"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/889 E., 2022/3314 K.
DAVA TARİHİ : 18.10.2019
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 21. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/1007 E., 2021/953 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 17.05.2019 tarihinde davalı şirket ile abonelik sözleşmesi imzaladığını, sözleşmeden doğan borçlarını vadesinde ödediğini, 06.08.2019 tarihinde hiçbir bilgi verilmeden davalı şirket görevlilerince elektriğin kesildiğini, kesintiye yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, ciddi şekilde zarara uğramaları ve elektriğin açılmasının sağlanması için menfi tespit davası açıp ihtiyati tedbir kararı aldıklarını, taraflarına tahakkuk ettirilen borcun dava dışı şirkete ait olduğunu, dava dışı şirketin yetkilisinin kendi şirket yetkililerine olan borcu nedeni ile kiraladıkları yerdeki makineleri kendilerine verdiğini, borç karşılığı alınan mallar nedeniyle davalı ... şirketinin kendileri ile önceki şirket arasında bağlantı kurduğunu, ancak dava dışı şirket ile aralarında bir ortaklık ya da bağ bulunmadığını, söz konusu borcun kendilerine ait olmadığını ileri sürerek; davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; 12.04.2019 tarihinde ekiplerince yapılan kontrolde 07.01.2019 tarihinde enerjisi kesilen ve 21.02.2019 tarihinde sözleşmesi sonlandırılan tesisatta perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşma olmadan tüketicinin yükümlülüklerini yerine getirmeden kaçak elektrik enerjisi kullandığının tespit edildiğini, kaçak elektrik enerjisi tespitine istinaden dava dışı şirket adına 12.04.2019 tarihli kaçak tespit tutanağının tanzim edildiğini, bu tutanağa istinaden de sayaç tüketim bilgilerine göre 92325 kwh karşılığı 128.511,15 TL kaçak elektrik tahakkuku yapıldığını, söz konusu tesisatın bulunduğu adrese ilişkin 17.05.2019 tarihinde davacı şirketle sözleşme yapıldığını, bu sözleşmeye istinaden ekiplerce yapılan incelemede ise adına kaçak tutanağı tanzim edilen dava dışı şirket ile davacı şirketin ortaklarının aynı olduğunun tespit edildiğini, 17.05.2019 tarihli sözleşmenin muvazaalı olduğunu tespit ettiklerini, bu nedenle de kaçak tutanağından kaynaklı tahakkukun davacı şirket adına yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafından dava konusu taşınmazın 15.05.2019 tarihinden itibaren kiralandığı, davacının ilgili adreste işe başlama tarihinin 13.05.2019 olduğu, ilgili adrese ait 17.05.2019 tarihinde abonelik sözleşmesi yapıldığı, şirketin hali hazırdaki ortağı ve yöneticisinin dava dışı ... olduğu, dava dışı şirketin ise halen mevcut olduğu ve şirket sahibinin ... olduğu, ticaret sicil gazetesinden alınan sicil bilgilerine göre şirketler arasında bir organik bağ olmadığı, alınan bilirkişi raporunun da bu olguları doğruladığı, davalının kötü niyeti açıkça ortaya konulmadığından tazminat şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile icra dosyası ve 20.05.2019 son ödeme tarihli 128.511,15TL bedelli fatura yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, başlatılan takibin iptaline, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ile katılma yolu ile davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kaçak tespit işleminin yapılan hesaplama ve tahakkukun mevzuata uygun olduğu tespit edilmekle beraber dava konusu borçtan davacı şirketin mi, yoksa dava dışı ... Yıkama şirketinin mi sorumlu olduğu hususunun Mahkemenin takdirine bırakıldığını, Mahkemece davacının dava konusu borçtan sorumlu olmadığı kanaatine varıldığını, ancak şirket çalışanlarınca 12.04.2019 tarihinde dava konusu tesisatta yapılan kontrollerde perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşma olmaksızın elektrik enerjisi kullandığı tespit edilmekle dava dışı ... Yıkama şirketi adına tutanak düzenlendiğini, 17.05.2019 tarihinde dava konusu tesisat ile ilgili olarak davacı şirket tarafından yeni sözleşme yapıldığını, bu sözleşme kapsamında yapılan incelemede her iki şirketin ortakları (... ve ... ) aynı olduğu gibi demirbaş eşyaları ve çalışanlarının da aynı olduğunu, önceki şirketin mevcut borcunu ödememek amacıyla sözleşmenin muvazaalı olarak davacı şirket adına düzenlendiği sonucuna varılmakla 21.04.2019 tarihli kaçak tutanağından kaynaklı tahakkukun davacı şirket adına yapıldığını, davacı şirketin dava konusu borçtan sorumlu olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Katılma yolu ile davacı vekili; bir limited şirket iken şirket sahibinin ödeme emrinin şahsına gönderilmesi talebiyle dilekçe verildiğini, esasen itirazları üzerine takip durmasına rağmen davalının şirket yetkililerinin şahsi telefonuna tehditte bulunduklarını, bu nedenle alacaklı vekili hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, lehlerine tazminat takdiri gerekirken Mahkemece hükmedilmediğini ileri