Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2986 E. 2024/1491 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalıya gönderilen paranın ödünç mü yoksa daha önce fazla ödenen bir bedelin iadesi mi olduğu hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, havale yoluyla gönderilen paranın borç olarak verildiğini ispatlayamaması ve havalenin kural olarak bir ödeme vasıtası olarak kabul edilmesi, havalede açıklayıcı bir ifade bulunmaması ve ispat yükünün davacı tarafta olması gözetilerek, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalının istinaf başvurusunun kabulüne İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.04.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat .... ve Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... ve Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Gaziosmanpaşa 1. Aile Mahkemesinin 31.07.2017 tarihli ve 2017/710 E., 2017/798 K. sayılı ilamı ile müvekkili ile davalı arasında akdedilen protokol doğrultusunda tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verildiğini, boşanma kararının 22.08.2017 tarihinde kesinleştiğini, davalının bugüne kadar mahkeme kararı doğrultusunda protokolün 6. maddesinde yer alan tazminatın 750.000,00 USD’lik kısmını 03.08.2017 tarihinde davacıya ödemiş olduğunu, ardından davalının müvekkilinin iyi niyetini suistimal ederek bu meblağın 500.000,00 USD’sini işleri dolayısıyla çok acil nakit ihtiyacı olduğunu söyleyerek ve 2 ay sonra derhal geri verileceği vaadi ile ödünç olarak geri aldığını, ancak bugüne kadar bu borcunu ödemediğini, bu durumun telefon kayıtları ile sabit olduğunu, müvekkilinin Akbank hesabından 04.04.2018 tarihinde davalının banka hesabına gönderilen 500.000,00 USD’ye ilişkin banka dekontunu sunduklarını ileri sürerek, aynen ödeme koşuluyla 500.000,00 USD alacağın 04.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; boşanma kararından sonra taraflar arasında “Mahkeme İlamının İnfazı Ve Boşanma Protokolünün İcrası Hakkındaki Sözleşme ile İbra Protokolü” imzalanmış olduğunu, bu protokolun 27.12.2017 tarihi itibariyle geçerlilik kazandığını, imzalanan 27.12.2017 tarihli protokolün Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesi gereği ilâm niteliğinde olduğunu, taraflar arasında imzalanan ve 27.12.2017 tarihi itibariyle geçerlilik kazanan bu protokolle, 22.06.2017 tarihli boşanma protokolünün 6. maddesinin revize edilmiş olduğunu, revize edilen 27.12.2017 tarihli Protokolün 3.2. maddesine göre davacının davalıdan 1.500.000,00 USD aldığını, 22.06.2017 tarihli protokolde geçen 6.500.000,00 USD'nin 5.000.000,00 USD'lik kısmından feragat ettiğini ve 5.000.000,00 USD yönünden ise davalıyı ibra ettiğini ve bu maddede geçen alacaklar sebebiyle başkaca hiçbir hak ve alacağının kalmadığını kabul etmekte olduğunu, davalı tarafından davacıya toplamda 2.200.000,00 USD ödeme yapılmış olduğunu, davalının taraflar arasında imzalanan protokolün ve boşanma ilamının gereklerini fazlasıyla yerine getirdiğini, davaya dayanak olarak gösterilen havale makbuzunda davacının iddia etmiş olduğu ilişkiyi gösteren herhangi bir açıklama bulunmadığını, Yargıtay kararlarına göre açıklama içermeyen havalenin, bir ödeme vasıtası olup, borç ödemesi olarak kabul edildiğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının davasına dayanak olarak göstermiş olduğu telefon mesajlarının hukuki delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, kullanıcının rızası olmaksızın kayıt altına alınan iletişim, hukuk dışı yollardan elde edilmesi sebebiyle delil olarak kabul edilemeyeceğini, karara esas alınamayacağını, dava dosyasında delil olarak gösterilen telefon mesajlarının whatsapp yazışmalarından ibaret olduğunu, taraflar arasında geçen yazışmada müvekkili