Logo

3. Hukuk Dairesi2024/227 E. 2024/988 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Avukatın haksız azledildiği iddiasıyla vekalet ücreti alacağı için başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali talebi ile avukatın yanlış ve özensiz davranışları nedeniyle oluşan zararların tahsili talebine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İlk bozma kararında belirtilen hususlar ve usuli kazanılmış hak gözetilerek, avukatın azlinin haklı olduğu ve azil tarihinde kesinleşmiş bir iş bulunmadığından vekalet ücretine hak kazanamadığı değerlendirilerek direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/107 E., 2022/473 K.

Taraflar arasında karşılıklı görülen itirazın iptali, menfi tespit ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı/karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Davacı/karşı davalı vekili vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı/karşı davalı vekili; müvekkilinin avukat olduğunu, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/364 E. sayılı dosyasında davalıyı vekili olarak temsil ettiğini, dosyanın lehe neticelenmesi ve temyiz aşamasının da sonlanmasının ardından, davalının hiçbir haklı neden yokken müvekkilini 13.01.2014 tarihinde azlettiğini, 15.02.2011 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi gereği yargılama sırasındaki tüm dava masraflarının kendisi tarafından ödendiğini, davalının azil sebebinin sonuca etkili olmadığını, karar her ne kadar temyiz edilmişse de, temyiz taleplerinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarına aykırı olduğunu, temyiz harcı ödenmiş olsa dahi dairenin yerleşik kararlarına aykırı olan bu talebin reddedileceğinin açık olduğunu, imzalanan avukatlık sözleşmesi gereği vekalet ücretinin ödenmediğini, alacağın tahsili için İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2014/4096 sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıdan olan alacaklarını takibe koyarken her ne kadar İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2013/5538 sayılı dosyası ile yapılan takipte tarife gereğince belirlenen icra vekalet ücreti de talep edilmişse de bu alacak henüz tahsil edilmeden azil söz konusu olduğundan 46.139,29 TL'lik taleplerini atiye bıraktıklarını belirterek, icra takibine vaki itirazın iptaline, takibin 145.512,14 TL üzerinden devamına, %25 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı/karşı davacı vekili; azlin haklı olduğunu, davacı avukat ile fahiş oranda avukatlık ücreti ödemeyi kabul ettiği sözleşmeyi yapmasının asıl sebebinin, batık bankadaki döviz alacağının akdi faiz oranı ile tahsil edileceğine dair kendisine güven verilmesi olduğunu, batık Egebank'ı devralan ING Bank ve TMSF aleyhine açtıkları davanın 30.12.2011 tarihinde kısmi kabulle sonuçlandığını, kararda akdi faiz taleplerinin kabul edilmeyip 3095 sayılı kanunun 4/A maddesi kapsamında faiz yürütülmesine karar verildiğini, aradaki fark fahiş olduğundan davacı avukata gerekçeli kararı mutlaka temyize götürmesi konusunda talimat verdiğini, ayrıca Mahkeme kararını bir an evvel ilamlı icraya koyması için davacıya baskı ve telkinde bulunduğunu, gerekçeli karar 19.01.2012 tarihinde yazılmasına rağmen ısrarlı baskıları sonucu icra takibinin ancak 14 ay sonra Mart 2013 tarihinde İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2013/5538 E. sayılı dosyasıyla açıldığını, davacı avukatın kendisinin takibin açılması konusundaki ısrarından bunalmış olarak tarafına onur kırıcı ve karşılıklı güven ve sadakati zedeleyici mail yolladığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.11.2013 tarihli onama kararının 11.01.2014 tarihinde eline geçtiğini, karar usulüne uygun temyiz edilmediği için temyiz taleplerinin reddedildiğini görünce davacı avukatı 13.01.2014 tarihinde azlettiğini, bilahare icra dosyasının usulsüz işlem nedeniyle iptal edildiğini ve davacı avukat tarafından bu kararın tebellüğ edilmesine rağmen temyiz edilmeyerek kesinleştirildiğini öğrendiğini, bu konuda kendisine bilgi verilmediğini, icra hakimliğinin iptal kararı Nisan 2013 tarihinde verilmesine rağmen, azil tarihine kadar geçen 9 aylık süreçte TMSF aleyhine yapması gereken icra takibini de yapmadığını, şimdi ise yapmadığı ve iptaline sebebiyet verdiği icra takibi için kendisinden icra takip vekalet