Logo

3. Hukuk Dairesi2023/43 E. 2023/810 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tazminat davasında, hükmedilen tazminat miktarının ve faizin başlangıç tarihinin doğru olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekalet veren davacıya karşı taşınmazı satma ve aldığı bedeli ödeme yükümlülüğü altında olduğu, davacının taşınmaz üzerine inşa edilen binanın yapımında bir katkısı bulunmadığı ve vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle hesap verme borcundan doğan faizin temerrüde gerek olmaksızın dava tarihinden itibaren işlemesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin tazminata hükmettiği tarih itibariyle faize hükmetmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş ve karar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/200 E., 2022/540 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasındaki vekaletin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tazminat davasından dolayı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkili ile davalının kardeş olduğunu, babaları ...'in 08.01.2000 tarihinde vefat ettiğini, müvekkilinin diğer mirasçılar ile birlikte babasından miras olarak kalan dava konusu ... İli, ... İlçesi, ... Mah. 246 ada, 9 parsel nolu taşınmaz ile diğer taşınmazların adına intikalini yapması için davalı ağabeyini, diğer mirasçılar olan annesi ... ve ablası ... ile birlikle ... 5. Noterliğinin 02.06.2003 tarih ve 14119 yevmiye nolu düzenleme şeklinde vekaletnamesi vekil tayin ettiğini, davalının bu vekalete dayalı olarak bir işlem yaptığına dair müvekkillerine herhangi bir bilgi vermemiş olması sebebiyle vekaletnamenin artık geçerliliğini yitirdiği inancı ile davalıya verilen vekaletnamenin kötüye kullanılabileceğini hiçbir zaman düşünmediğini, 07.03.2012 tarihinde anneleri ...'in vefat etliğini, müvekkilinin annesinin vefatı sebebi ile artık babasından ve annesinden kendisine miras olarak kalan taşınmazları tespit edip adına intikalini yapabilmek için Ocak 2013 'de ... Tapu Sicil Müdürlüğüne yapmış olduğu yazılı başvuru sonucu, taşınmazın önce çok düşük bir bedelle davalının eşi ...'e, daha sonra ... tarafından ... adında bir şahsa satıldığını öğrendiğini, davalının, söz konusu satışlarla ilgili olarak müvekkiline haber vermediğini, rızasını almadığını ve bedelini de hisse oranında ödemediğini, davalının vekalet görevini kötüye kullandığını belirterek, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki satış bedelinden müvekkilinin miras hissesine düşen bedel olarak şimdilik 10.000,00 TL' nin davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 27.04.2015 tarihli dilekçe ile talebini 125.000,00 TL'ye yükseltmiş ve 125.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ...'in dava tarihinden sonra vefat etmesi nedeniyle davaya dahil edilen mirasçıları ..., ... ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ve davalının murisi ...'in 08.01.2000 tarihinde vefat etmeden önce, davacıya oturmuş olduğu dairenin yanı sıra kendisi ve eşi ...'in ölünceye kadar oturmuş oldukları daireyi verdiğini, babalarından kalan dava konusu ...'deki yıkık ve derme çatma 32 m2 alana sahip kargir ev niteliğindeki taşınmazın ise, mirasçıların onayı ve muvafakatiyle davalı ...'e bırakıldığını, sonrasında ise tamamen aile içi güvene dayalı şifahi anlaşma gereği o tarihte mirasbırakan ...'in sağ olan eşi ..., davacı ve ...'in, davalı müteveffa ...'e 02.06.2003 tarihinde toplu olarak vekalet verdiklerini, vekaletin geniş kapsamlı bir vekalet olduğunu, davacının vekaletnamedeki yetkileri bildiğini, davanın alacak davası olması nedeniyle 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava konusu ...'de kain taşınmaza ilişkin tüm vergi, elektrik, su ve diğer ödemelerin davalı müteveffa ... tarafından yapıldığını, davacının bu daireye ilişkin herhangi bir ödemesi olmadığını, daireye ilişkin herhangi bir talebinin de olmadığını, davacının tüm bu iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 29.12.2015 tarihli, 2013/256 E., 2015/513 K., sayılı kararı ile; açılan ve ıslah edilen davanın kısmen kabulü ile 93.750,00 TL'nin 10.000,00 TL'sinin dava tarihi olan 17.05.2013 tarihinden, 83.750,00 TL'sinin ıslah tarihi olan 27.04.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.05.2019 tarihli 2016/13946 E., 2019/6395 K., sayılı ilamıyla; ''vekil olan davalının, gerek hesap verme ve gerekse, özen ve sadakatle iş görme yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının saptanabilmesi için, satış işleminin yapıldığı tarihteki koşulların göz önünde tutulması gerektiği, mahkemece taşınmazın değeri konusunda; 16.02.2015 tarihinde alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın satış tarihi ve dava tarihi itibariyle arsa değerinin hesaplandığı, taşınmazın davalıların murisi ... tarafından eşi ...’e 25.250,00 TL bedelle satıldığı ve taşınmazın gerçek rayiç değerinin satış bedeli olarak gösterildiğinin belirtildiği, ancak mahkemece aynı kuruldan alınan 31.03.2015 tarihli ek raporda; dava konusu taşınmaz üzerine arsa sahibi ...in dava dışı ... ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi sonucu yapılan binadan adına tescil edilen dairenin dava tarihindeki değeri olan 375.000,00 TL’nin davacının ¼ hissesine düşen değer olan 93.750,00 TL yönünden yapılan hesaplamaya göre karar verildiğinin anlaşıldığı, ancak davacının, davalıların murisine vermiş olduğu vekaletnamenin, sadece tapu intikali ve istediği şahsa, istediği bedelle satma, devretme yetkilerini içerdiği görülmüş olmakla birlikte, binanın yapımında davacı tarafın herhangi bir katkısının bulunmadığının sabit olduğu, bu durumda taşınmazın, davalılar murisi ... tarafından eşi ...’e satıldığı 03.06.2010 tarihi itibariyle, davacı ve davalı tarafın murislerine ait veraset ilamı çıkartılarak davacının arsa payı üzerinde hissesine düşen miktarın bedelinin denetime elverişli bir şekilde hesaplanması, davalılar murisinin vekalet veren davacıya karşı, saptanacak bu bedelle taşınmazı satma ve aldığı bedeli ona ödeme yükümlülüğü altında bulunduğunun benimsenmesi, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği'' gerekçesiyle kararın bozulmasına ve davalıların diğer temyiz itirazları ile davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediğine karar verilmiştir.

