"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2022/328 E., 2022/1158 K.
DAVA TARİHİ : 15.11.2013
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; “Ispartakule” adlı projeden Olimpos Sitesi A1-1 Blok Zemin kat D:2 numaralı bağımsız bölümü 15.02.2007 tarihli sözleşme ile satın aldığını, konutun teslim edildiğini, davalıların birçok sosyal alanın yapılacağını taahhüt etmelerine rağmen edimlerini tam olarak yerine getirmediklerini, bağımsız bölümünün değerinin ödenen bedelden daha düşük olması gerektiğini ileri sürerek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla eksik ifa nedeniyle ayıp oranında ödediği bedel üzerinden indirim ve tazmin talebine istinaden şimdilik 2.000,00 TL tazminatın konut bedelinin ödendiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, 12.08.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 6.692,00 TL’ye çıkarmıştır.
II. CEVAP
Davalılar; davacıya dairesinin tam ve eksiksiz olarak teslim edildiğini, ayıp ve eksik bulunmadığını, kaldı ki ayıp ihbar mükellefiyetinin de süresinde yerine getirilmediğini savunarak davanın reddini istemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, taraflar arasında yapılan sözleşme ve eki teknik şartnamede vadedilen hususlarda eksik yapılan bir husus bulunmadığı, davacının sözleşme ve eki teknik şartnamede yer almayan bir kısım tanıtım materyali ve broşüre dayanarak talepte bulunduğu, bu broşür ve materyallerde bunların tanıtım amaçlı olduğu, davalının
değişiklik yapabileceği hususunun belirtildiği, ayrıca davacının 22.02.2008 tarihli konut devir teslim tutanağında "...Konutun karşılıklı imza ettiğimiz sözleşmeye, ekli mahal listesindeki hususlara, broşürlere ve taahhüt edilen niteliklere uygun olarak tamamlandığını, müşterek yerlerin tesis ve tesisatları ile daire içlerinin kullanım için yaşamsal derecede önemli hiçbir eksiğinin bulunmadığını, bu yerleri oturmaya ve kullanmaya müsait bir durumda eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim aldığımı bu konuda ileride Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. ile Emlak Pazarlama Fideltus Öztaş Ortak Girişiminden herhangi bir hak talep etmeyeceğimi beyan ederim... " şeklinde davalıları ibra etmiş olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.02.2016 tarih ve 2015/6671 E., 2016/14348 K. sayılı ilamıyla; söz konusu sosyal tesislerin yapılmamış olması, alıcının satın alma kararını etkileyen, taşınmazın değerini azaltan bir husus olup, edimin ifasındaki bu yöne ilişkin eksiklik nedeniyle satıcının alıcıya karşı sorumlu olduğunun kabulünün gerekeceği, bu sosyal tesislerin yapılmamış olmasının 4077 sayılı yasada düzenlenen “ayıplı ifa” değil “eksik ifa” niteliğinde olduğu, öte yandan davaya konu edilen proje tanıtım broşür ve materyallerinde yer alan alışveriş ve yaşam merkezi, yaşam merkezi içerisinde dünyaca ünlü markalar, restoranlar, süper market, sinema salonları, çocuklar için eğlence alanları, ofis katları ve residence bulunan kompleks ile kompleksin sağ tarafında bulunan iki iş kulesinin henüz yapılmadığının davalıların ve mahkemenin kabulünde olduğu, hal böyle olunca, doğmamış bir haktan önceden yazılı ibraname ile feragat edilmiş olmasının mümkün olmadığı, mahkemece bu ibranameye geçerlilik kazandırılmak suretiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 07.12.2016 tarihli ve 2016/1062 E., 2016/1818 K. sayılı kararıyla; uyulan bozma ilanı doğrultusunda bozma öncesi alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler esas alınarak, davacıya satılan bağımsız bölümün eksik ifa nedeniyle oluşan değer kaybı olan 6.692,00 TL'den 1.000,00 TL'sine dava tarihi olan 15.11.2013 tarihinden, bakiye 5.692,00 