ücreti olarak diğer haksız taleplerinin yanında 46.139,29 TL istediğini, bu gelişmelerden sonra yeni bir avukatla sözleşme yapmak zorunda kaldığını ve yeni avukatın Mahkeme kararını TMSF aleyhine ilamlı icraya koyduğunu, ikinci kez vekalet ücreti ödemek zorunda kaldığını, davacı faiz bakımından hükmü temyiz etmediğinden Yargıtayın ne şekilde karar vereceğini öğrenme şanslarının kalmadığını, ayrıca aralarında imzalanan ücret sözleşmesinin haksız rekabet teşkil edeceğini, davacının başlattığı icra takibinde kendisinin bile henüz tahsil edemediği 24.219,79 TL karşı vekalet ücretini Mahkeme kararı kesinleşmeden önce haksız şekilde talep ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Karşı davada ise davalı-karşı davacı vekili; davacı avukatın itirazın iptali talepli asıl davada atiye bıraktığını belirttiği İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2013/5538 sayılı dosyası ile yapılan icra takibinde talep ettikleri 46.139,29 TL bedelli alacak için borçlu olmadığının tespiti ile birlikte avukatın yanlış ve özensiz davranışları sonucu İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2013/5538 sayılı dosyası ile yapılan hatalı icra takibi sonucu İcra Hukuk Mahkemesinde açılan davada takibin iptaline karar verilmekle vekalet ücreti ve tebligat gideri olarak ödemelerine karar verilen toplam 236,00 TL, davacının hatası nedeniyle uğranılan maddi zararın karşılığı olarak şimdilik 2.000,00 TL ve davacının usulüne uygun icra takibi başlatmaması nedeniyle başka bir avukata ödemek zorunda kalınan bedel için şimdilik 2.000,00 TL maddi zarar olmak üzere toplam 4.236,00 TL maddi zararlarının faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.03.2016 tarihli ve 2014/121 E., 2016/54 K. sayılı kararıyla; yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı ile taraflar arasındaki sözleşme ve sunulan beyanlardan %25 vekalet ücreti ödeneceği, masraf ve harçların avukat tarafından yapılacağı konusunda anlaşıldığı, vekalet ilişkisinin haklı azil ile son bulduğu ancak ilgili karar temyiz edilse dahi emsal kararlar gözetildiğinde farklı bir sonuç elde etme imkanının mevcut olmadığının anlaşıldığı, Avukatlık Kanunu'na göre vekile ait olan İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/364 E. sayılı dosyasında belirlenen 24.219,79 TL vekalet ücreti, davacı avukat tarafından yapıldığı anlaşılan 4.963,55 TL harç ve 1.546,00 TL masraf ile davanın sonuçlaması nedeniyle Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesine göre takdir edilen alacağın %15'i oranında hesaplanan 32.203,05 Dolar için takibe yapılan itirazın iptaline ve alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerektiği, karşı davada ise; İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2014/4096 sayılı dosyasında 46.784,60 TL icra vekalet ücreti için itirazın iptalinin talep edilmediği, icra dosyası infaz edilmediğinden davacı avukatın bu ücrete hak kazanmadığı ve menfi tespit davası açmakta davalının hukuki yararı olduğu anlaşıldığından, bu dosyada takip konusu olan 46.784,60 TL için davalının davacıya borçlu bulunmadığının tespitine ve davacı avukatın taraf hatası nedeniyle yaptığı takipten dolayı davalının ödemiş bulunduğu 236,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerinin ve takip yapmakta alacaklının kötü niyeti tespit edilemediğinden icra inkar tazminatı talebinin de reddine karar vermek gerektiği belirtilerek, asıl davada; İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2014/4096 sayılı dosyasında (24.219,79 TL vekalet ücreti + 4.963,55 TL harç + 1.546,00 TL masraf=) 30.729,34 TL ve 32.203,05 Dolar için takibe yapılan itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren 30.729,34 TL için kademeli yasal faiz, 32.203,05 Dolar için devlet bankalarının Amerikan dolarına 1 yıllık mevduat için uyguladığı faiz oranın talebi aşmamak koşulu ile uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, karşı davada; İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2014/4096 sayılı dosyasında takibe konu 46.139,29 TL için davalının davacıya borçlu olmadığının tespitine, 236,00 TL'nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.10.2018 tarihli ve 2016/15435 E., 2018/8837 K. sayılı ilamıyla; bozma nedenlerine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği belirtilerek,

