"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1791 E., 2023/572 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 1. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/466 E., 2022/262 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin kasıkta ağrı şikayetiyle davalı hastanede davalı doktor tarafından 20.09.2017 tarihinde lenf nodunun çıkarılması ameliyatına alındığını, 22.09.2017 tarihinde taburcu edildiğini, bundan sonra üç gün içerisinde sol bacağında ve ameliyat yerinde sıvı birikintisi ve şişme oluşup akabinde sıvı akıntısı başlaması sebebiyle 13.10.2017 tarihinde yeniden ameliyat edildiğini, operasyon sonrası yatışı sırasında da drenden lenfatik sıvı akıntısının devam ettiğini, 4-5 gün sonra taburcu edilen müvekkilinin sol bacağında sıvı birikintisi ve şişmenin yeniden başladığı, şişlik, ağrı ve yürüme zorluğunun artması ile Ankara ilinde muayene olması üzerine aslında ilk ameliyat sırasında damar kesisi meydana getirildiği, riskli ve yetersiz bir operasyon yapıldığı anlaşılmışsa da davalı doktor tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda verilen hasarın boyutu nedeniyle en az bir yıl süreyle yeni bir operasyon geçiremeyeceğinin belirtildiğini, müvekkilinin operasyona alınmadan önce kapsamlı bir fiziki muayeneden geçirilmediğini, operasyon bölgesinin doçentlik ünvanını gerektirir nitelikte incelenmediğini, hatalı işlemlere müdahalede bulunulmadığını ve doktorun hastası ile ilgilenmeyerek zamanında gerekli tıbbi müdahalelerde bulunmadığını, dikkatsiz, tedbirsiz ve hatalı işlemler sonucu bacaktaki sıvı birikmesi, şişlik ve ağrı nedeniyle müvekkilinin bacağını kullanamadığını, davalı doktorun vekalet sözleşmesi kapsamında davalı hastanenin ise adam çalıştıran sıfatı ile sorumlu olduğunu, müvekkiline doğru, standartlara uygun ve yeterli tedavi uygulanmadığını, ağır tıbbi kusur nedeniyle müvekkilinin sol bacağını kullanamaz hale geldiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107/1. maddesi uyarınca şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın zarar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davalı doktorun uygulanan tıbbi müdahalelerde gerekli özeni ve dikkati göstererek hekimlik ilkelerine, hasta haklarına, tıbbi standart ve etik kurallar ile ilgili mevzuata uygun olarak işlemler yaptığını, özen yükümlülüğüne aykırı davranıldığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, tıbbi hata içerdiği iddia edilen müdahalede kasıt ya da ihmal derecesinde bir kusur bulunmadığını, hasta ve yakınlarının aydınlatıldığını, tedavi sürecinin detaylı anlatıldığını, yazılı onam alındığını, iddia edilen hususların ameliyatla ilgisi bulunmadığını, sıvı birikmesinin komplikasyondan kaynaklandığını ve başarılı bir şekilde tedavi edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor ve ATK raporu doğrultusunda davalı doktorun kusurunun olmadığı ve ayıplı ifada bulunmadığı, davacının davasını ispat edemediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporlarının eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayandığını, rapora karşı itirazların dikkate alınmadığını, lenf düğümünün çıkarılması sonucu bacakta kalıcı şekilde sıvı birikimi riski hususunda müvekkiline bilgi verilmediğini, komplikasyona ve bunun yürümeye engel teşkil edeceğine ilişkin bilgilendirme yapılmadığını, bu durumda aydınlatılmış onam alındığından bahsedilemeyeceğini, onam formunun matbu olduğundan aydınlatılmış onamın alındığına dair değerlendirmenin hatalı olduğunu, kararda ve kararın dayanağını oluşturan bilirkişi raporlarında davacı müvekkiline davalı hastanede geçirdiği operasyon sonrası sol bacağında sıvı birikintisi ve şişme meydana gelmesinin nedenlerinin ne olduğu/olabileceği yönünde bir irdeleme yapılmadığını, komplikasyon yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, sıvı kaçağının yeni bir operasyon yapacak derecede olağan komplikasyon sınırını aşar mahiyette olduğunu, komplikasyon olarak değerlendirilmesi halinde dahi komplikasyonun ortadan kaldırılmasına ilişkin işlem yapılmadığını, komplikasyonun müvekkilinin tıbbi durumuna göre değerlendirilmediğini, bu kapsamda tıbbi hata bulunmadığı ve maluliyet hesabı yapılmamasına dair değerlendirmenin doğru olmadığını, ayrıca maluliyet bulunmadığı değerlendirmesinin de doğru olmadığını, fiziken muayene edilmesi talebinin gözetilmediğini, eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini, yargılama gideri ve vekalet ücretlerinin müvekkili aleyhine hatalı değerlendirildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve kanuna uygun bulunduğu gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı özel hastanenin istihdam ettiği diğer davalı doktorun gerçekleştirdiği ameliyat sırasında yeterli özen ve ihtimamı göstermemesi nedenine dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 502- 506 ncı maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 141 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Davanın temeli 6098 sayılı Kanun'un 502 ve devamı maddelerinde düzenlenen vekalet sözleşmesidir.
2. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
3. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.
4. Bölge Adliye Mahkemesince, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporlarında dava konusu olayda davalı doktorun kusurlu bir davranışının olmadığının tespit edilmiş olmasına, komplikasyon yönetiminde de kusurunun bulunmadığı, onam formuna ilişkin iddianın ilk defa 29.11.2021 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürüldüğü ve iddianın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, yargılama giderlerinin doğru şekilde hesaplandığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.04.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.