tarafından davaya konu paranın iki ay sonrasında ödeneceğine ilişkin bir kabul beyanı da içermediğini, müvekkilin davacıdan daha sonra ödeme iradesi ile dava konusu parayı almış olduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının iddialarını doğrulayan bir delil de sunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki whatsapp yazışmaları yazılı delil başlangıcı kabul edilerek konuya ilişkin olarak tanık dinlendiği, whatsapp yazışmaları, tanık anlatımı, banka dekontu kapsamında gönderilen paranın borç olarak gönderildiği ve iki ay süre verildiği, davalı tarafça geri verilmediği gerekçesiyle, davanın kabulüyle, 500.000,00 (beşyüzbin) Amerikan Dolarının fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 04.06.2018 tarihinden itibaren Devlet Bankalarının 1 yıl vadeli dolar hesabına ödediği en yüksek faizin alacağa uygulanmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; cevaba cevap dilekçesi tarafına tebliğ edilmeden ve ikinci cevap dilekçesi sunma hakkı kullandırılmadan ön inceleme ve tahkikat aşamasına geçilmesi nedeni ile Mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, davaya karşı ikinci cevap dilekçesi sunma hakkının engellendiğini ve savunma hakkının kısıtlandığını, kararın gerekçesiz olduğunu, davacı tarafından 04 Nisan 2018 tarihinde kendisine banka kanalıyla gönderilen 500.000,00 Amerikan Dolarının, 22 Haziran 2017 tarihli boşanma protokolü ile taraflar ve vekilleri arasında imzalanan 27 Aralık 2017 tarihli “Mahkeme İlamının İnfazı ve Boşanma Protokolünün İcrası Hakkındaki Sözleşme ile İbra Protokolü" arasındaki dönemde davalı tarafından fazla ödenen bedelin iadesinden ibaret olduğunu, bu nedenle de davacı tarafından 04 Nisan 2018 tarihli banka transferinde herhangi bir açıklama yapılmadığını, 22 Haziran 2017 tarihli boşanma protokolü ile bu protokolü ortadan kaldıran 27 Aralık 2017 tarihli “Mahkeme İlamının İnfazı ve Boşanma Protokolünün İcrası Hakkındaki Sözleşme İle İbra Protokolü” arasında geçen yaklaşık 6 aylık dönemde davacıya toplam 2.000.000,00 Amerikan Doları tazminat ödemesi yaptığını, 27 Aralık 2017 tarihli protokolde maddi tazminatın 6.500.000,00 Amerikan Dolarından, 1.500.000,00 Amerikan Dolarına indirilmesi sonucunda davacıya 500.000,00 Amerikan Doları fazla ödeme yapmış durumda olduğunu, para transferinde hiçbir açıklamaya yer verilmemesi nedeni ile bu ödemenin borç ödemesi olarak kabulünün gerektiğini, bu nedenle yazılı delil ile ispat edilemeyen davada davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından mahkemeye sunulan 04 Nisan 2018 ve 09 Ağustos 2018 tarihli whatsapp uygulaması ekran görüntülerinin HMK’nın 202 nci maddesi kapsamında delil başlangıcı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, 04 Nisan 2018 tarihli whatsapp ekran görüntüsünde davalı tarafından hiç bir mesaj yazılmadığını, 09 Ağustos 2018 tarihli whatsapp ekran görüntüsünde ise davacının davalıdan 130.000,00 TL talep ettiği (nafaka alacağı olarak), davalının ise sadece hesap numarası istediğinin görüldüğünü, ancak Mahkemece 500.000,00 Amerikan Doları ödemenin borç olarak verildiğine ilişkin delil başlangıcı olarak kabul edildiğini ve muvafakati olmamasına rağmen tanık dinlenmesine karar verildiğini, dava değerinin tanıkla ispat sınırının üzerinde olduğunu, davalı ile arasındaki evlilik birliği mahkeme kararı ile sona erdiğinden tanık deliline dayanılmasının da mümkün olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının havale ile davalıya ödünç olarak para gönderdiğini ileri sürdüğü, davalının ise, taraflar ve vekilleri arasında imzalanan 27.12.2017 tarihli protokolün Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesi gereği ilâm niteliğinde olduğunu, bu protokol ile 22.06.2017 tarihli boşanma protokolünün 