a. Asıl dava bakımından; Mahkemece bilirkişi raporu alındığı, bu bilirkişi raporu ile azlin haklılığı tartışılmakla ve Mahkemece bilirkişi tarafından verilen bu görüşler nazara alınmakla vekalet ilişkisinin haklı azil ile son bulduğunun kabulünün gerekçede gösterildiği ancak ilgili karar temyiz edilse dahi emsal kararlar gözetildiğinde farklı bir sonuç elde etme imkanının mevcut olmadığının anlaşıldığı gerekçe gösterilmek suretiyle karşı yan vekalet ücreti, davacı/karşı davalı avukatça yapılmış olan harç ve masraflar ile Avukatlık Kanunu'nun 164 üncü maddesine göre takdir edilen alacağın %15'i oranında hesaplanan avukatlık ücreti kalemleri üzerinden davanın kısmen kabulü cihetine gidildiği, Avukatlık Kanunu'nun 174 üncü maddesinde, "Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez." hükmünün mevcut olduğu, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkilin avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmadığı, avukatın bu durumda, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebileceği, buna karşılık haksız azil halinde ise avukatın, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğu, Mahkemece, azlin haklı olmadığı kabulü karşısında; uyuşmazlığa esas davanın devam eden ve henüz neticelenmemiş olağanüstü kanun yolu aşamasının neticesine dair olasılıklara dayalı değerlendirme yapılmak suretiyle hüküm kurulması ve bunun yanında geçersizliğine dair gerekçesi gösterilmeksizin taraflar arasındaki ücret sözleşmesi ile kararlaştırılan orandan saparak Avukatlık Kanunu ilgili maddesi gereğince bir oran takdir edilerek avukatlık ücreti belirlenmesinin de hatalı olduğu,

b. Asıl dava bakımından; yukarıda birinci bentte yer verilen açıklama yanında, davacı/karşı davalı avukatın talebine ilişkin belirleme yapılırken taraflar arasındaki uyuşmazlığa esas oluşturan İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/364 E. ve 2011/106 K. sayılı dosyasında "Davalı yanın zamanaşımı ve husumet itirazlarının reddi ile davanın ıslah edilmiş hali ile kabulüne, 10.000,00 TL'nin 21.12.1999 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bakiye 204.687,00 USD'nin 21.12.1999 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a md.si kapsamında belirlenecek Dolar cinsinden döviz faizi işletilmek suretiyle davalı adına borcu üstlenen TMSF den tahsil edilerek davacıya ödenmesine," şeklinde hüküm inşa edilmiş olmasına rağmen, 214.687,00 USD üzerinden belirlenen oran uygulanmak suretiyle avukatlık ücretinin belirlenmiş olmasının da doğru olmadığı belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 15.10.2020 tarihli ve 2018/561 E., 2020/213 K. sayılı kararıyla; davacı tarafından tasarruf mevduatı sigorta fonu aleyhine İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/364 E. sayılı dosyasındaki alacağın tahsile konulduğunun anlaşıldığı, İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2014/4096 sayılı dosyasının celp edildiği, davacı tarafından davalı aleyhine toplam 52.750,00 Dolar ve 76.868,63 TL için takip yapıldığı, takibe süresinde itirazda bulunulduğu ve açılan asıl davada itirazın iptalinin talep edildiğinin anlaşıldığı belirtilerek, asıl davanın haklı azil nedeni ile reddine, karşı davanın kabulü ile 46.139,29 TL bedelle borçtan karşı davacının davacıya borçlu olmadığının tespitine, 2.236,00 TL maddi tazminatın 15.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan tahsili ile karşı davalıya ödenmesine karar verilmiştir.