TL'ye ıslah tarihi olan 12.08.2014 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile davalılardan müşterek müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; karara karşı, davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 06.04.2017 tarihli ve 2017/3080 E., 2017/4057 K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği belirtilerek, davacının 15.02.2007 tarihinde satın aldığı bağımsız bölümün davacıya 22.02.2008 tarihinde teslim edildiği, 15.11.2013 tarihinde de eldeki bu davanın açıldığı, mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, talep edilen hususlarla ilgili "açık ayıp", "gizli ayıp" ve "eksik ifa" ayrımının ayrıntılı ve açık bir şekilde yapılmadan genellikle eksik ifa olduğu değerlendirmesi yapılarak yazılı şekilde karar verildiği, mahkemece bu hususta ayrıntılı değerlendirme yapılarak açıklanan ilkeler gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 21.12.2017 tarihli ve 2017/574 E., 2017/718 K. sayılı kararıyla; bilirkişilerce belirlenen eksik hususların açık ayıp olduğu kabul edilerek yeniden bilirkişi raporu alınmadığı, davacının satın almış olduğu ve 22.02.2008 tarihinde teslim aldığı bağımsız bölümün bulunduğu "Ispartakule" projesinde taahhüt edilen alışveriş merkezi ve iki iş kulesinin yapılmamasının açık ayıp niteliğinde olduğu, teslimden sonra otuz günlük süre içerisinde satıcıya bildirilmediği, açık ayıp nedeniyle bedel iadesini içeren sözleşmeden dönme, ayıpsız misliyle değiştirilmesi, ayıp oranında bedel indirimi, ücretsiz onarım isteme haklarından tercih yapmadığı kabul edilerek, davacının davasının yersiz olduğu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay(kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.12.2018 tarihli ve 2018/3221 E., 2018/11832 K. sayılı ilamında; bozma ilamına uyulması halinde, bozma doğrultusunda taraflar lehine usuli kazanılmış hakkın doğduğu, bu aşamadan sonra bozmanın gereklerinin yerine getirilmesinin zorunlu olduğu, bu durumda bozma ilamına
uyulmasına karar verilmekle birlikte bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesi ve bozmaya uygun şekilde rapor alınarak sonucuna uygun hüküm kurulması gerekirken, yeniden bilirkişi incelemesine gerek olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
D. Dördüncü Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 27.11.2020 tarihli ve 2019/116E., 2020/850K. sayılı kararıyla; bozma ilamı doğrultusunda dosyanın ek rapor hazırlanması için bilirkişi heyetine tevdii edildiği, raporda taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında bulunmayan söz konusu alışveriş ve yaşam merkezi ile iki iş kulesinin yapılmamış olmasının eksik iş olarak değil, 4077 sayılı kanunun 4'üncü maddesinde sayılan ayıp kavramı içerisinde ve açık ayıp olarak değerlendirildiği, davacının teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde ayıp ihbarında bulunmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 16.12.2021 tarihli ve 2021/2951E., 2021/13106K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, mahkemenin ilk kararı üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 06.06.2016 tarih, 2015/6671 E.- 2016/14348 K. sayılı ilamında söz konusu sosyal tesislerin yapılmamış olmasının taşınmazın değerini azaltan bir husus olup, edimin ifasındaki bu yöne ilişkin eksiklik nedeniyle satıcının alıcıya karşı sorumlu olduğunun kabulünün gerekeceği ve bu sosyal tesislerin yapılmamış olmasının 4077 sayılı yasada düzenlenen "ayıplı ifa" değil "eksik ifa" olduğu hususunun belirtildiği, bu durumun davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu, yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
E. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, daha önce Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 06.06.2016 tarih ve 2015/6671 E.-2016/14348 K. sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiği ve bu ilamda sosyal tesislerin yapılmamış olması 4077 sayılı Yasada düzenlenen "eksik ifa" olarak kabul edildiğinden, bu hususun davacı bakımından usuli kazanılmış hak teşkil ettiği, bu nedenle de sosyal tesislerin yapılmamış olmasının mahkemece eksik ifa olarak kabul edildiği, 4077 sayılı Yasanın 30'uncu maddesine göre, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan sözleşmeden kaynaklanan edimin ifasındaki dava konusu eksiklikler nedeniyle davacının 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde satıcının sorumluluğuna gidebileceğinin kabul edildiği, somut uyuşmazlıkta davacının 15.02.2007 tarihinde satın aldığı bağımsız bölümün davacıya 22.02.2008 tarihinde teslim edildiği ve 15.11.2013 tarihinde de eldeki işbu davanın açıldığının anlaşıldığı, yani eldeki davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı, dava konusu gayrimenkulde 6.692,00 TL değer kaybına neden olduğu anlaşıldığından davanın kabulü ile; 6.692,00 TL'nin 1.000,00 TL'sinin dava tarihinden, 5.692,00 TL'sinin ıslah tarihi olan 12.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Emlak Planlama...A.Ş., Fideltus İnşaat...A.Ş., ... İnşaat...A.Ş. vekili; somut olayda davacının eksik ifa olduğunu ileri sürdüğü hususların açık ayıp kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, süresinde ayıp ihbarı yapılmaması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, somut olayda davacının satın aldığı projede ayıp ve eksik bulunmadığı gibi davacının eksik ifa olduğunu ileri sürdüğü hususların açık ayıp kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, nitekim Yüksek Dairenin aynı sitede yer alan başka dairelere ilişkin olarak açılan davalarda verdiği bozma ilamında davacı ile aynı iddia ve taleplerde bulunan tüketicilerin eksik ifa taleplerinin reddinin gerektiğini, davacının eksik ifa olduğunu iddia ettiği hususların açık ayıp olarak değerlendirilmesinin şart olduğunu, açık ayıplara ilişkin olarak süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığından davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirildiğini, anılan nedenlerle dava konusu bağımsız bölüm ile aynı projede yer alan diğer bağımsız bölümlere ilişkin verilen emsal kararlar da dikkate alındığında usul ve yasaya aykırı verilen yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini, dava konusu proje kapsamında Ankamall büyüklüğünde işyeri inşa edildiğini ve faaliyete geçtiğini, davacı yanın her türlü ihtiyacını karşılar nitelikte işyeri bulunmakta iken bu hususun göz ardı edilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu gibi davacının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verdiğini, inşa edilen projenin bir uydukent niteliğinde olduğunu, adeta bir yerleşim yeri ve ilçe inşa edildiğini, bu çerçevede davacı yanın satın aldığı dairenin içinde bulunduğu proje kapsamında inşaatın tamamlanarak toplam 3 adet okulun hizmete açıldığını, proje kapsamında 1 adet camii inşaatı ve 2 adet sağlık biriminin inşaatlarının tamamlanarak hizmete açıldığını, davacının da inşa edilen bu camii ve sağlık birimlerinden tam ve eksiksiz bir şekilde yararlandığını, yine proje kapsamında 1 adet ticaret merkezi ile adeta İstinye Park Alışveriş Merkezini dolduracak sayı ve büyüklükte işyerinin inşa edildiğini ve hizmete açıldığını, davacı yana hiçbir zaman kapalı bir alışveriş merkezi inşa edileceğinin taahhüt edilmediğini, dava konusu proje kapsamında açık alışveriş merkezinin inşa edildiğini, buna ilaveten küçük