Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1349 E. 2024/3803 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İhtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu davada, vekalet ücretine hüküm altına alınan toplam alacak üzerinden tek vekalet ücreti olarak mı, yoksa her bir ihtiyari dava arkadaşı için ayrı ayrı mı hükmedilmesi gerektiği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Her bir ihtiyari dava arkadaşı yönünden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ayrı ayrı hesaplanması gerektiği, bu nedenle vekalet ücretine hüküm altına alınan toplam alacak üzerinden tek vekalet ücreti kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, ancak bu yanlışlığın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gözetilerek, mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/935 E., 2022/300 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece verilen direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2023 tarihli ve 2022/3-1078 E., 2023/986 K. sayılı kararı ile uygun bulunarak tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiş olmakla; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müvekkillerinin, davalı Belediyeden taşınmaz satın almasına ilişkin ihalenin idare mahkemesi kararıyla iptal edilmesi üzerine, davalı Belediyenin müvekkilleri aleyhine tapu iptali davası açarak kazandığını, taşınmazların mülkiyeti bu şekilde elinden alınan müvekkillerinin rayiç bedeller, tapu harcı, güçlendirme projesi, taşınmazların bakım, tamir, tadilat ve boyası için yapılan masraflar, tahliye davaları ve mahkeme harçları ile vekâlet ücreti için ödenen bedeller kadar zarara uğradığını, davalı Belediyenin bu zarardan sorumlu olduğunu ileri sürmüş, sonrasında proje bedeli, tamirat gibi alacak kalemleri hakkındaki davayı atiye bırakmış, 26.07.2013 havale tarihli dilekçesi ile de dava dilekçesindeki talebini terditli hâle getirerek taşınmazların rayiç değerlerine ilişkin talep yerinde görülmediği takdirde denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet ilkesi doğrultusunda davacıların taşınmazlar için ödediği paranın rayici üzerinden hesaplanacak tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, taşınmazların rayiç bedellerinin tespiti sonrası 09.06.2014 tarihli dilekçelerle “dava miktarını” ıslah ederek talebini 15.000.000,00 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; zamanaşımı itirazı bulunduğunu, davanın idari yargının görev alanına girdiğini ve davacının davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, Bingöl 1. ve 2. Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan davaların 3. kişilere açılmış davalar olduğunu ve davacıların 3. kişilere satmış oldukları taşınmazlar için tazminat talep edemeyeceklerini, taşınmaz üzerinde güçlendirmenin yapılmadığını, rayiç bedel talebinin haksız ve yersiz olduğunu, kira bedellerinin satış tarihi itibariyle tahsil edilmeye başlandığını, davacının ticari faiz talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece verilen 08.01.2016 tarihli ve 2013/312 E., 2016/7 K. sayılı kararla; taşınmazların ihale ile davacılara satıldığı, başlangıçta geçerli şekilde kurulmuş bu sözleşme ilişkisinin İdare Mahkemesinin ihaleyi iptal etmesiyle ifa edilemez hâle geldiği, davalının bu nedenle taşınmazın rayiç değerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle; ıslah ile birlikte davanın kabulüne (her bir davacı için ayrı ayrı miktarlar belirtilmek ve faiz yönünden dava/ıslah tarihleri esas alınmak suretiyle) toplam 15.000.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A.Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 19.10.2017 tarihli ve 2016/29027 E., 2017/9705 K. sayılı ilamıyla; rayiç değerin hesabında dava tarihinin değil, ifanın imkânsız hâle geldiği tarih olan taşınmazların davalı lehine tesciline dair kararların kesinleştiği tarihteki rayiç değerleri tespit edilip davalının bir kısım satış bedelini icra takipleri nedeniyle iade ettiği yönündeki savunması üzerine durulması ve varsa iade edilen bu tutarların tazminattan mahsup edilerek neticesine göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, tarafların sair itirazları incelenmeden karar bozulmuştur.