2. Mahkemece verilen 08.12.2020 tarihli ve 2018/561 E., 2020/213 K. sayılı ek kararla; bozma konusunda tarafların beyanlarının alındığı, bozmaya uyma kararı verilerek uyuşmazlığa esas davanın devam eden ve henüz neticelenmemiş olağanüstü kanun yolu aşamasının neticesine dair olasılıklara dayalı değerlendirme yapıldığı ve davacı avukatın Mahkeme kararını süresinde temyiz etmediği, temyiz talebinin bu nedenle reddedildiği, davacı avukatın davalıya gönderdiği elektronik postada da onur kırıcı ve karşılıklı güven ve sadakati zedeleyici mesajlar gönderdiği, davacı vekilin vekalet ilişkisi nedeniyle üstlendiği görevleri özenle yerine getirmediği, bu nedenle azlin haklı olduğu kanaatine varıldığı, HMK'nın 305/A maddesinin: Beşinci Kısım İkinci Bölüm Başlığının "Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması" şeklinde değiştirildiği, ayrıca HMK kapsamında "Hükmün Tamamlanması" başlığıyla yeni bir madde getirildiği, şöyle ki, "Taraflardan her biri, nihai kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir" düzenlemesi gereğince sehven yazılmayan gerekçe hakkında, tarafın talebi ile ek karar yazılmasına karar verilmiş; karara karşı, davacı-karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

3. Dairemizin 14.12.2021 tarihli ve 2021/1117 E., 2021/12992 K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre davacı/karşı davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği belirtilerek, somut olayda, Mahkemece; kararının gerekçesinde, dava konusu uyuşmazlığın nasıl sonuçlandırıldığına ilişkin ifadelerin yer almadığı anlaşılmakta olup kararın gerekçesinin bulunmadığı, kaldı ki 6100 sayılı HMK'nın hükmün tavzihi başlıklı 305 inci maddesinde; "Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez." düzenlemesinin bulunduğu, hükmün yazılmayan gerekçesinin ek kararla yazılamayacağı, bu bakımdan; kanunun aradığı anlamda, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, usul ve kanuna uygun olmayan kararın bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma kararının içeriğinin davalı/karşı davacı lehine olduğu, zira bozma kararında azlin haklı olması halinde davacı avukatın ücretin tamamını hak edeceği kabulünün hatalı olduğu, bu halde durumun Avukatlık Kanunu'nun 174 üncü maddesi ile içtihatlarda belirtilen "ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir." kuralına göre tayin edilmesi gerektiğinin açıkça vurgulandığı, öyle ki yine bozma kararında açıkça kararın "davalı/karşı davacı yararına" bozulduğu hususuna da işaret edildiği, mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verildiğinden dolayı esasen davalı/karşı davacı yararına usuli müktesep hak doğduğunun kabul edilmesi gerektiği, Mahkemece verilen ikinci kararda, kararın UYAP üzerine kaydedilmesi noktasında talihsiz bir durum ortaya çıktığı ve yeniden verilen kararın usuli bir sebeple tekrar bozulduğu, bu sebeple işin esasına ilişkin değerlendirme ve davalı/karşı davacı yararına doğan usuli müktesep hakkın ilk bozma kararına göre belirlenmesinin gerektiği, işin safahatı ve usuli müktesep hakka yönelik olarak yapılan bu açıklamalardan sonra, Mahkemece verilen işbu kararda da davalının azlinin haklı sebebe dayandığının kabul edildiği, zira toplanan bilgi, belge ve açıklamalar ile daha önce dosyaya da yansıdığı şekilde taraflar arasındaki anlaşmaya göre, dava masraflarının davacı avukat tarafından yapılacak olması karşısında Ticaret Mahkemesi kararının faiz bakımından davacı avukat tarafından süresinde temyiz edilmediğinin sabit olması, davacı avukat tarafından hatalı husumet tayini ile ilamlı icra takibine girişilmesi ve neticesinde takibin iptali sebebi ile davalının yargılama giderlerini ödemekle sorumlu tutulması, kararın gerekçenin yazılmasından on dört ay sonra icra takibine konu edilmesi ve davacı tarafından davalıya gönderilen ve içeriği ikrar edilen mail yazışmaları hep birlikte değerlendirildiğinde, davalının haklı sebebe dayanarak davacı avukatı azlettiğinin kabul edilmesi gerektiği, haklı azil durumunda avukatın ancak sonuçlanıp kesinleşen işler bakımından ücrete müstehak olduğunun kabul edildiği, somut olayda Ticaret Mahkemesi kararının Yargıtayca onanma tarihinin 12.11.2013, davalının azil tarihinin 13.01.2014 ve Yargıtayca karar düzeltme talebinin reddi kararının 13.06.2014 tarihi olduğunun anlaşıldığı, o halde davalının mahkemece haklı azil niteliğinde kabul edilen azlinin henüz Ticaret Mahkemesi kararı şekli anlamda kesinleşmeden gerçekleştiği, bu sebeple de davacı avukatın avukatlık ücretine müstehak olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı, avukatlık ücreti kapsamına akdi ve kanuni tüm vekalet ücretleri dahil olduğundan haklı azil halinde kesinleşmeyen işler bakımından avukatın bu iki ücrete de hak kazanamadığının kabul edilmesi gerektiği, Mahkemece de söz konusu kabul benimsenerek asıl davanın tamamen reddine karar verildiği, karşı dava bakımından ise, karşı davacının İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2014/4096 sayılı dosyasında takibe konu edilen 46.139,29 TL alacak bakımından ileri sürdüğü menfi tespit talebinin zaten karşı davalı tarafça kabul edildiği, bunun yanında azlin haklı sebebe dayanması karşısında karşı davacının yargılama gideri ve daha sonra yapılan masraf noktasında ileri sürdüğü 2.236,00 TL alacak talebinin kabulüne karar vermek gerektiği belirtilerek asıl dava bakımından; davanın reddine, karşı dava bakımından; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2014/4096 sayılı dosyasında takibe konu 46.139,29 TL bakımından davalının davacıya borçlu olmadığının tespitine, 2.236,00 TL alacağın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 04.07.2023 tarihli ve 2022/6947 E., 2023/2028 K. sayılı ilamıyla, Mahkeme kararı onanmıştır.