gruplar halinde bir çok işyerinin açıldığını, bu çerçevede dava konusu proje kapsamında eczane, restoranlar, balık evleri, giyim dükkanları, emlakçılar, spor mağazaları, Migros, Bim, Uyum Market de dahil olmak ancak bunlara sınırlı olmamak üzere davacının her türlü ihtiyacına yönelik işyerinin açıldığını, bunların yanında 3 şerit, 8 kavşak, KGS ve OGS gişeleri ve köprülerden oluşan TEM direkt bağlantı yolunun yapıldığını, davacı yanın satın aldığı dairenin içinde bulunduğu sitedeki sosyal tesiste de bakkal, vitamin bar, cafe olmak üzere her türlü ihtiyaca yönelik işyerinin bulunduğunu, davacının satın aldığı taşınmazın içinde bulunduğu sitede burada sayılanlar ile sınırlı olmamak üzere ayrı ayrı açık-kapalı yüzme havuzlarından, içinde spor eğitmenlerinin çalıştığı fitness salonundan, vitamin bardan, sauna-hamamdan, squash salonlarından, kuaförden, marketten, şarküteriden oluşan ve havuz başlarında kablosuz internet bağlantıları bulunan sosyal tesislerin bulunduğunu, basket sahaları, tenis kortları, voleybol sahaları, çocuk parkları, 24 saat güvenliği, görüntülü intercom sisteminin bulunduğunu, somut olayda davacının satın aldığı konuttan beklediği faydayı azaltan hiçbir eksikliğin olmadığını, yerel mahkemenin dava konusu dairenin bulunduğu projenin mahiyetini değerlendirmede hataya düştüğünü, bahse konusu projenin bir Emlak Konut projesi olduğunu, Emlak Konut’un önderliğinde yapıldığının göz ardı edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz incelemeye dayalı olarak hazırlandığını, bilirkişilerin değer hesaplaması yaparken hiçbir bilimsel veriye dayanmadıklarını, sübjektif nitelikte olan kendi kişisel görüşlerine itibar ederek görüş bildirdiklerini, buna ilaveten bilirkişilerin hesaplama yaparken proje kapsamında inşa edilen ve açık alışveriş merkezi niteliğinde olan ticari alanlardan, okullardan, camiden, sağlık ocaklarından, OGS-HGS gişelerinden, bağlantı yollarından davacı yanın yararlandığı gerçeğini de göz ardı ederek, davacının mevcut ticari alanlar nedeniyle elde ettiği faydanın oranını hiçbir şekilde belirlemeyerek hesaplama yaptıklarını, davacı yanın dava konusu daireyi İstanbul emlak piyasasına göre çok uygun bir bedele satın aldığını, dava dosyasında mübrez sözleşme incelendiğinde, davacı ile akdedilen sözleşmeler uyarınca yapılmayan hiçbir hususun olmadığı, davacının haksız iddia ve taleplerine dayanak yaptığı broşürlerde davalıların değişiklik yapma haklarının saklı tutulduğu ve de broşür ile tanıtım materyallerinde değişiklik yapılabileceğinin belirtildiğini, davacının hiç bir ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığı konut devir teslim tutanağı ile dava konusu konutu ve projeyi hali hazır durumu ile kabul ettiğini ve davalıları ibra ettiğini açık bir şekilde ikrar ettiğini, yerel mahkemenin gizli ayıp olarak kabul ettiği kalemlerin hiçbir şekilde gizli ayıp niteliğinde olmadığını, davacı tarafından gizli ayıp olduğu ileri sürülen kalemlere ilişkin olarak da süresinde yapılan bir ayıp ihbarının bulunmadığını, somut olayda hiçbir ayıplı imalat bulunmadığı gibi, davacılar tarafından süresinde yapılan bir ayıp ihbarının da bulunmadığını, davacının yerel mahkemeye sunduğu dava dilekçesi incelendiğinde dava konusu projede ve dairede eksik ve ayıplı olduğunu iddia ettiği hususları hiç bir şekilde açıklamadığını ve torba taleplerde bulunduğunu, iddiaların teker teker ayrıntılarıyla açıklattırılması gerektiği yönündeki itirazlarına yerel mahkeme tarafından itibar edilmediğini, bilirkişilerin adeta davacı yerine geçtiğini, adeta davacının dava dilekçesindeki iddia ve taleplerinin aşılarak hüküm tesis edildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. vekili; tartışılması