3. Karara karşı, süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuş, Dairemizin 20.05.2021 tarihli ve 2020/8782 E., 2021/5156 K., sayılı ilamıyla karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''bozma ilamında belirtildiği üzere taşınmaz üzerinde bulunan binaya davacının herhangi katkısı bulunmadığı gözetilerek dava konusu arsanın 03.06.2010 tarihi itibariyle davacının veraset ilamına göre sahibi olduğu 1/4 payının açık, aydınlatıcı ve denetlenebilir bilirkişi raporu ile belirlendiği, davanın bu miktar doğrultusunda kısmen kabulüne karar verildiği'' gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulü ile 25.320,00 TL'nin 10.000,00 TL'sine dava tarihinden, bakiyesine ıslah tarihi olan 27.04.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; ...’in ...’in eşi olması ve müvekkil davacının bu taşınmazı satma amacının olmadığını bilmesi ve bilebilecek durumda olması sebebiyle de ...e yapılan bu satışın gerçek bir satış olmadığı ve ...’in kendisine verilen vekalet görevini eşi ... ile birlikte hareket ederek kötüye kullandığının sabit olduğunu, dava konusu taşınmaz üzerine bina yapılmış olması ve ...’in bu tapu hissesi karşılığı kendisine giriş kat 4+1 brüt 109,85m2 miktarlı daire verilmiş olması sebebiyle, vekalet görevini kötüye kullanan davalının, müvekkilin zararları ile birlikte elde ettiği semereleri de müvekkile iade etmek zorunda olduğunu, bu sebeple, yalnızca arsa değerinin hesaplanarak, arsa bedelinden müvekkilin miras hissesine düşen miktara göre karar verilmesinin hukuka, hakkaniyete ve dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, davaya konu satış; tarafların, annesinin sağ olduğu dönemde ve onun da vermiş olduğu vekaletnameye istinaden yapıldığından, davacının annesinden dolayı 1/3 hissedar olarak talepte bulunamayacağı kanaati ile, davaya konu taşınmazın 1/4 hissesine düşen bedele hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmedilen bedele dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda taşınmazın değerinin gerçek değerinin altında hesaplandığını, raporda, dava konusu taşınmazın rayiç değeri belirlenirken, taşınmaz üzerindeki binanın değeri eklenmeden, sırf arsa rayiç değerinin hesaplanmasının hatalı olduğunu, eksik tazminat hesabı yapılan bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; vekaletin kötüye kullanılmasından ve vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Dava konusu taşınmazın vekaleten satışının gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 386/1 inci maddesi; ''Vekalet, bir akittirki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler.'',

