"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2084 E., 2023/2905 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/36 E., 2021/262 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından duruşma istemsiz, davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 01.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra eksikliğin giderilmesi bakımından dosya mahalline geri çevrilmiş, bu kez yeniden gelmekle; belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili; 28.11.2000 tarihinden itibaren 12 yıl boyunca davalının vekillik görevini yaptığını, Rekabet Kurulunun 12.03.2009 tarihli kararı nedeni ile davalı ile bayileri arasında sebepsiz zenginleşme davaları açıldığını, 28.11.2000 tarihli sözleşme kapsamı dışında kalan 259 bayi için açılacak davaların takibi için 17.03.2010 tarihli ayrı bir avukatlık sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin 4. maddesinde uzlaşma halinde “Avukat'ın Avukatlık Kanunu ve Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanacak yasal karşı taraf avukatlık ücreti talep hakkı saklıdır” hükmü bulunduğunu, takip edilen dosyalardan 138 tanesinin uzlaşma ile sonuçlandığını, 88 tanesinin karara bağlandığını, bir kısmının temyiz aşamasında olduğunu, 47 adedinin takibi devam ederken müvekkilinin azledildiğini, uzlaşma ile biten davalarda karşı
taraf ücretinin davalıdan talep edildiğini, ödeme yapılmayınca icra takibi açıldığını ve itiraz üzerine İstanbul 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/713 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını ve 135 dosya açısından değerlendirme yapılarak davanın kabul edildiğini, alınan bilirkişi raporlarında da bu hususun incelenerek müvekkilinin haklı olduğunun belirtildiğini, yine 28.11.2000 tarihinden beri davalının, müvekkilliğini yaptığı dosyalardan da azledildiğini, bu dosyaları aylık hukuk danışmalığı kapsamında takip ettiğini, haksız azil nedeniyle dosyaları takip etme imkanı kalmadığından karşı yan vekalet ücretinden mahrum kaldığını ileri sürerek; 47 adet dosyanın karşı yan vekalet ücreti olan 1.672.232,64 TL ile haksız azil nedeniyle takibe devam edilemeyen dosyalardan mahrum kalınan 2.292.076,48 TL karşı yan vekalet ücreti toplamı 3.964.309,12 TL'nin yasal faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı ile 28.11.2000 tarihli sözleşmeye ek olarak 17.03.2010 tarihli sözleşmenin imzalandığını ve sözleşmede kararlaştırılan her bir dosya başına 800 doların kendisine ödendiğini, davacı avukat tarafından 22.10.2012 tarihinde müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını ve dava açıldığını, müvekkili tarafından davacıya gönderilen 23.11.2012 tarihli ihtarname ile 28.11.2000 tarihli Müşavir Avukatlık Sözleşmesi ve buna ek olarak akdedilen 17.03.2010 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin; 28.11.2000 tarihli sözleşmenin VI. maddesi uyarınca, 1 ay sonra geçerli olacak şekilde feshedildiğini, bu ihtarnamede ayrıca müşavirlik sözleşmesi devam etmekteyken ve bu kapsamda davaları takip etmekteyken, ücret sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek “haksız ve fahiş ücret talepleri" içeren ihtarname göndermesinin ve icra takibi yapmasının taraflar arasındaki güven ve saygı ilişkini ihlal ettiğinin de belirtildiğini, sözleşmenin, sözleşmedeki açık hükme dayalı olarak fesih ile sonuçlandırıldığını, bu nedenle davacının artık takip edemediği dosyalar için vekalet ücreti talep edemeyeceğini, bir an için sözleşmenin azille sonuçlandığı kabul edilse dahi davacının sözleşme ilişkisi devam ederken sözleşmede aylık ücrete ilişkin düzenlemenin geçersiz olduğunu belirterek karşı yan vekalet ücreti ile tarifeye göre hesaplanan akdi vekalet ücretinin tahsili için ihtar gönderdiğini, bu durumun iyi niyet kaideleriyle bağdaşmayacağını, fahiş ücret istemesinin güven sarsıcı mahiyette olup sözleşmenin feshi için haklı neden olduğunu, 17.03.2010 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin 28.11.2000 tarihli müşavirlik sözleşmesinin devamı niteliğinde, ona ek olarak yapılmış bir sözleşme