B. Düzelterek Onama Kararı

1. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece verilen 13.06.2019 tarihli ve 2018/1 E., 2019/277 K. sayılı kararla; taşınmazların davalı ... adına tescil edildiği davaların kesinleşme tarihi itibarıyla rayiç değerinin 21.258.641,50 TL olduğu, bu bedelden icra kanalıyla ödenen 5.720.377,76 TL'nin mahsup edilmesi gerektiği, neticeten davacıların zararının 15.538.263,74 TL olduğu gerekçesiyle, taleple bağlı kalındığı belirtilerek davanın kabulüne (her bir davacı için ayrı ayrı miktarlar belirtilmek ve faiz yönünden dava/ıslah tarihleri esas alınmak suretiyle) toplam 15.000.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

2.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarihli ve 2019/4718 E., 2020/5098 K. sayılı ilamıyla; birinci bentte; davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, ikinci bentte; davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu, bu nedenle kendini vekil ile temsil eden her bir davacı için ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalı aleyhine tek vekâlet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, ancak bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği gerekçesiyle, hüküm vekâlet ücreti yönünden davacılar lehine düzeltilerek oy çokluğu ile onanmıştır.

3. Onama kararına karşı, davalı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine Dairemizin 07.10.2021 tarihli ve 2020/11612 E., 2021/9705 K. sayılı ilamıyla; davacılar vekili tarafından ibraz edilen 09.06.2014 tarihli, konusu ıslah talebi olarak belirtilen dilekçede, dava miktarı 15.000.000,00 TL’ye yükseltilerek, 15.000.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davacıların hisseleri oranında tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, her ne kadar davacılar vekili, aynı havale tarihli ıslah dilekçesini açıklayan bir dilekçe daha ibraz ederek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle talepte bulunduklarını beyan etmiş ise de, anılan dilekçenin; ıslah dilekçesinden ayrı olarak havale edilmesi sebebiyle ıslah dilekçesinin eki olarak kabul edilemeyeceği, buna göre davacıların ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadan ve davalı tarafından yapılan ödemeler mahsup edilmeden dava değerini yükselttiği ve taleplerini 15.000.000,00 TL ile sınırladığının kabulü gerektiği, Mahkemece açıklanan hususlar gözetilmeden davalı tarafça yapılan ödemenin davacıların ıslah dilekçesi ile belirledikleri ve sınırlandırdıkları talepleri yerine, bilirkişilerce hesaplanan taşınmazın rayiç değerinden mahsup edilerek, davacıların talebi aşılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken zuhulen onandığı, davacıların üçüncü bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, bozma nedenine göre davalının karar düzeltme nedenleri ile davacıların vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği gerekçesiyle, davalının karar düzeltme talebinin kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarihli ve 2019/4718 E., 2020/5098 K. sayılı ilamının kaldırılmasına ve Mahkeme kararının davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

