Logo

3. Hukuk Dairesi2024/3874 E. 2025/527 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 129. maddesine istinaden destekten yoksun kalma tazminatı isteminde, mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin karar gerekçesinde davacı Kurumun davalılardan 51.440,71 TL alacağı olduğu belirtilirken hüküm fıkrasında 18.157,22 TL'nin davalılardan alınmasına karar verilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılması ve Yargıtay denetimine elverişli olmayacak şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2024/110 E., 2024/192 K.

Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar, davacı vekili ile davalı ... şirketi dışındaki davalılar vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; emekli sandığı iştirakçisi dava dışı İrfan'ın 21.09.2007 tarihinde davalı Çekem Şirketi adına kayıtlı davalı ...'nin kullandığı araç ile müteveffa Aladdin idaresindeki Bahattin adına kayıtlı aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada vefat ettiğini, bununla ilgili Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/66 E. sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını, iştirakçinin vefatı üzerine hak sahiplerine Kurumca peşin değerli sermaye geliri bağlandığını, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 129. maddesi gereğince yapılan ödemelerin Kurumun halefiyet hakkı gereğince davalılardan rücuen alınması gerektiğini ileri sürerek; toplam zararlarının 100.019,95 TL olmasına rağmen şimdilik 5.000,00 TL peşin sermaye geliri ve 15.10.2007-15.07.2009 tarihleri arasında ödenen aylıklar ve faizi olan 18.157,22 TL'nin davalılardan müşterek ve müteselsilen alınmasına, bu miktarlara 15.10.2007 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Alaattin mirasçıları vekili; dava tarihinde 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesinin yürürlükte olmadığını, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda bu davayı destekleyen kanun maddesi olmadığını, sadece kasten işlenen suçlara ilişkin rücu imkanı veren 39. maddesi olduğunu, müteveffanın mirasçılarının sigorta şirketine müracaat ettiğini, müteveffanın müvekkillerinin murusinin aracında olması nedeniyle hatır taşıması söz konusu olduğunu, davacının karşılanması gereken bir zararının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Davalılar Recai ve Çekem Şirketi vekili; davanın dayanağı 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesinin dava tarihinde yürürlükte olmadığını, müvekkilinin aracının kaza yapması nedeniyle doğan zarardan sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, kazada asli kusurun diğer araç sürücüsünde olduğunu, hatır taşımacılığı nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, faiz isteminin kanuna uygun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

3. Davalı ... vekili, dava dilekçesinde ... Sigorta'dan alınan 50.000,00 TL'den bahsedilmediğini, 5434 sayılı Kanun'a tabi iştirakçilerle ilgili rücu hakkının bulunmadığını, faizden sorumlu tutulmamaları gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 06.04.2010 tarihli ve 2009/464 E., 2010/127 K. sayılı kararıyla; ödenen peşin sermaye değeriyle aylıkların zarardan sorumlu olanlardan alınabileceği yönündeki davacı iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemenin 06.04.2010 tarihli kararının süresi içinde davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 04.07.2011 tarihli ilamla; davaya iş mahkemesi tarafından bakılması gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi yerine işin esasının incelenmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

2. Bozmaya uyan Mahkemenin 26.09.2012 tarihli ve 2012/293 E. 2012/466 K. sayılı kararıyla; zararı meydana getiren kişilere karşı Kurumun rücu hakkı olmadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş; kararın süresi içinde davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesince verilen 22.02.2013 tarihli ilamla; somut olayda, emekli sandığı iştirakçisinin uğradığı zarar nedeniyle zarar verenlere yönelttiği davanın destekten yoksun kalma tazminatı davası niteliğinde bulunduğu, bu dava sonucu tazminat alınırsa ne kadarının rücu hakkı kapsamında sandık tarafından alınacağının 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülmesi karşısında Mahkemece öncelikle hak sahipleri tarafından açılmış bir dava bulunup bulunmadığının araştırılması ve belirtilen hukuki ve fiili değerlendirmeler ışığında değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

3. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 09.01.2015 tarihli kararla; SGK tarafından yapılan 15.10.2007-15.07.2009 tarihleri arasındaki maaş ödemesi ve 5.000,00 TL ilk peşin değerli gelirin talep edildiği, iştirakçi mirasçılarından Mustafa Enes ve Burhan'ın talep edebileceği tazminat miktarı sigorta şirketi ödemeleri ile tamamlanmış olduğundan sadece Ayşe'ye yapılan 8.359,90 TL'lik maaş ödemesi ve 5.000,00 TL'lik ilk peşin değerli gelire hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karara karşı taraf vekillerinin temyiz isteminde bulunması üzerine, aynı Dairenin 31.05.2016 tarihli ilamıyla; Mahkemece meydana gelen kazada vefat eden iştirakçinin hak sahipleri tarafından dava açılıp açılmadığı hususunun netleştirilmesi, aldırılan hesap raporunda öncelikle, maddenin ikinci fıkrasında yer alan “Dava sonunda para tazminatı da alınırsa bundan kovuşturma için yapılan masraflarla birlikte emekli, adi malüllük, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı; (Toptan ödeme) yapılan hallerde de bunların toplamının yarısı Sandıkça alınarak, varsa, geri kalanı ilgililere ödenir.” hükmü çerçevesinde davacı Kurumun alabileceği tavan tutarın 5 yıllık dul ve yetim aylıkları tutarları ile yargılama masraflarından ibaret olduğu, buna göre, her bir hak sahibi yönünden destekten yoksun kalma (gerçek zarar) tazminatına yönelik hesaplama yapılması ve elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

4. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 02.04.2019 tarihli kararla; davacı Kurumun rücu edebileceği miktarın 51.248,33TL olduğu, fakat bu alacağın 51.338,00TL olarak ... Sigorta A.Ş. ödemesi ile karşılanmış olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunulması üzerine aynı Dairenin 10.12.2019 tarihli ilamıyla; davanın destekten yoksun kalma tazminatı davası niteliğinde bulunması nedeniyle davanın yasal dayanağının 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesi olduğu, anılan madde gereğince Kurumun bu davayı açma yetkisinin bulunduğu, ayrıca bu dava sonucu tazminat alınırsa ne kadarının rücu hakkı kapsamında sandık tarafından alınacağının da maddenin 2. fıkrasında öngörüldüğü, Mahkemece genel hükümlere göre bir hesaplama yapılarak her hak sahibi yönünden gerçek zarar hesabı yapılması ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerektiği yönlerinden karar bozulmuştur.

5. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 30.03.2021 tarihli kararla; bozma ilamı doğrultusunda bilirkişiden alınan ek rapora itibar olunarak; gerçek zarar (peşin sermaye değeri) yönünden davacı Kurumun zararının ... Sigorta şirketinin yaptığı ödemenin rapor tarihi itibariyle güncellenmesi ile fazlasıyla karşılandığından davacının peşin sermaye gelir ödemesi alacağı talebi reddedilmiş, 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesine göre Kurum tarafından ödenen aylıkların 5 yıllık tutarının (15.10.2007 - 15.10.2012 arası) 51.440,71 TL olduğu bilirkişi raporu ile sabit olduğundan 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, davacının peşin sermaye gelir ödemesi alacağı talebinin reddine, 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesine göre davacı kurum tarafından 15.10.2007-15.10.2012 tarihleri arasında ödenen aylıklar toplamı olan 51.440,71 TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan [Sigorta şirketi Fiba (Finans) Sigorta A.Ş.'nin poliçe miktarı kadar sorumlu olmak üzere] müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş; kararın taraf vekillerince temyizi üzerine aynı Dairenin 03.07.2023 tarihli ilamıyla; dava konusu uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

