Logo

4. Hukuk Dairesi2024/10942 E. 2025/2528 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalıların haksız yere aldıkları vergi iadesi nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkin davada, 7143 sayılı Kanun kapsamında borcun yapılandırılıp ödenmesinden sonra davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: 7143 sayılı Kanun'un 9. maddesi gereğince yapılandırılan borçlardan vazgeçilmesi halinde yargılama gideri ve vekalet ücreti talep edilemeyeceği, Yargıtay'ın önceki bozma ilamında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine dair kararının açık ve tartışmasız bir maddi hata içerdiği ve bu hatanın usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilerek, mahkeme kararının davacı lehine vekalet ücretine hükmeden kısmının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2024/56 E., 2024/369 K.

Mahkeme kararı davalılar ..., ..., ... vekili ile dahili davalılar ..., ..., ..., ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; yapılan vergi denetimleri sonucunda, dava dışı ... Ahşap Sanayi Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri ile şirketin mali müşavirinin sahte fatura tanzimiyle 1996 yılı Haziran, Temmuz, Ekim ve Aralık dönemlerinde ihraç edilmemiş malları ihraç edilmiş gibi göstererek, ... Mal Müdürlüğünden vergi iadesi aldıklarının tespit edildiğini ve ceza tahakkuk ettirildiğini, ancak vergi iadesi aslı ile bunun üç katı tutarındaki vergi cezası ve gecikme faizinin davalılardan tahsil edilemediğini belirterek, oluşan zararın davalılardan tazmini isteminde bulunmuştur.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; iddiaların gerçek dışı olduğunu, dava konusu alacakla ilgili olarak ... Vergi Dairesi tarafından takip yapıldığını ve takibin halen sürdüğünü, bu nedenle açılan davada hukuki yarar bulunmadığını ileri sürerek davanın usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 26.04.2007 tarih ve 2006/192 Esas, 2007/136 Karar sayılı kararı ile dava konusu olan alacağın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilebileceği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un 5., 22. ve 54. maddelerine göre idarenin bu tür alacaklarını doğrudan doğruya takip ve tahsil etme hakkı bulunduğu, doğrudan doğruya takip ve tahsili olanaklı bir alacak hakkında Mahkemeye başvurulmasında davacının hukuki menfaatinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 05.06.2008 tarih ve 2007/10974 Esas, 2008/7700 Karar sayılı ilamı ile "...Davacı, Merdek Ahşap A.Ş.'nin yönetim kurulu üyeleri ile mali müşaviri olan davalıların haksız yere aldıkları vergi iadeleri sebebi ile oluşan zararın tazminini talep etmektedir. Davacı alacağını 6183 Sayılı Yasa uyarınca veya genel mahkemelerde açacağı bir dava ile takip edebilir. Ancak bir alacağın 6183 Sayılı Yasa Uyarınca takip edilebilir olması genel mahkemelerde dava yolu ile takibine engel teşkil etmez. Sadece tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmemelidir ki bu da icra aşamasında yapılacak itirazın konusu olabilir. O halde işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir ..." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 15.02.2011 tarih ve 2009/40 Esas, 2011/40 Karar sayılı kararı ile davalıların temsilcisi oldukları ... Ahşap Sanayi Ticaret A.Ş adına sahte ihracat belgeleri düzenleyerek ... Mal Müdürlüğünden 24.388.760,000 TL (Eski TL) tutarında vergi iadesi aldıkları ve Hazineye zarar verdikleri, usulsüz fiil sebebiyle Vergi Usul Kanunu'nun 344/2 ve 345/1. maddeleri gereğince 3 kat kaçakçılık cezası uygulanması ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme cezası ödemeleri gerektiğinden deliller ile uyumlu olan 23.08.2010 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

C. Dairenin İkinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 29.02.2012 tarih ve 2012/1289 Esas, 2012/3131 Karar sayılı ilamı ile; "...Dosya içeriğinden; vergi iadesi aslının üç katı olan vergi cezasının Mardak Anonim şirket hakkında kesildiği, şirketin cezanın iptali istemiyle vergi mahkemesine dava açtığı anlaşılmaktadır. Şu halde vergi cezası ayrı tüzel kişiliği bulunan şirket hakkında kesildiğine göre, şirket yetkilileri olan davalı ..., davalı ... ve ... ile şirketin mali müşaviri olan davalı ...'nun vergi cezasından sorumluluğu bulunmamaktadır. Anılan davalılar hakkında vergi cezasına yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.... ve ... Eldeki davaya konu edilen alacak nedeniyle dava dışı Mardak Anonim Şirketinin de müşterek müteselsil sorumluluğu bulunduğundan verilecek kararda tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydının düşülmesi gerekmektedir. Bu hususun gözetilmemiş olması da bozmayı gerektirmiştir ..." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

