"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2018/344 E., 2022/220 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Mahkemece 21.09.2024 tarihli ek karar ile temyiz talebinin süresinde olmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Ek karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; davalı vekiline gerekçeli kararın 04.06.2024 tebliğ edildiği, 15 günlük temyiz başvuru süresinin 19.06.2024 tarihinde dolduğu, davalı vekilinin 20.06.2024 tarihinde temyiz dilekçesini verdiği, 15 günlük temyiz süresinin son günü 19.06.2024 tarihinin resmi tatil gününe denk geldiği, takip eden ilk iş gününde temyiz dilekçesi verilmiş olduğundan, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin kabulü ile Mahkemenin 26.06.2024 tarihli temyiz başvurusunun süre nedeniyle reddine ilişkin ek kararı kaldırılarak, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 1999 yılında kimliğinin çalındığını, durumun adli mercilere bildirildiğini, müvekkilinin kimlik bilgileri kullanılmak suretiyle davalı TMSF' ye devredilen Pamukbank' la kredi kartı sözleşmeleri imzalanmış olduğunu, müvekkilinin durumdan haberi olmaksızın Bakırköy 14. İcra Müdürlüğü' nün 2011/21051 sayılı dosyasından takip yapılıp kesinleştirildiğini ve borç ödemeden aciz vesikası alınmış olduğunu, davalı TMSF' nin de bu belgeye dayalı olarak müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, ancak sözleşmelerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, borcun kredi kartı kullanımından kaynaklandığını, davacının iddialarının yersiz olduğunu, davacının 1999 yılında kimliğini kaybettiğini beyan ettiğini, ancak sözleşmelerin 15.05.1998 tarihli olduğunu, ayrıca sözleşme ekinde davacının ikametgah senedinin de bulunduğunu, dava konusu borca dayanak aciz belgesinin geçerli olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 05.12.2014 tarihli kararıyla; alınan grafoloji uzmanı bilirkişi raporunda dava konusu sözleşmelerdeki imzaların mevcut mukayese imzalarına atfen davacının eli mahsulü olmadıklarının tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davacının Bakırköy 14. İcra Müdürlüğü' nün 2011/21051 sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, 1999 yılında ilk icra takibi başlatan bankanın TMSF'ye devredilmesinin ardından TMSF'nin aciz vesikasına dayalı olarak icra takibine geçtiği ve davacının takibe itirazın kaldırılması için Bakırköy 4.İcra Hukuk Mahkemesi' nin 2013/703 sayılı dosyasından dava açarak davacının itirazının kaldırılmasını sağladığı anlaşıldığından davacının kötüniyet tazminat talebinin de kabulü ile, icra dosyasındaki asıl alacak miktarı olan 10.126,71 TL üzerinden %20 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesince verilen 22.03.2016 tarihli kararıyla; Mahkemece, davacının dava konusu sözleşmenin tanzim tarihinden önceki dönemlere ait resmi kurumlar önünde atılmış, samimi imza örnekleri getirtilerek yapılacak imza incelemesine göre uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği ve kabule göre de, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 13.maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 138.maddesi uyarınca davalı TMSF nin kötüniyet tazminatıyla sorumlu tutulamayacağı hususunun gözden kaçırılarak yanılgılı gerekçelerle davacı lehine tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı gibi 05.12.2014 günlü duruşma oturumunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunulması amacı ile davet hususu yerine getirilmeden karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozmaya uyan Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; alınan Adli Tıp Kurumu raporu kapsamında davaya konu sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığı tespit edildiğinden ve aksi davalı tarafından ispatlanamadığından davanın kabulü ile, davacı hakkında başlatılan Bakırköy 14. İcra Dairesinin 2011/21051 sayılı takip dosyasında davacının borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Mahkemenin ara kararı ile alınan son bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiği, esasen bilirkişi raporunda sözleşmedeki imzanın ... eli ürünü olduğu tespit edilmesine rağmen Mahkemece eksiklerin tamamlanıp dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi edilmesi yerine davanın kabulüne karar verildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, kredi kartı sözleşmesine dayanan banka alacağın tahsili için başlatılan takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Temyize konu edilen Mahkeme kararının; uyulan bozma kararında belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan kısımlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine imkan bulunmadığı, mahkemece imza incelemesi yapıldığı, alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 29.09.2021 tarihli raporunda "... İnceleme konusu 15.05.1998 tarihli sözleşmede müşteriye atfen atılı imza ile ...'ün mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği.."yönünde görüş bildirildiği anlaşıldığından, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar verilmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439. maddesi uyarınca ONANMASINA,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3. maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
07.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.