sürerek; lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın menfi tespit talebine ilişkin olduğu, uyuşmazlığın dava dışı şirketin kaçak kullanımdan kaynaklı borcu nedeniyle daha sonraki abone olan davacı şirketin sorumlu tutulup tutulamayacağına ilişkin olduğu, davalının iki şirket arasında organik bağ bulunduğundan bahisle davacının takip konusu borçtan sorumlu olduğunu savunduğu, dosya içinde mevcut ticaret sicili kayıtlarına göre; her iki şirketin ticaret siciline kayıtlı oldukları adresin aynı olduğu ancak dava dışı şirketin 17.04.2017 tarihinde kurulduğu, tek ortağı ve yetkilisinin dava dışı ... faaliyet konusunun ise "makina ve ekipmanları" olduğu, davacı şirketin ise 13.05.2019 tarihinde kurulduğu, tek yetkilisi ve ortağının dava dışı ... ve faaliyet konusunun "tekstil terbiye" olduğu, bahsedilen şirketlerin iki ayrı tüzel kişilik olarak faaliyetine devam ettiği, dosya içinde iki şirket arasında organik bağ olduğuna dair başkaca delil bulunmadığından dava dışı şirketin kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan takip ve dava konusu alacağın davacı şirketten talep edilemeyeceği, İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi gereğince alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması ve bu durumun borçlu tarafından ispatlanması gerektiği, davalının kaçak elektrik tespit tutanağı, çevre araştırması vs. kapsamında davacıdan alacaklı olduğuna inanarak takibe giriştiği, takipten sonra davacı şirket temsilcisinin telefonlarına gönderilen SMS mesajları nedeniyle davacı tarafça alacaklı vekili hakkında suç duyurusunda hususunun ayrı bir soruşturma konusu olduğu gözetildiğinde davalının takipte kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ile katılma yolu ile davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Katılma yolu ile davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, Kararın lehlerine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi şeklinde düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, önceki abone olan dava dışı şirket adına tutulan kaçak elektrik tutanağına dayalı tahakkuktan aynı adrese taşınan sonraki abone olan davacı şirketin borçlu olup olmadığının tespitine ilişkindir
2. İlgili Hukuk
1. Kural olarak, elektrik tüketim bedelinden sözleşmenin tarafı olan abone sorumludur. Elektrik dağıtım şirketleri, önceki abonenin borcunu yeni aboneden talep edemeyeceği gibi yeni aboneliğin tesisi için bu borcun ödenmesini de isteyemez ( Dairemizin 10.02.2016 tarihli ve 2015/18255 E., 2016/1677 K. sayılı ilamı).
2. Türk Hukuk Lûgatında muvazaanın “Anlaşmalı saptırma, gerçek dışı durumlara gerçekmiş niteliğini kazandırma işlemi; hukuksal bir işlem konusunda gerçek duruma aykırılıkta birleşilerek yapılan ortak açıklama (beyan) ya da ortaya konulan belge; danışıklı işlem” (Türk Hukuk Lûgatı Türkçe-Türkçe Cilt I, ... 2021, s. 819) şeklinde yapılan tanımından hareketle, muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları olarak ifade edilebilir.
3. Bir diğer deyişle, irade açıklamasında bulunan taraflar bu açıklamanın sonuç doğurmaması konusunda anlaşmışlar, yalnız gerçek bir hukuki işlemin bulunduğu görünüşünü yaratmayı istemişlerse, muvazaadan söz edilir.
4. Kural olarak hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemez. Kaldı ki böyle bir hak talebi herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağını belirten 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesine de aykırıdır.
5. Muvazaa iddiası, muvazaalı işlemin tarafları dışında, işlemin butlanını talep etmekte doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde hukuki menfaati bulunan kişiler tarafından ileri sürüldüğünde, tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebilir.
6. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5 inci fıkrası; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötü niyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; 2004 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davacının üzerindedir. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötü niyetli kabul edilir.
3. Değerlendirme
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı şirketin dava konusu adresteki ... yerini 15.05.2019 tarihinden itibaren kiraladığı, dosyadaki vergi kayıtları ve diğer belgeler ile de sabit olduğu üzere ilgili adresteki işe başlama tarihinin ise 13.05.2019 olduğu, adına kaçak tutanağı tanzim edilen dava dışı şirket ile davacı şirketin iştigal alanı ile ortaklarının ve yöneticisinin farklı olduğu, bu şekliyle her iki şirket arasında organik bağ olmadığı, muvazaa olgusuna dair davalı şirket yetkililerince tutulan tutanak dışında başka bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere davacının davalının kötü niyetli olarak takip başlattığını ispat edemediği anlaşılmakla, tarafların temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.