bağlı olarak zaman içinde ortaya çıkan enflasyon sebepli paradaki alım gücü azalması ve değer düşüklüğünün etkisinden kurtulmak için sözleşme sebepli borçlarda para edimlerini yabancı para cinsinden kararlaştırabilecekleri gibi yabancı paraya endekslemek (döviz kaydı) suretiyle kararlaştırabilir. Yabancı para cinsinden ödeme yalnızca sözleşmeden doğan para borçlarından kararlaştırılması mümkün olup haksız fiilden doğan para alacakları hakkında her iki tarafın rıza ve iradeleri yoksa yabancı para ile ödeme kararı verilemez. Yabancı ülke parasıyla ödeme iki ayrı ihtimalli olarak sözleşmede kararlaştırılabilir. İlk ihtimal; ödemenin mutlaka yabancı para cinsinden bir para ile yapılmasının kararlaştırılması, ikinci ihtimalde ise taraflar ödemenin mutlaka yabancı para cinsinden olacağı kararlaştırılmayıp borçlunun dilerse vade günündeki kur karşılığı milli para cinsinden ödeme yaparak da borcundan kurutulabileceği durumdur. Bu durumda borçlu yabancı para cinsinden kararlaştırılan borcun vade günündeki resmi rayiç (kur) üzerinden Türk parasıyla da ödeyebilir. Yabancı para borcu vadesinde ödenmediğinde alacaklı yabancı paranın TL karşılığını talepte bulunduğu (dava veya icra takip ) tarihteki kur üzerinden TL dönüşümü yaparak bu miktar için dava açabileceği , icra takibinde bulunabileceği gibi davada döviz cinsinden talepte bulunup döviz cinsinden olan alacağının fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödenmesine karar verilmesi talebinde de bulunabilir. Döviz borcunun ödeme tarihindeki kur karşılığı veya aynen döviz cinsinden talepli olarak dava açılması halinde de dövizin dava tarihindeki kur karşılığı üzerinden TL dönüşümünün yapılarak dava değeri üzerinden harca ve vekalet ücreti ile yargılama giderleri hesaplanmasına esas olmak üzere dilekçede belirtilmesi gerekir. Yabancı paranın dava veya vade günündeki resmi rayici (kuru) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayınlanan günlük bültenlerdeki efektif satış kuru üzerinden tespit edilir. Borçlununda ödemede seçimlik yetkisi bulunmakta olup döviz cinsinden olan borcunu vade gününde bu tarihteki kur üzerinden TL olarak veya yabancı ülke parasıyla aynen ödeyebilir.
Vadesinde ödenmeyen döviz cinsinden olan alacak için alacaklı takibini 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre döviz cinsinden yaptığında icra memuru 2004 sayılı Kanun m.58/I-3 uyarınca yabancı parayı tahsil etse bile bunu alacaklıya TL cinsinden öder. Alacaklıda takip talebinde 2004 sayılı Kanun m.58/I-3 uyarınca "alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğini..." bildirir. Alacaklı yabancı para cinsinden olan sözleşmedeki alacağını dava tarihindeki karşılığı olan "TL" karşılığını talep ettiğinde inşa-i seçimlik hakkın milli paradan yana kullandığı kabul edilir. İnşai haklar kullanılmakla tükeneceğinden daha sonradan davadaki tercih hakkını döviz olarak değiştiremez, daha sonradan kurda meydana gelecek değer artışı nedeniyle talep miktarı artırılamayacağı gibi sonradan kur artışına dayalı miktar için ikinci bir dava açılmaz. ( Eren Fikret/Ünsal Dönmez: Eren Borçlar Hukuku Şerhi, C.III , Ankara 2022 , s. 2130)
Somut olayda; Davaya konu edilen davacı alacağı hisse devir sözleşmesinde "...'e olan 100.000.-USD" ...Devralan ... tarafından ödenecektir." şeklinde olup sözleşmeye dayalı olan borç "usd" cinsinden kararlaştırılmakla alacaklı olan davacı 6098 sayılı Kanun'un m.99/3 son cüm. uyarınca bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebileceği gibi talep veya dava tarihindeki kur üzerinden "TL" karşılığını belirleyip bu miktarın ödenmesini isteme şeklinde kendisine tanınan ödeme şeklini belirleme haklarına sahiptir.