C. Direnme ve Hukuk Genel Kurulu Kararı

1. Mahkemenin 07.03.2022 tarihli ve 2021/935 E., 2022/300 K. sayılı kararıyla; bozma kararında bahsi geçen ıslaha ilişkin biri hâkim havaleli diğeri yazı işleri müdürü havaleli iki dilekçenin de aynı gün verildiği, taratılarak UYAP sistemine kaydedildiği, hâkim havaleli olan dilekçede açıkça “ıslaha göre düzenlenen dava dilekçemiz ektedir” denilmekle yazı işleri müdürünce havale edilmiş diğer evraka atıfta bulunulduğu, hâkim havaleli dilekçenin aslında içeriğinde atıf yapılan diğer dilekçenin bir üst yazı ya da başka bir anlatımla yalnızca ıslah edilen dava değeri yönünden bir özet mahiyeti taşıdığı, asıl dilekçede açıkça fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu belirtildiği gibi, talebin yalnızca 15.000.000,00 TL ile sınırlandırıldığı yönünde hiçbir beyanın bulunmadığı, bu nedenle bozma kararında ayrı havale edildiklerinden bahisle davacıların ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadıkları yönündeki kabulü dosya kapsamına uygun olmadığı, bunun yanı sıra eldeki davanın fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak bir kısmi dava olarak açıldığı, kısmi davalarda mahkemelerin varsa mahsup ve gibi ödemeler düşüldükten sonra gerçek alacak/tazminat miktarını tespit edip taleple bağlı hüküm kurması gerektiği, bakiye tutar için açıkça feragat edilmediği müddetçe ek dava açılmasının mümkün olduğu, hâl böyle olunca davacılarca yukarıda değinilen şekilde talebin 15.000.000,00 TL ile sınırlandırıldığından ve fazlaya ilişkin talep saklı tutulmadığından mahsubun bu bedel üzerinden yapılması gerektiği yönündeki görüşe de iştirak edilemeyeceği gerekçesiyle, Mahkemenin önceki hükmü tekrar edilerek direnme kararı verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2023 tarihli ve 2022/3-1078 E., 2023/986 K. sayılı ilamıyla; somut olayda davacılar vekilinin, müvekkillerinin davalı Belediyeden satın aldıkları taşınmazlarla ilgili ihalenin Mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle zarara uğradıklarını iddia ettiği, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını belirterek kısmi dava şeklinde tazminat talebinde bulundukları, yargılama sırasında bilirkişi raporu alınmasını müteakip davacılar vekilinin 09.06.2014 tarihli iki dilekçe verdiği ve davayı talep sonucu bakımından ıslah ettiğini bildirdiği, bu dilekçelerden ilkinin tek sayfadan ibaret olan ve hâkim havalesi taşıyan dilekçe olduğu, bu belgede dilekçe konusunun “Islah talebi” olarak açıklandığı, ıslah nedenleriyle ilgili açıklama kısmında ise dava miktarının 15.000.000,00 TL’ye yükseltildiğinin belirtildiği, devamında “Islaha göre düzenlenen dava dilekçemiz ekte sunulmuştur” denildiği, bu belgede fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğuna dair bir kayıt bulunmamakla birlikte bir ıslaha göre 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 180 inci maddesi çerçevesinde düzenlenen bir dava dilekçesine atıfta bulunulduğunun açık olduğu, nitekim aynı tarihli ve fakat bu kez yazı işleri müdürü havalesi taşıyan “Islah sonucu düzenlenen dilekçe” açıklamasını taşıyan ve daha ayrıntılı kaleme alınmış olan dilekçede; dava değeri 15.000.000,00 TL’ye yükseltilip , fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğunun da açıkça belirtildiği, bu nedenlerle ikinci dilekçenin ilkinde atıf yapılan, ıslaha göre düzenlenmiş dava dilekçesi olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle Mahkemenin iki dilekçenin bir bütün olarak ele alınması ve ıslah talebinin buna göre değerlendirilmesi gerektiği yönündeki direnme gerekçesinin dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğu, bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

D. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacıların, tapuda davalı ... adına kayıtlı olan işhanını ihale ile satın alıp tapu devrinin verildiğini, ancak ihalenin davalı kusuru ile iptal edilmesi nedeni ile daha sonradan açılan davalar sonucunda adlarına olan tapu kayıtlarının iptal edildiği ve böylece taşınmazların ellerinden çıktığı ve davalı adına tescil edildiği iddiasıyla, taşınmazın rayiç değerinin tesbiti ile hisselerine düşen bedellerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 57 ve 58 inci maddeleri,

2. 2022 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13 üncü maddesi.

3.Değerlendirme

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle ve Mahkemece 19.10.2017 tarihli bozma ilamında gösterilen şekilde ve inceleme araştırma yapılarak karar verildiğinin anlaşılmasına göre; davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. 6100 sayılı Kanun’un “İhtiyari dava arkadaşlığı” başlığı altında düzenlenen 57 nci maddesinde; “(1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:

a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.

b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.

c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması,”;

3. “ İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığı altında düzenlenen 58 inci maddesinde ise; “İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 2022 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13 üncü maddesinde de “(1) Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” hükmü yer almaktadır.

5. Somut olaya gelince; eldeki dava birden fazla davacı tarafından açılmış olup, her bir davacı arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur. İhtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda alacak tek bir dava ile istense de aslında her bir ihtiyari dava arkadaşı kadar dava söz konusudur. Bu nedenle, her bir davacı yönünden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ayrı ayrı hesaplanması gerekir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olmakla, kabul edilen miktarlar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kendisini vekil ile temsil ettiren her bir davacı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, hüküm altına alınan toplam alacak üzerinden tek vekalet ücretine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasını gerekir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (8) numaralı maddesinin çıkartılarak yerine “8-Davacılar yargılamada kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacılardan ... için 148.625,00 TL, ... için 133.625,00 TL, ... için 104.325,00 TL, ... için 104.325,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine" bendinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,

1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.