olduğunu ve müşavirlik sözleşmesiyle birlikte sona erdirildiğini, 17.03.2010 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesi uyarınca takip ettiği davalar bakımından karşı taraf vekalet ücreti talep etmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 17.03.2010 tarihli sözleşme ve bundan doğan ücretin, hizmet hukuk müşavirliği ilişkisinden doğan ücretten ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiği, İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 2012/713 E., 2016/241 K. sayılı ilamı ile; davacının uzlaşmayla sonuçlanan davalarda karşı yan avukatlık ücretini talep etmekte haklı olduğu yönünde karar verildiği ve dosyanın kesinleştiği, dolayısıyla davalının, azilde "davacı tarafından uzlaşmayla sonuçlanan davalarda karşı yan avukatlık ücretinin talep edilip BP aleyhine icra takibine geçilmesi" hususuna dayanmasının haklı bir neden oluşturmadığı, bu yönüyle yapılan azlin haksız azil olduğu, davacı tarafın avukat olup yaptığı sözleşmenin sonuçlarını herkesten iyi bilmesi gerektiği, her ne kadar Avukatlık Kanunu'nda AAÜT altında vekalet ücretinin kararlaştırılamayacağı belirtilmiş ise de bu hükmün, tarifenin altında vekalet ücreti üzerinden sözleşme yapan avukata, sözleşmede kararlaştırılan ücretin üzerinde bir ücret talep etme hakkını vermeyeceği, sözleşmedeki bu kararlaştırmanın tarafları bağlayıcı ve geçerli olduğu, AAÜT altında bir ücreti kabul eden ve uyuşmazlık
tarihine kadar ücret miktarına itiraz etmemiş olan avukatın, daha sonradan bu ücretin geçersizliğini ileri sürmesinin, TMK'nın 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, davalı yanın basiretli bir tacir olduğu, avukat gibi ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü bulunan davalının sözleşme yapıldıktan sonra konu yargıya intikale edince güveninin sarsıldığını iddia etmesinin dürüstlük kurallarını ile bağdaşmayacağı, bu nedenlerle azilde tarafların müterafik kusurlu bulunduğu, 20.09.2019 tarihli ek raporda davacının 1.742.679,78 TL vekalet ücreti alacağı hesaplandığı, hesaplanan ücretten %30 şeklinde indirim yapıldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 1.219.875,84 TL'nin azil tarihi olan 06.12.2012 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar her iki sözleşmenin tarafı da aynı ise de, sonraki tarihli sözleşmede ilk yapılan sözleşmeye ilişkin herhangi bir atıfta bulunulmadığı gibi her iki sözleşmede de davacı avukata yüklenen yükümlülüklerin ve verilecek hizmetin kapsamının farklı olduğu, somut davada uyuşmazlığın çözümü bakımından taraflar arasında akdedilen her iki sözleşmeye göre değerlendirme yapılarak sonuca ulaşılması gerektiği, davalı tarafından sözleşmenin sözleşmede yer alan hükme uygun bir şekilde fesih edildiği, bu haliyle de; davacı yanın, 28.11.2000 tarihli Avukatlık Sözleşmesinin feshine bağlı olarak, sözleşme kapsamında davalı yana teslim edilen dosyalarla ilgili olarak, azlin haksız olduğu iddiası nedeniyle, teslim edilip davacı yanca takibinin yapılma şansı kalmayan dosyalardan kaynaklı karşı yan avukatlık ücretine ilişkin talebinin yerinde olmadığı, 47 adet dosyadan kaynaklandığı iddia olunun 1.672.232.64 TL yasal karşı taraf avukatlık ücreti alacağına ilişkin istemi bakımından yapılan değerlendirmede ise; 17.03.2010 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesi incelendiğinde, sözleşmenin feshine dair herhangi bir özel düzenlemeye yer verilmediği, davalı yanca, davacıya gönderilen 23 Ekim 2012 tarihli ihtarnamede azil saikiyle hareket edildiği, İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/713 E. 2016/241 K. sayılı ilamı ile; davacının uzlaşmayla sonuçlanan davalarda karşı yan avukatlık ücretini talep etmekte haklı olduğu yönünde verilen kararın Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiş olması nedeniyle haksız azil teşkil ettiği, yerel mahkeme tarafından; yapılan azilde tarafların müterafık kusurlu bulunduğu kanaatiyle, yapılan hesaplamadan %30 şeklindeki kusur indirimine yönelik ulaşılan sonucun dosya kapsamına uygun olmadığı, ancak davacı yanca dava