"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/253 E., 2021/23 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece kısmen kabul kararı verilmiştir. Kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Davalılar vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalılar arasında 10.04.2006 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi imzalandığını, avukatlık ücret sözleşmesinde açıklandığı üzere vekaletin kapsamında ... San. ve Tic. Ltd. Şti. adına iflas erteleme davası açmak ve o tarihten itibaren başta adı geçen şirket olmak üzere diğer davalıların hukuki işlemlerini ve davalarını takip etmek olduğunu, sözleşmeyle davalı ... San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında iflas ertelemesi davası açması için 150.000,00 TL, sair işler için aylık 10.000,00 TL avukatlık ücreti ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin imzalanmasının üzerinden 68 ay geçmiş olmasına rağmen kendisine bu güne kadar yalnızca 133.000,00 TL ödeme yapıldığını ileri sürerek, 657.000,00 TL+KDV olmak üzere bakiye 775.260,00 TL ücret alacağının davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davanın görevsiz Mahkemede açıldığını, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacı tarafça sunulan avukatlık hizmet sözleşmesinin imzalanmış olan ilk iki sayfasının müvekkillerini bağlamadığını, davacının avukatlık hizmetini gereği gibi yerine getirmediğini ve davalıların telafisi imkansız zararlara uğramasına sebep olduğunu, davacının, davalılar hakkında açılan davaları gereği gibi takip etmediğini belirterek davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Üsküdar 1. İş Mahkemesinin 25.06.2012 tarihli ve 2011/513 E., 2012/714 K. sayılı kararıyla; davacı için aylık ücret ödenmesinin kararlaştırılması, sözleşmeye bir süre konulması ve davacının bu sözleşme gereğince dışarıda başka işlere bakmamış olmaması sebebiyle davalının görevsizlik savunmasının yerinde görülmediği, davacının alacaklarının ödenmediği gerekçesiyle; davanın kabulü, 657.000,00 TL ücret alacağı ve 118.260,00 TL KDV alacağının dava tarihi itibariyle kanuni faiziyle birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 30.06.2014 tarihli ve 2012/30298 E., 2014/22321 K. sayılı ilamıyla; sözleşme hükümleri incelendiğinde davacı avukatın davalılara hukuki ve kişisel olarak bağımlı olduğundan söz edilemeyeceği, zira davacı bağımsız olarak kendi işyerinde çalışmaya devam ederken, gerektiğinde aldığı ve yerine getirmeyi istediği vekalet işi için başka avukatlara tevkil vermekte, bu iş için yardımcı eleman çalıştırmakta olduğu, aylık ücretin öngörülmesi, süre sınırlaması ve avukatın başka işler almamasının, arada hukuki ve kişisel bağımlılığın olduğu, taraflar arasında iş ilişkisi olduğunu göstermeye yeterli kriterler olmadığını, davacının gider avansı ve peşin ücret verilmeden işe başlamaması, tevkil yolu ile avukat çalıştırması ve aldığı işi takip etmemesi veya haksız istifa etmesi halinde aldığı gideri ve ücreti iade etme zorunluluğunun bulunması bağımsız çalıştığının ve arada vekalet ilişkisinin olduğunun açık göstergeleri olduğu, vekalet ilişkisi nedeniyle uyuşmazlığın, genel Mahkemede çözümlenmesinin gerektiği, Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 04.05.2017 tarihli ve 2015/412 E., 2017/101 K. sayılı kararıyla; hesap bilirkişisi ... tarafından düzenlenen 25.05.2012 havale tarihli bilirkişi raporuyla, tarafların davacıya iflas ertelemesi davası için 150.000,00 TL, diğer yasal iş ve işlemler sebebiyle de aylık 10.000,00 TL vekalet ücreti ödeneceği hususunda anlaşmış olduklarını, vekalet ücret sözleşmesinin geçerli olduğunu, aksinin iddia edilmediğini, avukatlık işleminin başladığı 10.04.2006 tarihi ile davacı tarafından davalılara gönderilen ihtarnamenin tarihi olan 02.11.2011 arasında geçen 5 yıl, 6 ay 22 günlük süreye ilişkin olarak davacının, ödenen miktar düşüldüğünde 683.833,33 TL vekalet ücret alacağı ile bu alacağa uygulanan %18 KDV bedeli olan 123.090,00 TL olmak üzere toplam 806.923,33 TL alacaklı olduğunu ancak davacının talebinin 657.000,00 TL olması sebebiyle taleple bağlı kalınarak bu alacağa 118.260,00 TL KDV eklenmesi gerektiğinin beyan edildiği, taraflar arasındaki vekalet ücreti sözleşmesindeki vekalet ücreti alacağı açık olduğundan, davacının her bir dosya için ve sonuçta alabileceği vekalet ücretinin ne olduğu hususunun araştırılmasına hukuken gerek görülmediği, İş Mahkemesinde alınmış bulunan bilirkişi raporu yukarıda açıklanan gerekçe sebebiyle Mahkemece de hükme yeterli görüldüğünden yeniden bilirkişi incelemesine hukuken gerek görülmediği, tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, davacının yapmış olduğu avukatlık hizmeti sebebiyle, davalılar ile arasındaki avukatlık ücret sözleşmesi gereğince taleple de bağlı kalınarak, davalılardan alacaklı olduğu kanaat ve sonucuna varılarak davanın kabulüne, 657.000,00 TL vekalet alacağı ile 118.260,00 TL KDV alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı, davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarihli ve 2017/8393 E., 2020/5525 K. sayılı ilamında; davalıların aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddinin gerektiği belirtilerek, taraflar arasında imzalanan 10.04.2006 tarihli avukatlık ücret sözleşmesiyle davacı avukata iflas erteleme konulu dava için 150.000,00 TL, diğer kanuni iş ve işlemlerinden