Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2997 E. 2024/1111 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının gebelik takibi sırasında down sendromu teşhisinde kusurlu olup olmadığı ve bu sebeple doğan çocuğun down sendromlu olması nedeniyle maddi-manevi tazminat sorumluluğunun doğup doğmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Adli Tıp Kurumu raporlarına dayanılarak davalı doktorun gebelik takibi sırasında gerekli tetkikleri yaptığı ve down sendromu teşhisinde kusurunun olmadığı, bu sebeple tazminat sorumluluğunun doğmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/265 E., 2022/797 K.

Taraflar arasında görülen maddi-manevi tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili, kızları küçük ...'nın down sendromlu olarak dünyaya geldiğini, davalının ise gebelik takibini yapan ve doğumu yaptıran doktor olduğunu, gebelik süresince yaşları dikkate alınarak mutlaka yapılması gereken tetkiklerin davalı tarafından yapılmadığını, bebeğin down sendromlu olabileceğinin ultrason ölçümleriyle neredeyse kesin biçimde belli iken kendilerine bunun söylenmediğini ve küçük ...'nın down sendromlu olarak dünyaya gelmesine neden olunduğunu, davalının teşhiste ağır ihmali olduğunu ileri sürerek yargılama sırasında belirlenecek maddi ve 70.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek en yüksek ticari faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili, ultrason tetkiki ile down sendromunun kesin olarak anlaşılamayacağını, ense kalınlığının fazla olması nedeni ile birinci testimer kombine tarama testi yapılmasına karar verdiğini, test sonucu down sendromu riskinin düşük çıktığını, bununla yetinmeyerek ikinci testimer dörtlü tarama testi yapılmasına karar verildiğini ve bu test sonucu da riskin düşük çıktığını, amniyosentez sonrası düşük riskinin yapılmış olan testlerde bebeğin down sendromlu olma riskinden daha fazla olduğunu, gereken tüm tetkiklerin yapılıp davacı anne ve babanın yapılanlarla ilgili olarak bilgilendirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 24.11.2015 tarihli ve 2014/376 E., 2015/562 K. sayılı kararıyla; alınan Ali Tıp Kurumu raporu doğrultusunda davalıya atfı kabil kusur tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karara yönelik süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 16.12.2018 tarihli ve 2016/4694 E., 2018/11768 K. sayılı kararıyla, Mahkemece, davacıların Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu'nun 06.07.2015 tarihli raporuna itirazlarının karşılanması amacıyla ve davacıların talebi doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulu'nun 04.08.2022 tarihli raporuna göre; kişinin ilgili tarihlerde yapılan tarama testlerinin risk sınırının altında saptandığı, ayrıca ulusal ve uluslararası rehberlerde tarama testlerinde düşük risk gruplarındaki gebelere invaziv yöntem önerilmediğinin tıbbi bilgiden olduğu hususları dikkate alındığında; tıbben zorunluluk dahilinde olmayan ve uygulandığı takdirde anne yaşamını tehlikeye sokacak, ayrıca düşük riskine yol açacak amniosentez işleminin ilgili hekim tarafından önerilmemesinin bir eksiklik olarak değerlendirilmediği, dolayısıyla ilgili hekimin eylemlerinin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu gerekçesiyle davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; yargının her safhasında meramlarının tam anlaşılamadığını, doktorun tüm olasılıkları hastasına bildirmek ve son kararı onlara bırakmak zorunda olduğunu, doğumda gerçekleşecek tüm senaryolar hakkında bilgi sahibi yapılması gerektiğini, bu temel görev yerine getirilip müvekkillerine karar verme hak ve olanağı tanınmadığı için hasız fiil oluştuğunu, yurt dışında ve içinde hukukçu ve tabiplerin olduğu konferans ve seminerlerde konunun tartışılmakta olduğunu ve ileri sürdükleri görüşlerin ön plana çıktığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalının hatalı tedavi uygulamaları nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 502 nci ve devamı maddeleri

2.Dairenin 28.11.2022 tarihli ve 2022/6636 Esas, 2022/8942 Karar sayılı kararı, 24.11.2022 tarihli ve 2022/7006 Esas, 2022/8929 Karar sayılı kararı, 12.12.2022 tarihli ve 2022/7726 Esas, 2022/9331 Karar sayılı kararı.

3.Bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

4. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3. Değerlendirme

Temyizen incelenen karara esas alınan bilirkişi raporlarında; hastanın ilgili tarihlerde yapılan tarama testlerinin risk sınırının altında saptandığı, ayrıca ulusal ve uluslararası rehberlerde tarama testlerinde düşük risk gruplarındaki gebelere invaziv yöntem önerilmediğinin tıbbi bilgiden olduğu hususları dikkate alındığında; tıbben zorunluluk dahilinde olmayan ve uygulandığı takdirde anne yaşamını tehlikeye sokacak, ayrıca düşük riskine yol açacak amniosentez işleminin ilgili hekim tarafından önerilmemesinin bir eksiklik olarak değerlendirilmediği, dolayısıyla ilgili hekimin kusurlu olmadığı belirtilmiştir. Gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının da bulunması gereklidir. Somut olayda davacıların kızlarının Down sendromlu olarak dünyaya gelmesi nedeniyle davalı doktorun kusurunun bulunmadığının tespiti dikkate alındığında, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 439 uncu maddesi gereğince ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

12.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.