D. Direnme Kararı

Mahkemenin 27.03.2013 tarih ve 2013/88 Esas, 2013/184 Karar sayılı kararıyla tüzel kişilik ile gerçek kişiliğin ayrı sorumluluklarının var olduğu kanaati ile gerçek kişilerin vergi cezasından sorumlu tutulmamaları yönündeki gerekçeye uyulması halinde asıl borçtan da, sorumlu tutulmamaları gerektiği, Vergi Usul Kanunu'nun 344 ve 345. maddeleri yanında Borçlar Kanununun 41. ve 50. maddelerine göre davalılar haksız fiilin müeyyidelerinden fer'ileri olan cezalarla birlikte sorumlu oldukları, tüzel kişilerin gerçek kişiler tarafından temsil edildiği ve işlemlerin gerçek kişiler tarafından yürütülüp haksız fiilden şirket adına işlem yapan gerçek kişilerin de sorumlu olduğu gerekçesiyle kısmen direnme kararı verilerek; bozma ilamının 2.b maddesine uyulmasına, bozma kararının diğer hükümlerine karşı önceki kararda direnilmesine, davanın kısmen kabulüne, 334.553,05 TL hazine zararının müteselsilen davalılardan alınıp davacıya ödenmesine, asıl alacak 24.388,00 TL'ye 01.05.2006 dan itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya dair talebin reddine ve dava dışı müşterek ve müteselsil sorumlu Mardak Anonim Şti'den tahsilde tekerrüre yol açılmamasına karar verilmiştir.

E. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

1. Mahkemenin direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.05.2015 gün, 2013/4-2220 Esas ve 2015/1336 Karar sayılı ilamıyla yerel mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunarak, tarafların esasa ilişkin temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiş, bu karara karşı taraflarca karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine de karar düzeltme istemleri reddedilerek, dosya Dairemize gönderilmiştir.

F. Dairenin Üçüncü Bozma Kararı

Dairenin 02.12.2019 tarih ve 2019/212 Esas, 2019/5726 Karar sayılı ilamıyla; "...Dosyanın yapılan incelemesinde; davalılar vekili Avukat ...’un 02.10.2018 tarihli dilekçesi ile davalıların 7143 sayılı Kanun'dan faydalanmak için başvuruda bulunduklarını ve buna istinaden borcun yapılandırıldığını ve tespit edilen bedelin idareye ödenerek borcun sona erdiğini belirttiği görülmüştür. Dilekçe ekinde bulunan ... Mal Müdürlüğünün 28.09.2018 tarihli yazısından ise ... Ahşap Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin yeminli mali müşaviri ...’nun şirketin 1996/06-07-10 ve 12 dönem KDV iadesi işleminin incelenmesi sonucu 7143 sayılı Kanun’dan yararlanarak tahakkuk eden borcunu 27.09.2018 tarihinde ödediği ve ilgili dönem tarhiyatı için ödenmemiş borcu bulunmadığının bildirildiği anlaşılmıştır. Şu halde; yargılama devam ederken davalılarca talebe konu borcun 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırıldığı ve borcun kapatıldığı iddia edildiğine göre, ilgili Kanun ile ... Mal Müdürlüğünün 28.09.2018 tarihli yazısı birlikte değerlendirilerek, davaya konu borcun sona erip ermediğinin gerekirse bilirkişi incelemesi de yapılarak tespitinin ardından, dosya kapsamına göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. ..." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

G. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararıyla, davanın kısmen kabulü ile ilgili 15.02.2011 tarihli hüküm deracattan geçerek kesinleşmiş olduğundan kısmen kabule konu miktar yeniden hüküm konusu yapılmamış, toplanan deliller ve gerek Özel Daire, gerekse Yargıtay Hukuk Genel Kurul ilamı dikkate alınarak bozma ilamı sonrası yapılan inceleme ve celp edilen kayıtlar sonucu, talebe konu borcun 7143 sayılı Kanun kapsamında davalılardan ... tarafından yapılandırılarak ödenmiş olduğu, davacının davalılar nezdinde herhangi bir alacağının kalmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.