dolayı aylık 10.000,00 TL vekalet ücreti ödeneceğinin kararlaştırıldığı, Mahkemece her ne kadar sözleşmeye göre belirlenen vekalet ücretine %18 oranında hesaplanan KDV tutarı da dahil edilerek hesaplama yapılmışsa da sözleşmede ücretin net mi brüt mü belirlendiği konusunda bir açıklık bulunmayıp, KDV Kanunu'nun 8 inci maddesine göre vergi mükellefinin mal ve ya hizmeti sağlayan kişi olması karşısında sözleşmenin ücrete ilişkin 2 nci maddesinde belirlenen miktarların KDV dahil olarak belirlenmiş olduğunun kabulünün gerektiği, sözleşmenin 5 inci maddesinde vekil edilenlere ait olduğu belirtilen vergi, resim ve harç gibi giderlerin işin yapılması için gerekli olan giderler olduğu açıkça belirtilmiş olduğundan, sözleşmenin bu hükmünden de ücretin KDV hariç belirlendiği sonucunu çıkarmanın mümkün olmadığı, hal böyle olunca Mahkemece sözleşmede KDV dahil ücret belirlendiği hususu göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere, KDV talebinin reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 657.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; davanın görevsiz Mahkemede görüldüğünü, avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklı olan uyuşmazlığın şahıs müvekkilleri yönünden Tüketici Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davacı tarafından akdedildiği iddia olunan avukatlık ücret sözleşmesinin üç sayfa ve dokuz maddeden oluştuğunu, sözleşmenin neredeyse tüm maddelerini içeren ilk iki sayfasının imzalanmamış olması sebebiyle sözleşmenin geçerli olmadığını ve müvekkillerini bağlamadığını, sözde alacağın hesaplanmasında sözleşmede bulunan rakamların esas alındığını, esas alınan rakamların bulunduğu sözleşme maddesini ihtiva eden sayfanın imzalanmadığını, bu durumda ilgili rakamların değiştirilip farklı rakamların yazılması halinde sözleşmenin yine geçerli kabul edilmesi gerekeceğini, bahsi geçen sözleşmenin bilgisayar vasıtası ile yazıldığını, bu durumda imzalanmamış sayfaların benzerinin oluşturulmasının mümkün hale geldiğini, sonuç olarak davacı tarafın iddia ve taleplerine dayanak olarak sunduğu sözleşmenin istenilen maddesini değiştirip söz konusu sözleşmeyi taraflar arasında akdedilmiş gibi sunmasının önüne geçmenin mümkün olamayacağını, ayrıca davacı tarafın avukatlık mesleğini icra etmesi sebebiyle sözleşmenin her sayfasının imzalanmasının sözleşmenin geçerliliği açısından bir sıhhat şartı olduğunu bilmesi gerektiğini, dolayısıyla işbu durumun davacının lehine delil teşkil edemeyeceğini aksine aleyhine delil teşkil edeceğinin aşikar olduğunu, davacı yana ödemeyi taahhüt ettikleri tüm ödemeleri KDV dahil fazlasıyla yaptıklarını, davacıların davalılar hakkında açılan davaları gereği gibi takip etmeyerek, Avukatlık Kanunu’na göre müvekkillerini bilgilendirme ödevini yerine getirmeyerek avukatlık hizmetini gereği gibi yerine getirmediğini, davalılardan ...’in 31.08.2011 tarihinde Atatürk Havalimanında hakkında verilmiş yakalama kararlarına istinaden gözaltına alınmasına neden olunduğunu, davacının bu gibi birden fazla durumda gerekli bilgilendirmeyi yapmaması neticesinde zarar gören müvekkilleri ile davacı arasındaki güven ilişkisinin telafi edilemeyecek derecede sarsıldığını, davacı tarafından avukatlık hizmeti verildiği iddia olunan tüm dava dosyalarında avukatlık hizmeti verilip verilmediğinin, davanın hangi aşamasında davalıların vekili olarak hizmet sunulmaya başlandığının, davanın yürütülmesinde sarf edilen emek ve mesainin tespiti için tüm dava dosyalarının celp edilmesi gerekirken yerel mahkeme tarafından hiçbir dava ve icra dosyasının taleplerine rağmen celp edilmeyerek davanın kabulüne karar verilmesinin açıkça usule, yasaya ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, Asliye Hukuk Mahkemesince yeniden bilirkişi incelemesine gerek görülmeyip, davanın İş Mahkemesinde görüldüğü sırada alınmış bulunan bilirkişi raporunun kullanıldığını, İş Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevlendirilen bilirkişilerin inceleme konusu olan olayı değerlendirme kıstaslarının farklılık arz ettiğini, söz konusu raporun hizmet akdi hükümleri dikkate alınarak hazırlanmış olduğunun açık olduğunu, bilirkişi raporunun yanlış hukuki ilkeler esas alınarak hazırlandığını, somut uyuşmazlık bakımından uygulanabilirliğinin bulunmadığını, hukuka aykırı, gerekçesiz ve somut uyuşmazlığa uygun olmayan bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulmasının usule, yasaya ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Temyiz Sonucu
Dairemizin 09.10.2023 tarihli ve 2023/978 E., 2023/2604 K. sayılı kararıyla davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle karar onanmıştır.
VI. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davacılar vekili; temyiz sebeplerini tekrarlayarak kararın düzeltilmesini ve mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; akdi vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan Mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle bozma kararlarının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığının anlaşılmasına göre davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
VII.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekilinin yerinde bulunmayan karar düzeltme isteminin REDDİNE,
Aşağıda yazılı para cezasının karar düzeltme isteyene yükletilmesine,16.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.