"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak ve terekeye iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairece asıl davaya ilişkin Mahkeme kararının onanmasına, birleşen davaya ilişin Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Davalılar tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacılar; ortak murisleri olan ...'nin mirasçıları olduklarını, muris adına kayıtlı ... 28 ada 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılı F Blokta bulunan bağımsız bölümlerin, muristen vekalet alan davalılar tarafından değişik tarihlerde üçüncü kişilere satılarak elden çıkarıldığını, vekillerin vekalet görevini kötüye kullandıklarını, sattıkları malların bedelini murise vermediklerini, murisin terekesinden buna ilişkin bir para çıkmadığını ileri sürerek; toplam 2/10 miras paylarına düşen şimdilik 19.000,00 TL bedelin satış tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline, bu faiz gerçek zararı karşılamadığından ayrıca şimdilik 5.000,00 TL munzam zarar alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini istemişlerdir.
2. Birleşen davada davacı tereke; ... İli, ... İlçesi 28 ada, 3 parselde kayıtlı F Bloktaki murise ait 19 dairenin davalıların vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle satışları nedeniyle ... terekesinin uğradığı zararın tespitiyle, şimdilik fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 685.000,00 TL'nin her bir bağımsız bölümün satış tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile terekeye iadesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleşen davada davalılar; vekil edenin vekalet verdiği işin yapıldığını sağlığında bildiğini, hesap vermek zorunda olan davalıların hesabı murislerine verdiklerini, vekil edenin sağlığında hiçbir itirazının bulunmadığını, temliklerin tamamen kendi iradesi dahilinde olduğunu, davacıların dava açma haklarının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
III.MAHKEME KARARI
Mahkemenin 07.05.2013 tarihli ve 2010/427 E., 2013/146 K. sayılı ilamıyla; taşınmazların 3. kişilere satıldığı tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04.02.2016 tarihli ve 2015/3433 E., 2016/2950 K. sayılı ilamıyla; uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan BK'nın 392 nci maddesi uyarınca, vekilin yaptığı işin hesabını vermekle yükümlü olduğu, dosya içinde müvekkil davacıların murisi ile vekil olan davalıların birbirleriyle hesaplaştıklarına dair delil ibraz edilmediği gibi bu savunmanın da ileri sürülmediği, BK'nın 386 ve devamı maddeleri uyarınca vekalet ilişkisinin sona ermesinin ancak vekilin müvekkiline hesap vermesi ile mümkün olduğunu, vekilin yaptığı işin hesabını vermediği müddetçe vekalet ilişkisinin devam edeceği, bu bağlamda, vekilin hesap vermediği sürece zamanaşımı süresinin de işlemeyeceği, Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilerek işin esasına girilmek suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulüne, 19 adet bağımsız bölüm için toplam 685.000,00 TL'nin her bir taşınmazın satış tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak terekeye iadesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl davada davacılar ile asıl ve birleşen davada davalılar temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Dairemizin 28.02.2023 tarihli ve 2022/2538 E.,2023/364 K. sayılı ilamıyla; “Asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre bir ya da bir kısım mirasçı terekeye ait bir mal veya alacaktan yalnız kendi miras payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açamayacağından, asıl davacılar vekilinin, temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; asıl ve birleşen davalılar vekilinin, sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2 nci maddesi gereğince; mahkemece verilen hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmekte olup, somut olayda vekaletin kötüye kullanılması olgusuna dayalı olarak davalılara yönelik murise ait 19 adet taşınmazın satışı nedeniyle açılan eldeki davada; davalıların 19 adet adet taşınmazı birlikte aldıkları vekalet ile değil de farklı tarihlerde aldıkları vekaletlerle bağımsız olarak sattıkları gözetildiğinde, terekeye iadesine karar verilen miktardan hangi davalının hangi oranda sorumlu olduğunun yani her bir davalının sattığı taşınmaz bedeli belirlenerek infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulmamış olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
VI. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalılar karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davalılar; vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden doğan alacaklar için 5 yıllık zamanaşımı süresinin söz konusu olduğunu, asıl ve birleşen davalarda konu vekalet ilişkisinden kaynaklanan tazminat talebi olmakla zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun her iki davada ayrı ayrı tespitinin anılan maddeye göre değerlendirilmesi gerektiğini, satışlardan haberdar oldukları tarihin en geç asıl davayı açtıkları 14.5.2010 yılı olduğunun kabul edilmesi gerekeceğini, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olmasının bir öneminin olmadığını, zamanaşımının sadece asıl davada açılan bölüm için durduğunu belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada tarafların murisinin sağlığında verdiği vekalet ile davalılar tarafından satılan 19 adet taşınmazın davacıların hissesine düşen kısmı ile munzam zararın tahsili, birleşen davada ise; yine aynı taşınmazların davalıların vekalet görevini kötüye kullanarak satılması nedeniyle elde edilen satış bedelinin terekeye iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Türk Medeni Kanunu’nun 701 ve 702 inci maddeleri.
2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2 nci 2 nci maddesi.
3. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 390 ve 392 inci maddeleri.
4. ''Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz, bozma sebebidir. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durum olup, buna
"usuli müktesep hak" denilmektedir. Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu veyahut uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir." (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
3. Değerlendirme
Karar düzeltme yoluyla incelenen kararda, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle terekenin tespiti herhangi bir zamanaşımı süresine bağlı olmadığından davalıların karar düzeltme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalıların karar düzeltme talebinin REDDİNE,
Aşağıda yazılı para cezası ile bakiye karar düzeltme harcının karar düzeltme isteyenlere yükletilmesine,
03.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.