Logo

4. Hukuk Dairesi2024/13436 E. 2024/13745 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Trafik kazası sonucu malul kalan davacının, yabancı uyruklu olması sebebiyle dava şartı olan teminatı yatırıp yatırmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının Suriye uyruklu olması ve Türkiye ile Suriye arasında adli yardım anlaşmasının askıya alınması nedeniyle, davacının mülteci veya uluslararası koruma statüsü olup olmadığının, geçici koruma altında ise adli yardımdan yararlanıp yararlanamayacağının, yararlanamıyorsa teminat yatırıp yatırmadığının tespit edilmesi gerektiği gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2022/502 E., 2022/506 K.

İtiraz Hakem Heyeti kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; sürücü olan müvekkili ile davalıya trafik sigortalı araç sürücüsü arasında meydana gelen 13.01.2020 tarihli kaza neticesinde davacının malul kaldığını belirtip fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 13.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.000,00 TL geçici iş göremezlik tazminat, 1.000,00 TL geçici bakıcı giderinin işleyecek yasal faizi ile birlikte, rapor ücretinin de davalıdan tahsilini talep etmiş, 07.02.2022 tarihli dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatını 410.000,00 TL , geçici iş göremezlik tazminatını 22.473,18 TL, geçici bakıcı giderini 6.621,75 TL olmak üzere talebini 439.094,93 TL olarak ıslah etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekcesinde; kusur oranına ve maluliyet raporuna itiraz ettiklerini, davacının emniyet kemeri takmadığını, %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı, geçici bakıcı giderinden sorumlu olmadıklarını, hesaplamada TRH 2010 Yaşam Tablosu ve %1.8 teknik faiz yönteminin kullanılması ve gelirin ispatı gerektiğini, uzlaşma olup olmadığının araştırılmasını, vekalet ücretinin 1/5 oranında olması gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.

III. UYUŞMAZLIK HAKEM HEYETİ KARARI

Uyuşmazlık Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının, davalıya sigortalı araç sürücüsü ile 13.01.2020 tarihinde yaptığı kaza nedeni ile malul kaldığı, tazminat isteminde bulunduğu, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından tanzim edilen rapor ile %26 oranında maluliyeti, 12 ay iyileşme süresi ve 3 ay bakıcı ihtiyacının olduğunun belirlendiği, raporun denetime elverişli olduğu, alınan kusur raporu ile kazada davalıya sigortalı araç sürücüsünün %75, başvuranın %25 oranında kusurlu olduğu, TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemince hazırlanan hesap raporu ile davacının 410.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 22.473,18 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 6.621,75 TL bakıcı giderinin belirlendiği ve davacının taleplerini ıslah ettiği, davacının emniyet kemeri takmadığı bu nedenle %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılması gerektiği gerekçesi ile 353.700,59 TL sürekli iş göremezlik, 17.978,54 TL geçici iş göremezlik, 5.297,40 TL geçici bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 376.976,53 TL tazminatın 27.07.2021 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı ... şirketinden tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İTİRAZ

Uyuşmazlık Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine; İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; maluliyet raporunun kaza tarihinde geçerli yönetmelik hükümlerine göre tanzim edildiği, davalının geçici iş göremezlik tazminatı ve geçici bakıcı gideri taleplerinden sorumlu olduğu, hesaplamanın usul ve yasaya uygun olduğu, davacı lehine vekalet ücretinin 1/5 oranında hükmedilmesi gerektiğinden davalının vekalet ücretine yönelik itirazının kabulüne, diğer itirazlarının ise reddi ile anılan hakem kararının, “5. Karar” kısmının (3) numaralı bendindeki; “34.838,36 TL” ibaresinin kaldırılmasına ve yerine, “6.967,67 TL” ibaresinin yazılmasına, kararın diğer kısımlarının aynen icrasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; usulüne uygun başvuru yapılmadığını, alacağın temlik edildiğini, maluliyet raporunu kabul etmediklerini, geçici iş göremezlik tazminatı ve geçici bakıcı giderinden sorumlu olmadıklarını, hesaplamanın TRH 2010 Yaşam Tablosu ve %1.8 teknik faize göre yapılması gerektiğini, vekalet ücretinin 1/5 oranında olması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Gerekçe