Davacı Dava dilekçesinde 100.000 USD'nin harca esas değer olarak karşılığının 830.000,00 TL olduğu belirtilmekle beraber aynı dilekçede " KONU : SÖZLEŞMEDEN DOĞAN ALACAK- (Döviz Kurlarında meydana gelebilecek değişiklikler neticesinde -efektif satış değerlerine göre- Fazlaya ilişkin talep ve dava hakkım saklı kalması kaydı ile 830 bin TL.(100.BİN DOLAR) alacağımın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi talebidir)" şeklinde belirtilmiştir. Aynı dilekçenin SONUÇ VE İSTEM kısmında da davacı "830 BİN TL. (100 BİN DOLAR ) alacağımın döviz kurlarında meydana gelebilecek değişikliklerde nazara alınarak FAZLAYA DAİR haklarım saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizle birlikte davalıdan tahsiline ..." şeklinde belirtilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi yabancı para cinsinden olan alacaklarda alacaklı taraf 6098 sayılı Kanun'un m. 99/3 uyarınca talebini yabancı para cinsinden aynen veya fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden karşılığının, 3095 sayılı kanunun 4/a maddesine göre "Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde,yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı " olan yasal faiziyle ödenmesini de isteyebilir. Davacı alacaklı harç hesaplanmasına esas olmak üzere dava tarihindeki kur üzerinden "TL" karşılığını belirtmiş olup dava dilekçesinin hiçbir yerinde sözleşmedeki USD cinsinden olan alacağının dava tarihindeki kur üzerinden çevrilen TL tutarlı olarak bu miktarda parayla talebini sınırlamayıp aksine dava dilekçesinin bir kaç yerinde dava tarihinden sonra döviz kurlarında meydana gelebilecek olan değişikliklerle oluşacak değer fazlalığı ile fazlaya dair haklarının saklı olduğunu vurgulamıştır.
Dava dilekçesi davacı asil tarafından kaleme alınıp yazıldığı, davanın açıldığı , bu nedenle hukuki kavramların kanunlardaki tam şekliyle dilekçede yer almadığı, dilekçede anlam ve ifade bütünlüğünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ise yapılacak şey 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) m.31 uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında olmak üzere davacı tarafa döviz cinsinden olan alacağın dava tarihindeki kur üzerinden TL dönüşümüyle bu miktar üzerinden mi yoksa USD cinsinden (ödeme tarihindeki kur üzerinden ) mi talepte bulunulduğu hususunda açıklama yaptırılmasıdır. Kaldı ki dava dilekçesinin tamamı dikkate alındığında davacı alacaklının 100.000 USD olan alacağını dava tarihindeki kur üzerinden sabitlemediği dava süresince kurda artışların olabileceğinin öngörülerek bundan kaynaklanan hakların saklı olduğu belirtilmiş, TL cinsinden olan rakamın harca esas değer olarak belirtildiği dava dilekçesinde her 830.000,00 TL belirtmesi sonrasında parentez içinde (100. BİN DOLAR) şeklinde ayrıca belirtilmesinden de anlaşılmaktadır. Dava dilekçesindeki tüm bu açıklamalara rağmen davacı /alacaklı isteminin 100.000 USD alacağın dava tarihindeki kur üzerinden TL dönüşümünün yapılıp seçimlik hakkın TL cinsinden kullanılmış olduğunun kabul edildiği durumda, mahkeme kararının TL cinsinden olup paranın tahsiline kadarki süre için ülkemizde yaşanacak enflasyon sebepli döviz kur artışlarının davacı alacaklının çok büyük mağduriyetine sebep olabileceğinden bu durumun bireysel hak ihlali oluşturacağınında değerlendirilmesi gerekir. Yerleşik yargıtay içtihatlarında döviz cinsinden olan alacağın dava veya icra tarihindeki kurlardan TL dönüşümü yapılıp istemde bulunulduğu durumda daha sonradan tercihin dövize dönüştürülmesi kabul edilmediği gibi TL cinsinden yapılan ödeme tarihindeki yüksek kur artışından kaynaklı olarak daha sonradan ilave alacak taleplerinde bulunulamayacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 16.05.2023 tarihli ve 2022/6088 Esas, 2023/1480 Karar gibi). Tüm bu nedenlerle davacının yabancı para cinsinden olan alacağına ilişkin seçimlik hakkını, 6098 sayılı Kanun'un 99/3 . maddesi uyarınca, yabancı para alacağının fiili ödeme günündeki Türk Lirası karşılığı olarak tahsil edilmesi yönünde kullandığı kabul edilerek hüküm verilmesi gerekirken dava tarihindeki kur değeri üzerinden karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda açıkladığım sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Daire çoğunluğunun Mahkeme kararının diğer başka sebeplerle bozma görüşüne katılmamaktayım. 12.03.2024