H.Dairenin Dördüncü Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 09.01.2023 tarih ve 2021/23384 Esas, 2023/41 Karar sayılı ilamıyla, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi ve davacının davanın açıldığı tarihte dava açmakta haklı olduğu anlaşıldığından davacı lehine yargılama gideri ve HMK'nın 326. maddesi gereği yargılama giderlerinden olan vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacı yararına yargılama gideri ve vekalet ücreti de takdir edilmemesinin usul ve yasaya uygun düşmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

I.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin tarih ve sayısı yukarıda yazılı kararıyla; davalılar aleyhine açılan alacak davasında konusuz kalan dava bakımından karar verilmesine yer olmadığına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 6. maddesi uyarınca hesaplanan 138.461,21 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

1. Davalılar ..., ..., ... vekili temyiz dilekçesinde; 7143 sayılı Yasa uyarınca zararın 33.254.22.11 TL olarak ödendiğini, 132.916,36 TL’nin ödenmesi ile kalan alacaktan davacının vazgeçtiğini, davanın ilk açıldığında talep edilen miktar kabul edilmiş gibi vekalet ücreti hesaplanmasının usul ve yasaya yakırı olduğunu, davalılar yararına vekalet ücreti verilmemesinin de hatalı olduğunu belirtmiştir.

2. ... mirasçıları dahili davalılar ..., ..., ..., ... temyiz dilekçesinde; yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu olmadıklarını vekaletin çok yüksek belirlendiğini, yapılandırılan miktar üzerinden vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, davalılar lehine de vekalet ücreti takdiri gerektiğini belirtmiştir.

B.Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık; davalıların haksız yere almış oldukları vergi iade bedeli ile vergi cezası ve gecikme faizinin tahsili istemine ilişkindir.

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalılar ve dahili davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Dava dosyasındaki kayıt ve belgelere göre, davaya konu alacak yapılandırılarak 7143 sayılı Kanun kapsamında ödenmiştir. 7143 sayılı Kanun'un "ortak hükümler" başlıklı 9 uncu maddesinin 13-ç bendi gereğince "Bu Kanun hükümlerinden yararlanılmak üzere vazgeçilen davalarda verilen kararlar ile hükmedilen yargılama gideri, avukatlık ücreti ve fer’ileri talep edilmez ve bu alacaklar için icra takibi yapılamaz. Vazgeçme tarihinden önce ödenmiş olan yargılama giderleri ve avukatlık ücretleri geri alınmaz." düzenlemesi mevcuttur. 743 sayılı Kanun kapsamında yapılan yapılandırma sonucu ve bozmaya da uygun olarak dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru olmuşsa da Kanun’da açıkça vekalet ücreti verilmemesi gerektiği halde davacı yararına vekalet ücreti takdiri mevzuata aykırılık oluşturmuştur.

Öncelikle bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla, davacı lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

1086 sayılı HUMK'un yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur.

Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.02.1998 tarih, 1987/2-520 Esas ve 1988/89 Karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır.

Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.

a)Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.

b)Yargıtay'ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı'nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.

c)Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.

d)Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.

e)Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re'sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.

f)Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.

g)Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde de usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapması halinde bu hata usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Dairemiz bozma ilamının vekalet ücretine yönelik bendinde maddi hata yapılmıştır. Bahsi geçen maddi hata, kamu düzeninden olan hususlar nazara almadan yapılan, açık, tartışmasız ve her türlü değer yargısı dışında başka surette yorum yapılamayacak nitelikte bir hata olup, usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturmaktadır. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sırasında bozma ilâmına uyulmasına karar verilmiş ve uyulan bozma ilâmı doğrultusunda davacı yararına vekalet ücretine karar verilmişse de az yukarıda belirtilen ilkeler gereğince bu durum usul ve yasaya uygun düşmediğinden bozma sebebidir; ancak bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesi delaletiyle mülga 1086 sayılı HUMK'un 438/7 nci maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

1.Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar ve dahili davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Yukarıda (2) numaralı bentteaçıklanan nedenlerle davalılar ve dahili davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının (3) ve (5) numaralı bentlerinin hükümden çıkartılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılar ve dahili davalılara iadesine,

Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,

17.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.