6. Bozmaya uyan Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı Kurum tarafından ödenen aylıkların 5 yıllık tutarının (15.10.2007-15.10.2012 arası) 51.440,71 TL, hak sahiplerinin maddi zararının 251.182,01 TL olduğu, davacı vekili tarafından 09.11.2020 tarihinde ısah dilekçesi sunulduğu, zamanaşımının dolmadığı, davalı ... şirketi tarafından davacı Kuruma ödeme yapılması nedeniyle peşin sermaye gelir alacağının bulunmadığı, davacı Kurumun davalılardan 51.440,71 TL alacağının bulunduğu, davalıların meydana gelen kaza nedeniyle müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, 18.157,22 TL davacı Kurum tarafından 15.10.2007-15.07.2009 tarihleri arasında ödenen aylıkları toplamının ödeme tarihlerinden tibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalı ... şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine, davacının peşin sermaye gelir ödemesi alacağı talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili ile davalılardan sigorta şirketi dışındaki davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davalılar Alaaddin mirasçıları vekili ile davalılar Recai ve Çekem Şirketi vekilleri ayrı ayrı; ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def'ilerinin değerlendirilmediğini, bu davada ceza zamanaşımının uygulanma yeri bulunmadığını, dava dışı İrfan varislerinin sigorta şirketlerinden tahsil ettikleri destekten yoksun kalma tazminatları ile gerek sigorta şirketlerini gerekse davalı tarafı ibra ettiklerini, dava açmamalarının sebebinin zararlarının kendi kabul ettikleri ölçüde karşılanmış olması olduğunu, davacının hak sahiplerinin yerine geçerek ve hak sahiplerinin iradelerine aykırı olarak destekten yoksun kalma davası açmasının söz konusu olamayacağını, dosyada mevcut bilirkişi raporlarına göre 15.10.2007-15.10.2012 arası yani hak sahiplerine ödenen maaş ve ücretlerin 5 yıllık tutarı 51.440,71 TL (dosyadaki başka bir bilirkişi raporuna göre de 51.248,33 TL) olup davacının alabileceği maksimum tutar bu iken ve ... Sigorta A.Ş. tarafından ödeme yapıldığı 02.09.2009 tarihi itibariyle 15.10.2007-15.07.2009 arası ödenen aylıklar ve faizi 18.157,22 TL iken ... Sigorta A.Ş.den 02.09.2009 tarihinde 51.338,00 TL tahsil etmiş olan davacının hiç bir alacak hakkının kalmadığını, bu karar ile davacı Kurumun sebepsiz zenginleştiğini, hüküm altına alınan 18.157,22 TL'nin hiç bir yasal dayanağı bulunmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını istemişlerdir.

2. Davacı vekili; Mahkemenin yeterli inceleme ve araştırma yapmadan hüküm kurma yoluna gittiğini, hesaplamada dava dışı sigorta şirketi tarafından davacı Kuruma 02.09.2009 tarihinde yapıldığı belirtilen 51.338,00 TL ödemenin faizinin dikkate alınmasının hatalı olduğunu, itiraz edilen ve yargısal himaye görmesi mümkün olmayan hatalı bilirkişi raporlarının hükme esas alındığını, Mahkemece bu hususlar göz önünde bulundurmadan hüküm kurulduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun'un 129. maddesine istinaden destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

1. Bir mahkeme kararının gerekçesi, davaya konu maddi olguların mahkemece ne şekilde nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar ve dolayısıyla maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntıları ile ortaya koyan, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan gerekçe bölümünün bulunmasına bağlıdır. Bütün mahkemelerin, her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını öngören Anayasanın 141/3. maddesi ile ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297. maddesi bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Gerekçe, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılmasını ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsamalıdır. 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesi ile kapsamı belirtilen hükmün açık ve net olması, gerekçenin de anlaşılabilir, yeterli ve denetlenebilir olması gerekir. Gerekçe içerisinde ve gerekçe ile hüküm arasında sonuca etkili uygunsuzluklar bulunmamalıdır.

2. Eldeki davada; Mahkemenin karar gerekçesinde, davacı Kurumun davalılardan 51.440,71 TL alacağının bulunduğu belirtilmiş iken, 18.157,22 TL'nin davalılardan alınması şeklinde hüküm tesis edilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmış, Yargıtay denetimine de elverişli olmayacak şekilde hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece; gerekçe ile hükmün birbiriyle uyumlu olduğu, yeterli, açık, denetlenebilir bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3. Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3. maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA,

2. Bozma nedenlerine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

1086 sayılı Kanun'un 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

28.01.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.