"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1644 E., 2022/2887 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2019/256 E., 2020/478 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyize konu edilen kararda dava değerinin duruşma sınırının altında olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma isteğinin reddine, temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, murisleri tarafından davalı bankadan kullanılan konut kredisi sözleşmesi kapsamında, sözleşmeye ek olarak imzalanan hayat sigortasının kredinin devam ettiği yıllarda davalı banka tarafından muris tarafından imzalandığı belirtilen 04.10.2010 tarihli belge gerekçe gösterilerek yenilenmemiş olması nedeniyle bakiye kredi tutarının sigortacı şirketten tahsil edilemediğini, hayat sigortasının yenilenmesinin bankanın sorumluluğunda olduğunu, anılan belgenin muris tarafından imzalanmadığını ileri sürerek, 29.09.2016 tarihinden dava tarihine kadar ödenen kredi taksitlerinin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın görevli olmayan Mahkemede açıldığını, özel düzenleme hükümleri karşısında mutlak ticari dava niteliği taşıyan davanın Tüketici Mahkemesinde görülemeyeceğini, sigorta hukukundan doğan davaların iki yıl zamanaşımına tabi olduğunu ve davanın süre yönünden reddedilmesi gerektiğini, sözleşme tarihi itibariyle sigorta yaptırma zorunluluğu olmadığını, tüketicinin tercihi ile sigorta yapılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, muris ...'nin ilk kez kredi çektiği 04.10.2010 tarihi itibariyle, 2538705 nolu bir yıl süreli hayat sigortası yapıldığı, priminin ise murisin hesabından tahsil edildiği, bu sigortanın daha sonra yenilenmediği, kredi sözleşmesinde hayat sigortasının ve yenilemelerin müşteri tarafından yapılacağının belirtildiği, davalı bankaya bu konuda bir yükümlülük verilmediği, sigorta yapılması hususunun ihtiyari olduğunun bilgilendirme formunda belirtildiği, bunun yanında murise ait “bankanızdan kullanacağım konut kredisi için zorunlu olmayan hayat sigortasının yapılmamasını rica ederim” şeklinde 04.10.2010 tarihli dilekçe de dikkate alındığında esasen yapılması zorunlu olmayan hayat sigortasını murisin istemediği ve sonraki yıllarda da herhangi bir yenileme yapılmadığı, bu bağlamda davalı bankanın kredi kullanan tarafından açıkça talep edilmediği taktirde ihtiyari sigortalardan olan hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün bulunmaması, hayat ve diğer sigortalara ilişkin yazılı bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmiş olması ve davalı bankanın yenileme yükümlülüğünün de bulunmaması karşısında müterafik kusura katlanmasına sebep olacak şekilde bir işlemi/eylemi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; Mahkemece sadece 2015-2016 yılları arasında geçerli sigorta poliçesi üzerinde durarak, bu poliçenin de kredi sözleşmesiyle ilgisi olmadığı tespiti üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğunu, bankanın da kabulünde olduğu üzere 2010-2011 yılı için muris lehine düzenlenmiş bir sigorta poliçesi bulunduğu ve bu sigortadan murisin habersiz olduğu, bu halde, sigorta yapma ve yenileme yükümlülüğünün banka üzerinde olup, poliçenin yenilenmemesinden davalı bankanın sorumlu tutulması gerektiğini, banka ile tüketici arasındaki ilişkide tüketicinin zayıf taraf olduğunu ve bu nedenle kanunen korunduğunu, bilirkişi raporunun içeriği ve niteliği bakımından ihtilafın çözümüne katkı sağlayacak tespit ve değerlendirmeden uzak olduğunu, bilirkişi ek raporunda dava tarihinden itibaren yargılama aşamasında yapılan kredi ödemelerine yer verilmediğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların murisi ...'nin öldüğü tarihte söz konusu konut kredisine ilişkin hayat sigortasının bulunmadığı ayrıca sözleşmede davalı bankaya sigorta yapma konusunda herhangi bir yükümlülük verilmediği gerekçesiyle davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıların murisi ile davalı banka arasında imzalanan konut kredisi sözleşmesi kapsamında hayat sigortası yapılmaması nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine ve yapılan ödemenin iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
17.01.2009 tarihli Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği 6 ıncı, 10 uncu, 12 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.01.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen 6 ncı maddesinin 2 nci fıkrasında da “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir. Davacıların miras bırakanı ile davalı banka arasında imzalanan sözleşmenin 9/5-2 nci maddesinde ise, "Müşteri açılan kredi sebebiyle bankanın uygun göreceği bedel ve şartlarla ferdi kaza sigortası, hayat sigortası yaptıracağını, süresi biten poliçeleri yenileteceğini, önceden yapılmış bir ferdi kaza sigortası, hayat sigortası bulunması halinde, ilgili sigorta poliçesinde bankanın dain ve mürtehin olarak gösterilmesi yönünde gerekli değişikliğin yapılarak poliçeyi bankaya teslim edeceğini, bankanın bu sigortalarla ilgili prim tutarlarını banka nezdindeki hesaplarından resen tahsile yetkili olduğunu, vefat halinde mezkur sigorta sonucu ödenecek tazminattan o tarihte bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalacak meblağın mirasçılarına ödenmesini beyan, kabul ve taahhüt eder" hükmü bulunmaktadır. Kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır.
2. Somut olayda, daini mürtehin sıfatına sahip davalı banka tarafından davacıların murisine 04.10.2010 tarihinde 70.000,00 TL tutarlı ve 120 ay vadeli konut kredisi kullandırıldığı, kredinin aylık 974,16 TL geri ödemeli olup, aynı tarihte davalı Banka tarafından ileri sürüldüğü üzere murisin konut kredisi nedeniyle hayat sigortasının yapılmamasını talep etmesine rağmen 2538705 sayılı poliçenin düzenlenerek tahsilatının yapıldığı, muris vefat etmeden önce ise hayat sigortasının yenilenmediği, buna karşılık, hayat sigortası hususunda davacılar murisinin yazılı olarak bilgilendirildiğine dair bir belge olmadığı, gerek sözleşme gerekse taahhütname ile verilen hayat sigortası poliçesi tanzim ederek müşteriden primi talep ve tahsil etme yetkisi olduğu halde davalı bankanın sözleşme ve taahhütnamenin kendisine hayat sigortası poliçesi yapması yetkisi vermediğini ileri sürmesinin anlamlı olmadığı, bankaca hayat sigortasının yapılması amacıyla murise hiçbir bildirimde bulunulmadığı ve davacılar murisinin de hayat sigortasının yapılması talebinde bulunmadığı göz önüne alındığında bakiye kredi taksitlerinin ödenmesi hususunda tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde, mahkemece, tarafların kusur oranları da dikkate alınarak kusur oranlarının dosya muhtevasına uygun şekilde takdir edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.