VI. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı- karşı davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davacı-karşı davalı vekili; Mahkeme tarafından her ne kadar bozma kararına uyulmuşsa da işbu durumun azlin haklılığı konusunda davalı/karşı davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşturmadığını, bozma kararında; önce azlin haklı olmadığı, devamında ise azlin haklı olduğu belirtilerek çelişki yaratıldığını, kaldı ki atıf yapılan bozma kararının 3 nolu bendinde tarafların temyiz itirazları değerlendirilmediğinden davalı yararına da usuli kazanılmış hak oluşmadığını, azlin haksız olduğunu, Mahkeme kararının kesinleştiğini, bu karar sayesinde davalının alacağını tahsil ettiğini, vekilin emeğinin azil nedeniyle yok sayılmamasının gerektiğini, Mahkemenin azlin haklılığına gerekçe yaptığı sebeplerden birisi olan müvekkilinin davalıya göndermiş olduğu e-mail tarihinin azil tarihinden çok önce olduğunu, bu mail nedeniyle e-mailin gönderilmesini takiben azledilmesi gerektiğini, kaldı ki gönderilen mailin espri amaçlı olup bir hakaret içermediğini, her ne kadar azil tarihinde şeklen kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmuyor olsa da; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından müvekkilinin azlinden sonra karar düzeltme başvurusunda bulunan davalı karşı davacının bu talebinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından reddedildiğini, müvekkilinin davalı karşı davacının azlini haklı kılacak bir kusuru bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; avukatın haksız azli nedeniyle vekalet ücreti alacağı için başlatılan icra takibine vaki itirazının iptali istemine, karşı dava ise, avukata borçlu olmadığının tespiti ile birlikte avukatın yanlış ve özensiz davranışları sonucu ortaya çıkan maddi zararlarının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 505 vd maddeleri.

2. Avukatlık Kanunu'nun 34 üncü maddesi.

3. Avukatlık Kanunu'nun 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası.

4. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK.)

3. Değerlendirme

Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine dava şartlarına, yargılama ve ispat kurallarına, onama ilamında da belirtildiği üzere; kararın bozmaya uygun olduğu, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin taraflarca ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı, davacı tarafın davalı tarafça azlinin haklı olduğu, azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen iş olmadığından herhangi bir vekalet ücretine hükmedilemeyeceği dikkate alındığında davacı-karşı davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı-karşı davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE,

Aşağıda yazılı para cezası ile karar düzeltme harcının düzeltme isteyene yükletilmesine,

05.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.