Uyuşmazlık, davalı ... tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluık Sigortası (ZMSS) Poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı 13.01.2020 tarihli trafik kazası sonucu yaralanıp malul kalan davacı sürücünün sürekli iş göremezlik tazminatı, geçici iş göremezlik tazminatı, geçici bakıcı gideri ve rapor ücreti talebine ilişkindir

1.Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının, Suriye Arap Cumhuriyeti uyruklu olduğu anlaşılmaktadır. 5718 sayılı MÖHUK'un 48 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadırlar. Anılan Kanun, teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütünü esas almış, yabancılar için karşılıklılık esasını ise teminatın istisnası olarak kabul etmiştir. Bu nedenle öncelikle yabancı gerçek veya tüzel kişinin uyruğunda bulunduğu Devlet ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında akdi, fiili veya kanuni karşılıklılık bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.

Öte yandan, HMK'nın 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi uyarınca, teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi tamamlanabilir dava şartlarındandır. Dava şartı eksikliği davanın usulden reddini gerektiren bir usul kuralı olduğundan dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın her aşamasında re'sen araştırılacağı gibi taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.

Yine, HMK'nın 85 inci maddesi uyarınca davacının adli yardımdan yararlanabilecek olması, teminat istenmesinin istisnasını teşkil etmekte olduğu gibi, aynı şekilde HMK'nın 335 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyetin de adli yardımın kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bu itibarla, adli yardım konusunda karşılıklılığın bulunduğu devletin vatandaşlarının açacakları veya katılacakları davalarda ve başlatacakları icra takiplerinde teminattan muaf tutulmaları gerekir.

Adli yardım müessesesi, HMK'nın 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilecekleri şeklinde belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 334 üncü maddesinin son fıkrasında karşılıklılık şartına bağlı olmak kaydıyla yabancıların da adli yardımdan yararlanabilecekleri belirlenmiştir.

Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. Türkiye ile davacının uyruğunda bulunduğu Suriye Arap Cumhuriyeti arasında akdedilen Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması 09.04.2009 tarihinde imzalanmış, 02.11.2010 tarihli ve 6040 sayılı Kanun'la onaylanması uygun bulunmuş ve 15.06.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak 2011 yılından itibaren Suriye Arap Cumhuriyetinde meydana gelen iç karışıklıklar ve sınırlarımıza yönelen terör eylemleri dolayısıyla iki ülke arasında yaşanan diplomatik sorunlar neticesinde Türkiye açısından bu iki taraflı anlaşmanın uygulaması askıya alındığından karşılıklılık esası söz konusu değildir.

Belirtmek gerekir ki Suriye Arap Cumhuriyeti, 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi'ne taraf olmadığından davacı bakımından bu sözleşmenin uygulanma kabiliyeti yoktur. Bunun yanında Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesini ve eki Protokolü, mülteci tabirinin tanımlanması noktasında coğrafi bakımından (Türkiye, sadece Avrupa’da yaşanan olaylar nedeniyle gelen kişilerin mülteci olarak kabul edilebileceğini belirterek çekince koymuştur.) ihtirazı kayıtla onayladığından ve 6458 sayılı Kanun'un 61 inci maddesi uyarınca Avrupa ülkelerinden gelmediğinden mülteci statüsü bulunmayan davacı bakımından bu Sözleşme ve eki Protokollerin uygulanması da mümkün değildir.

Bu durumda davacının konumu ile ilgili olarak 6458 sayılı Kanun'a bakmak gerekir. Anılan Kanun'un 61, 62 ve 63 üncü maddeleri uyarınca uluslararası koruma çeşitleri; "mülteci", "şartlı mülteci" ve "ikincil koruma" statüleri şeklinde tanımlanmış, yine aynı Kanun'un 88 inci maddesinde ise uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin, karşılıklılık şartından muaf tutulacakları hükme bağlanmıştır.