gereken ilk konunun neredeyse on yıl önce yapılmış "eksik ifa" tanımlamasının, daha doğrusu bir hukuki tanımlamanın kazanılmış hak sayılıp sayılamayacağı noktasında olduğunu, dava dosyasındaki tüm olguların dava konusu taleplerin "açık ayıp" niteliğinde olduğunu gösterdiğini, Yargıtay'ın aynı projeye ilişkin aynı konudaki davalarda net bir şekilde bu eksiklikleri "açık ayıp" olarak tanımladığını ve bunu yerleşik bir tutum haline getirdiğini, 4 kez Yargıtay'ın önüne gelen bu dosyada "usuli kazanılmış hak" tanımının, dosya özelinde daire bozma kararları arasında da çelişki yarattığını, madem tüm dosya kapsamında tüm dava konusu talepler "eksik ifa" olarak değerlendirilecek ve bu sarsılmaz bir gerçek olarak yargılamaya yön verecek, daire neden ısrarla "bilirkişi incelemesi ile açık ayıp-gizli ayıp ayrımı yapılmamıştır." diye verilen yerel mahkeme kararlarını 2 kere bozduğunun izahının olmadığını, zaten hukuki tanımın değiştirilemez şekilde yargılamanın en başında konulduğunu, ilk bozma kararında verilen "eksik ifa" usuli kazanılmış hakkının, daha sonra verilen "açık ayıp-gizli ayıp araştırması doğru düzgün yapılmamıştır." temelli bozma kararları ile bertaraf edildiğini, bu kararların da davalılar yönünden bir usuli kazanılmış hak teşkil edeceğinin söylenebileceğini, davacının ortak alanlara yönelik eksikliklerin tazminini talep ettiğini, davacı ile yapılan satış sözleşmelerindeki taahhütlerin sadece bağımsız bölüme ve bu bağımsız bölümün teslimine yönelik olduğunu, ortak alanlara ilişkin bir taahhüt olmadığı gibi tanıtım materyallerinde yer alan görsel ve işitsel ürünlerin de taahhüt niteliği taşımayacağını, dosyada son alınan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, bu eksikliklerin taşınmazın değerini düşürür nitelikte olmadığını, kesinlikle kabul etmemek kaydıyla davacı tarafından yöneltilen taşınmazın değerini düşürdüğüne, taşınmazdan beklenilen faydanın sağlanamadığına dair ortak alanlara yönelik eksiklik iddialarının ve bağımsız bölüme ilişkin ayıp iddialarının açık ayıp niteliğinde olduğunu, bu hususa ilişkin yakın tarihli ve aynı dava konusu projeye ilişkin bir kararda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihadına atıf yapılarak müvekkil şirketin lehine karar verildiğini, sadece bu proje özelinde değil, benzer talepli ve nedenli davalarında Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre ortak alanlara ilişkin eksikliklerin "açık ayıp" niteliğinde olduğunu, dolayısıyla kanunen derhal ayıbın bildirilmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu şartlarda "usuli kazanılmış hak" kavramına dayanmanın artık manasız ve hukuk mantığına ters olduğunu, bu hakkın usulen yok olduğunu, ayıpların açık ayıp olarak kabul edilmesi gerektiğinin oldukça net olduğunu, aynı şekilde davanın başından beri müvekkil şirkete husumet yöneltilemeyeceği itirazlarının da hiçbir şekilde göz önüne alınmadığını, bu hususta ne yerel mahkemece ne de Yargıtayca herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, bu hususta herhangi bir karar verilmediğini, bu açıdan da kararın müvekkil şirket yönünden bozulması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, satış esnasında sunulan proje tanıtımlarında belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeniyle davacının satın aldığı konutta oluşan değer kaybının ödetilmesi talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin taraflarca ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı, anlaşılmakla; davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,
6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
05.06.2023 tarihinde oy birligi ile karar verildi.