2.818 Sayılı Kanun'un 389 uncu maddesi; ''Vekil, müvekkılinin sarih olan talimatına muhalefet edemez. Ancak hal icabına göre müvekkilden mezuniyet istihsaline imkan olmamakla beraber şayet imkan olupta istizan olunsa idi müvekkilin muvafakat edeceği derkar bulunan hususlarda, inhiraf edebilir. Bundan maada hallerde vekil aldığı talimata müvekkilinin aleyhine olarak muhalefet ederse, bundan mütevellit zararı deruhte etmedikçe, müvekkilünbih ifa edilmiş olmaz.'',

3.818 Sayılı Kanun'un 390/2 nci maddesi; ''Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir.'',

4.818 Sayılı Kanun'un 392 nci maddesi; ''Vekil,müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeğe ve bu cihetten dolayı her ne nam ile olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye mecburdur. Vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermeğe mecburdur.'',

5.1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7 nci maddesi; ''Temyiz olunan hükmün, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay hükmü değiştirerek ve düzelterek onayabilir.'' şeklindedir.

6.''Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz, bozma sebebidir. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durum olup, buna " usuli müktesep hak" denilmektedir. Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu veyahut uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir." (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).

3. Değerlendirme

1.Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun bozma ilamına uygun, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu, davacının dava konusu taşınmazda, taşınmazın vekaleten satıldığı 03.06.2010 tarihi itibariyle 1/4 oranında hissedar olduğu, taşınmaz üzerine inşa edilen binanın yapımında davacının bir katkısı olmadığı hususunun bozma ilamında açıkça belirtildiği, bu durumda taşınmazın niteliğinin arsa olarak kabulü ile satış tarihi itibariyle belirlenen değeri üzerinden hesaplanan 1/4 hissenin karşılığının tahsiline hükmedilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uymakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2.Vekil eden tarafından vekil aleyhine vekaletle ilgili olarak aldığı mali hakların iadesi istemiyle açılan davada, 818 Sayılı Kanun'un 392/2 nci maddesinde hüküm altına alınan ''Vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermeğe mecburdur.'' düzenlemesi gereğince; vekilin, vekil eden adına tahsil ettiği para için ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek olmadığı anlaşılmakla ve taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının ıslah dilekçesindeki talebi doğrultusunda hükmedilen alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulü ile 25.320,00 TL'nin 10.000,00 TL'nin dava, bakiyesine ıslah tarihi olan 27.04.2015 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile; temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının 1.bendinin hükümden çıkartılarak, yerine ''25.320,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine'' ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği mahkemece kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.