6. maddesinin revize edildiğini, yeni protokolün 3.2. maddesine göre davacının kendisinden 1.500.000,00 USD aldığını, 22.06.2017 tarihli protokolde geçen 6.500.000,00 USD'nin 5.000.000 USD'lik kısmından feragat ettiğini ve 5.000.000,00 USD yönünden ise kendisini ibra ettiğini, davacıya yeni protokolde anlaştıkları miktarın da üzerinde, toplam 2.200.000,00 USD ödeme yaptığını, taraflar ve vekilleri huzurunda imzalanan 27.12.2017 tarihli protokol gereğini fazlasıyla yerine getirdiğini, davaya dayanak gösterilen havale makbuzunda davacının iddia ettiği ilişkiyi gösteren herhangi bir açıklama bulunmadığını, yazışmanın, kendisi tarafından davaya konu paranın iki ay sonrasında ödeneceğine ilişkin bir kabul beyanı da içermediğini, davacıdan daha sonra ödeme iradesi ile dava konusu parayı almış olduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, ödünç ilişkisini inkar ettiği, davalının bu şekilde, karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığını (havale ile para gönderildiğini) kabul etmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının), ileri sürülenden başka olduğunu bildirmek suretiyle gerekçeli inkarda (vasıflı ikrar) bulunduğu, öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere vasıflı ikrar (gerekçeli inkar), bölünemeyen ikrarlardan olduğundan bu durumda ispat yükünün değişmeyeceği, ispat yükünün yine davacıda olduğu, havalenin kural olarak bir ödeme vasıtası olması nedeniyle, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal bir karine mevcut olduğu, bu yasal karinenin aksini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) havaleyi gönderen tarafın ispat etmesi gerektiği, dava konusu edilen dekontun açıklama kısmında paranın borç olarak gönderildiğine dair herhangi bir ifade yazılı olmadığından davacının iddiasını dekont ile ispat edemediği, somut olayda, dava değerinin tanıkla ispat sınırının üzerinde olması, bir başka deyişle eldeki davada kesin delille ispat zorunluluğunun bulunması, hukuki işlem tarihi itibariyle(havale) taraflar arasında tanık dinlemeyi gerektirecek nitelikte bir akrabalık ilişkisi bulunmaması hususları göz önüne alındığında, tanık dinlenmesi ve dinlenen tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı, davacı delil olarak whatsapp mesajlarına da dayandığından, 6100 sayılı HMK'nın 199 uncu maddesinde yer alan düzenleme gereğince whatsapp mesajlarının da belge olarak kabul edildiği, HMK'nın 202 nci maddesine göre de, senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği, whatsapp mesajlarının da delil başlangıcı olarak kabul edildiği (Bkz. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 08.09.2015 tarihli ve 2015/28467 E., 2015/26584 K., 03.04.2014 tarihli ve 2014/5149 E., 2014/10114 K. sayılı içtihatları vb.) ne var ki, davacının delil olarak dayandığı 04.04.2018 tarihli whatsapp mesajında davacının ''Yollamıcam. Yolladım parayı 2 ay sonra bekliyorum, ona göre. Yarın da benim 2 aylık nafakayı yatır lütfen'' ifadesinin yer aldığı, ancak davalının bu mesaja herhangi bir cevap vermediği, davacının 09.08.2018 tarihli mesajında ise ''Allah senden razı olsun. Ben sana 500 bin yollarken bile tek bi lafınla yolladım. Sana ayıp. 130 bini yolla. Bu ne ya. Sen bana sadaka vermiyorsun. Nafaka veriyorsun'' ifadesi üzerine davalının ''Hesap no atsana'' ifadesinin yer aldığının anlaşıldığı, bu mesajların hiçbir şekilde borç ikrarını içermediği dikkate alındığında, delil başlangıcı olarak kabul edilmesi ve tanık dinlenmesi mümkün olmadığından, whatsapp mesaj içerikleri ile de davacı tarafından banka havalesi ile gönderilen paranın davalıya borç olarak verildiği iddiasının ispatlanamadığı, hal böyle olunca, dekontta açıklama kısmında bir ibarenin bulunmadığı, havalenin kural olarak bir borç