"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/595 E., 2023/861 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sarayönü Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/242 E., 2020/145 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin maliki olduğu taşınmazı 21.05.2008 tarihinde davalıya sattığını, davalı tarafından satış bedeli olarak kararlaştırılan 15.000,00 TL'ye karşılık 5.000,00'er TL bedelli üç adet çekin müvekkiline verildiğini, çeklerin vadesinde ödenmemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek; dava konusu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri tespit edilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, davanın hangi hukuki sebebe dayanarak açıldığının anlaşılmadığını, davacının taşınmazın bedeli olarak aldığı çekleri ticari işlerinde kullandığını, davanın hukuki dayanağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayılı belirtilen kararıyla; çeklerin iki tanesine çalıntı kodu verildiği, bir çekin ise eski tip olması nedeniyle iptal edildiği, davacının satış bedelini verilen çekler ile tahsil edemediği, satış bedelini ödemeyen davalının sebepsiz olarak zenginleştiği ve sözleşme tarihi ile temerrüde düştüğü, davacının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 125 inci maddesi uyarınca borcun ifasını ve gecikme zammını talep ettiği, alınan bilirkişi raporunun denkleştirici adalet ilkesine uygun olması nedeniyle davacının gerçek zararının tespit edildiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile taraflar arasında gerçekleştirilen taşınmaz satım sözleşmesinin denkleştirici adalet ilkesi gereği dava tarihine uyarlanmış bedeli olan toplam 25.174,56 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinden çok daha düşük bir bedele hükmedildiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; taşınmazını çek karşılığında satan davacının aldığı risklerin sonucuna katlanması gerektiğini, çeklerin ödenmemesinin bu alım satım ilişkisinin konusu olmadığını, çeklerin tahsili için icrai işlemlerde bulunmak zorunda olan davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın her hal ve şartta reddinin gerektiğini, ayrıca taşınmaz satışı için verilen çeklerin bedellerinin dava tarihine uyarlanması işleminin hatalı yapıldığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında yapılan taşınmaz satım sözleşmesi kapsamında davalı tarafından taşınmaz satım bedeli olarak 5.000,00 TL bedelli üç adet çekin davacıya verildiği, banka yazılarına istinaden çeklerin iki tanesinde çalıntı kodu olduğunun, bir tanesinin ise eski tip olması nedeniyle 13.12.2013 tarihinde iptal edildiğinin belirlendiği, sözleşme tarihi itibari ile satıcı davacının üzerine düşen edim yükümlülüğü olan taşınmazın tapu kaydını davalı alacaklıya devrettiği, buna karşılık alıcı davalının semeni ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu hali ile davalının sebepsiz zenginleştiği kısım kadar davacının zararının oluştuğu, denkleştirici adalet ilkesi gereği davacı satıcının gerçek zararının tespit edildiği gerekçesiyle, istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Taraf vekilleri; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; geçerli taşınmaz satım sözleşmesi uyarınca, satış bedeli karşılığında verilen çeklerin ödenmediği iddiasıyla taşınmazın güncel değerinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Kanun'un 125 ve 237 nci maddeleri,
2. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 213, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 706 ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun (2644 sayılı Kanun) 26 ncı maddeleri,
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 17.02.2010 tarihli ve 2010/13-93 E., 2010/88 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. YHGK'nın yukarıda yer verilen ilamının ilgili bölümü şöyledir; "...Öncelikle sebepsiz zenginleşme kavramı ve hukuki işlemlerden doğan borçlardan farkının açıklanması gerekmektedir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 61 ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Öte yandan, hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni ise, tam aksine, kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir.
Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, yani tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve dolayısıyla sebepsiz zenginleşmeden söz edilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder. Sebepsiz zenginleşmede ise, sadece mal varlığındaki eksilmenin giderilmesinin talep edilmesi söz konusudur.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Aynı ilkenin bir sonucu olarak, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması olanaklı değildir...".
3. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflarca tarla vasfındaki taşınmazın satış bedeli olarak kararlaştırılan 15.000,00 TL'nin üç adet çek ile ödenmesi hususunda şifahen anlaşıldığı, sonrasında davacının tarla vasfındaki taşınmazını resmi satış akti ile davalıya devrettiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Şu durumda, yapılan işlem taşınmazın mülkiyetinin nakledilmesi hususunda, işlem sırasında yürürlükte bulunan 818 sayılı Kanun'un 213, 4721 sayılı Kanun'un 706 ve 2644 sayılı Kanun'un 26 ncı maddeleri uyarınca geçerlilik kazanmış bulunmaktadır. Diğer taraftan, davalı tarafından satış bedeline karşılık olarak verilen çeklerin vadesinde davacıya ödenmediği dosya kapsamı ile sabittir. Davalı alıcının bedelden doğan borcunu yerine getirmemiş olması, resmi sözleşme ile doğan hukuki sonucu değiştiremez. Kararlaştırılan satış bedelinin ödenmemesi davacı satıcıya, ödenmeyen bedelin davalı alıcıdan tahsilini isteme hakkı verecektir.
4. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince; taşınmazın satış bedeli olan 15.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca dava tarihinde ulaştığı güncel bedelin davalıdan tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.