6458 sayılı Kanun'un 91 inci maddesinin birinci fıkrasında ise uluslararası koruma statüsü kazanamamış kişiler bakımından geçici koruma statüsü belirlenmiştir. Anılan madde ve bu maddenin uygulama esaslarını belirleyen Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 7 inci maddesinde; ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılardan haklarında bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemi yapılamayan yabancılara uygulanacağı öngörülmüştür. Aynı Yönetmelik'in 7 inci maddesinin üçüncü fıkrasında da geçici korunanların, Kanuna göre belirlenen uluslararası koruma statülerinden herhangi birini doğrudan elde etmiş sayılamayacağı belirlenmiştir. 6458 sayılı Kanun'da ve Geçici Koruma Yönetmeliği'nde, geçici koruma sağlananların teminat gösterme yükümlülüğünden ya da karşılıklılık şartından muaf olduklarına dair bir düzenleme yer almadığından geçici koruma sağlananlar, teminat gösterme yükümlülüğünden ve karşılıklılık şartından muaf değildir.

Bu bağlamda Suriye Arap Cumhuriyetinden gelenler, Ekim 2011 tarihinden itibaren İçişleri Bakanlığının 1994 sayılı Yönetmeliği’nin 10 uncu maddesi gereğince “geçici koruma statüsüne” alınmış, 30/03/2012 tarih ve 62 sayılı “Yönerge” ile de “geçici koruma” altında oldukları kabul edilmiştir.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi; HMK'nın 334 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki karşılıklılık şartının, kişilerin öznel durumlarını (statü, ödeme gücü vs.) dikkate almadan kategorik bir yaklaşımla yabancıların adli yardımdan yararlanmalarına sınırlama getirdiğini, söz konusu yaklaşımın sosyal ve ekonomik durumları itibarıyla ödeme gücü bulunmadığı açıkça anlaşılan yabancı kişilerin sırf karşılıklılık şartı yerine getirilmediği gerekçesiyle dava açma hakkından yoksun bırakılmaları sonucunu doğuracağını, bunun ise mahkemeye erişim hakkı bağlamında ciddi sorunlara yol açabileceğini tespit etmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi; mütekabiliyet şartının kategorik olarak uygulanması zorunluluğu getirilmek suretiyle hâkime, dava açmak isteyen yabancıların her somut olay özelinde ekonomik ve sosyal durumlarını dikkate alarak gerçekten ödeme gücünden yoksun olup olmadığını değerlendirmesi konusunda herhangi bir takdir yetkisi tanınmamış olması nedeniyle herhangi bir geliri bulunmayan başvurucuların ülke şartlarına göre oldukça yüksek olan mahkeme harç ve masraflarını ödemek zorunda bırakılmalarına, ayrıca devam eden yargılamada gider avansını aşan miktarlardaki masrafları ödeme zorluğuyla karşı karşıya kalmalarına yol açarak tazminat taleplerini yargı mercileri önünde dava konusu yapma ya da devam eden davayı sürdürme imkânlarının ortadan kaldırılması veya bunun ciddi ölçüde zorlaştırılması sonucunu doğurduğu kanaatine ulaşmıştır (Mohamma Salem Pashto ve Nazı Salem [GK], B. No: 2019/26339, 17/5/2023, § 75, 78).

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacının mülteci statüsünde olmadığı sabit olup mahkemece; öncelikle davacıya 6458 sayılı Kanun'un 62 ve 63 üncü maddeleri uyarınca uluslararası koruma kapsamında "şartlı mülteci" veya "ikincil koruma" statüsünün verilip verilmediği araştırılarak uluslararası koruma statüsü var ise aynı Kanun'un 88 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacı karşılıklılık esasından ve teminat göstermekten muaf tutulmalıdır. Davacı geçici koruma altında ise bu kez ekonomik ve sosyal durumu araştırılmak suretiyle adli yardımdan yararlanıp yararlanamayacağı, dolayısıyla teminat göstermekten muaf tutulup tutulmayacağı belirlenmelidir. Adli yardımdan yararlanamayacak durumda ise ve teminat göstermekten muaf olmadığının anlaşılması hâlinde ise MÖHUK'un 48 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere İtiraz Hakem Heyetince takdir olunacak teminatı göstermek üzere, davacıya gerekli ihtarat yapılarak kesin süre verilip verilecek kesin süre içerisinde teminatın gösterilmesi hâlinde davanın esasına girilmesi, aksi hâlde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir

2. Bozmanın kapsam ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

1.Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA,

2.Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyi harcının istek hâlinde davalıya iadesine,

Dosyanın mahkemeye gönderilmesine,25.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.