ödeme vasıtası olduğu, havalede açıklama olmadığı takdirde ispat külfetinin davacıda olduğu, davacı tarafın dosya kapsamındaki delillerle iddiasını ispatlayamadığı, davacının yemin deliline de dayanmadığı dikkate alınarak, davacının davalıya gönderilen havalenin davalıya ödünç vermek amacıyla yapıldığını yasal delillerle ispatlayamadığı anlaşıldığından, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü yönünde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde yazılı delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceğini, somut olayda da taraflar arasındaki yazışmalar ve banka dekontunun delil başlangıcı olduğunu, doktrinde bu konuda birlik olduğunu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından (2017/1014 E., 2020/4488 K. sayılı ilam) alacak davalarında mail, whatsapp, facebook gibi elektronik ortamlarda yapılan yazışmalar belge ve delil niteliğinde olduğuna ilişkin içtihatlar geliştirildiğini, boşanma protokolü gereği davacının davalıdan yüklü miktarda alacaklı olduğunu, yerel Mahkeme huzurunda dinlenen tanığın vermiş olduğu yeminli ifadesinde, müvekkilinin davalıya borç verdiği ve davalının bu borcu 2 ay içinde ödeyeceğini söylemesine rağmen halen ödemediğini beyan ettiğini, davalının cevap ve istinaf başvuru dilekçesinde dayanak gösterdiği 27.12.2017 tarihli belgenin hukuki değerinin olmadığının Yargıtıy 12. Hukuk Dairesinin 2021/12143 E., 2022/5939 K. sayılı ilamı ile kesinleştiğini, tarafların protokol doğrultusunda anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilerek hükmün kesinleşmesine karşın, davalının hile yoluyla müvekkilden borç olarak aldığı 500.000,00 USD'yi geçersiz protokole istinaden ödemekten imtina ettiğini belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ödünç olarak verildiği iddia olunan alacağın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 199 ve 202 nci maddeleri,

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "havale" başlıklı 555 inci vd. maddeleri,

3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "isbat yükü" başlıklı 6 ncı maddeleri,

4. Yargıtay HGK'nın 21.09.2021 tarihli ve 2017/13(3-3146 E., 2021/1051 K. sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

1. Dava, borç olarak gönderildiği iddia olunan paranın davalıdan tahsili istemine ilişkindir. 04.04.2018 tarihinde davacı tarafından davalının banka hesabına 500.000,00 USD'nin her hangi bir açıklama yer almaksızın gönderildiğine ilişkin taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.

2. Havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir. Havale yolu ile gönderilen para için herhangi bir açıklama yapılmadığı bu haliyle havalenin bir ödeme vasıtası olduğu ve borcun ödendiğini gösterdiğinin kabulü gerekir. Davalı taraf gönderilen paranın borç olarak değil, aksine kendisi tarafından fazla ödenen bedelin iadesinden ibaret olduğunu belirterek, davacının iddiasını kabul etmemiştir. Davalı tarafın ikrar ettiği maddi vakıanın hukuki vasfının, ileri sürülenden farklı bulunduğunu bildirmesi, vasıflı ikrar (gerekçeli inkâr) niteliğindedir ve bu ikrar bölünemez. Çünkü vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa (davalıya) değil vakıayı ileri süren tarafa (davacıya) aittir. Bu durumda havale yoluyla gönderilen paranın borç olarak gönderildiğini davacı ispatlamalıdır. Davacı iddiasını ispat için whatsapp yazışmalarına dayanmıştır. Söz konu yazışmalar değerlendirildiğinde, havale edilen paranın borç olarak verildiğine ilişkin bir kabul beyanı olmadığı anlaşılmıştır.

3. Temyizen incelenen kararın, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre ve özellikle davacının banka dekontu ile yaptığı ödemenin borç olarak verildiğini ispatlayamadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.