dilekçesinde alacak kalemleri ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, 20.09.2019 tarihli ek raporda davacının 1.742.679,78 TL vekalet ücreti alacağı hesaplanmış ise de; bu alacağa ilişkin olarak taleple bağlılık ilkesi gereği 1.672.232.64 TL yönünden davanın kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesiyle; davalının istinaf istemlerinin reddine, davacının istinaf isteminin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurularak, davanın kısmen kabulü ile 1.672.232.64 TL'nin, azil tarihi olan 06.12.2012 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı süresi içinde taraf vekillerinin temyiz başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; bir kısım davalarla ilgili olarak bilirkişi tarafından hesaplama yapılmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız azil ile sonra erdiğini, haksız azilde tüm ücretlerin muaccel olacağı dikkate alındığında bu kısım alacak açısından da davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı vekili; İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/713 E. sayılı dosyasından verilen kararda haksız azle ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, 17.03.2010 tarihli sözleşmenin de 28.11.2000 tarihli sözleşme ile birlikte hukuka uygun bir biçimde 1 ay önceden bildirimde bulunularak sona erdirildiğini, davacının fesih nedeniyle müvekkilden karşı yan vekalet ücreti talep edemeyeceğini, bununla birlikte 17.03.2010 tarihli sözleşmenin bir an için İstanbul BAM 46. Hukuk Dairesinin belirttiği gibi ayrı bir sözleşme olduğu varsayılsa dahi davacı avukatın müvekkil şirketten talepte bulunmasının mümkün olmadığını, zira müvekkil şirketin davacı avukatın sözleşmesini sona erdirmek için haklı sebeplerinin bulunduğunu, davacının 17.03.2010 tarihli sözleşmede belirlenen dosya başına 800 USD’lık ücretin geçersiz olduğu iddiasının hukuka aykırı olduğunu ve bu hususun azil için haklı bir sebep olduğunu, İstanbul BAM 46. Hukuk Dairesi 28.11.2000 tarihli sözleşmeye konu 260 dosya yönünden davacı avukatın karşı yan vekalet ücreti isteyemeyeceğine karar vermiş olmasına rağmen bu dosyaların da dahil olduğu tüm dosyalar için yapılan 1.742.679,78 TL’lık 20.09.2019 tarihli bilirkişi ek raporundaki hesap üzerinden hüküm tesis ettiğini, İlk Derece Mahkemesi kararında davacının 28.11.2000 tarihli sözleşmeye konu 260 ve 17.03.2010 tarihli sözleşmeye konu 47 olmak üzere toplam 307 dosya yönünden kısmen kabul kararı verildiğini, İstanbul BAM 46. Hukuk Dairesinin davacının 28.11.2000 tarihli sözleşmeye konu 260 dosya için müvekkilden talepte bulunamayacağı yönündeki istinaf talebini kabul ettiğini ve davacının 28.11.2000 tarihli sözleşmeye konu 260 dosya için ileri sürdüğü talebin tümden reddine karar verdiğini, bu durumda istinaf talebinin kısmen kabul edilmesine rağmen hüküm kısmında davalı tarafın istinaf talebinin esastan reddine şekline hüküm kurulması ve müvekkilin 250.519,53 TL istinaf harcından sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hüküm altına alınan tutara göre harcın fazla hesaplandığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, haksız azle dayalı karşı yan vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Temyizen incelenen tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalının istinaf isteminin kısmen kabulüne karar verildiği ve durumda davalı yönünden maktu istinaf harcına hükmedilmesi gerekirken nisbi harca hükmedildiği anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince, değinilen bu yön göz ardı edilerek hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmakla bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzelterek onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2.Davalının harca yönelik temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının A/3 bendinde yer alan ibare hükümden çıkartılarak yerine "Alınması gereken 269,85 TL maktu harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, bakiye 62.360,04 TL harcın talep halinde davalıya iadesine" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.