Logo

4. Hukuk Dairesi2024/6171 E. 2024/9722 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tasarrufun iptali davasında, davacı vekilinin davadan feragati üzerine mahkemenin davalılar lehine vekalet ücretine hükmetmesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay’ın önceki bozma ilamı üzerine davalılar lehine oluşan usulü kazanılmış hak gözetilerek, mahkemenin davadan feragat edilmesine rağmen davalılar lehine yeniden vekalet ücretine hükmetmesinin hatalı olduğu ve bu kısımların karardan çıkarılması gerektiği gerekçesiyle karar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/294 Değişik İş, 2022/491 Karar

HÜKÜM/KARAR :Kısmen kabul

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar ..., ...,, ..., ..., Finansbank A.Ş ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 17.Hukuk Dairesinin 06.02.2018 tarih ve 2016/19595 Esas, 2018/652 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı ... hakkındaki dava kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 08.02.2022 tarih 2021/1278 Esas 2022/18907 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiş, yeniden yapılan yargılama sonucunda, mahkemece kararında ısrar edilmiş, ancak davacı vekili 17.11.2023 tarihinde davadan feragat ettiğini bildirmiş, mahkeme 17.11.2023 tarihli ek karar ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Mahkemenin kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, davalı borçlular ... ve ... hakkında başlatılan takibin semeresiz kaldığını, borçluların mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara sattıklarını belirterek, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekilleri davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI (1)

Mahkemenin 15.07.2016 tarihli ve 2013/537 Esas, 2016/403 Karar sayılı kararıyla; davanın sabit olduğu gerekçesi ile kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ..., ..., , ..., ..., Finansbank A.Ş ve .... vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı (1)

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi davalılar ..., ..., , ..., ..., Finansbank A.Ş ve .... Sanayi Ticaret Anonim Şirketi vekilleri içinde temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 06.02.2018 tarihli ve 2016/19595 Esas, 2018/652 Karar sayılı ilâmı ile;

"..1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve davalı ...'in borçluların annesi olması nedeni ile dava konusu 3305 ada 7 nolu bağımsız bölümün satışının İİK'nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinde bulunmasına göre, davalı ... vekilinin aşağıdaki 4.bent dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.

Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.

Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.

Somut olayda, dava konusu tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı ve davalı borçlunun aciz halinin bulunduğu sabit olmuştur.

A.1)Dava konularından 3305 parsel 15 nolu bağımsız bölüm davalı borçlular ve anneleri ... tarafından 02.04.2013 tarihinde davalı ...'e satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 70.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 112.500,00 TL olarak belirlemiştir. Bedeller arasında bir mislini aşan fark olmadığı gibi anılan davalı satış tarihinde toplamda 70.000,00 TL olarak borçlulara banka havalesi ile ödeme yaptığını belgelemiştir. Davalı ...'ün İİK'nun 278/3-1 maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu veya İİK'nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği de ispatlanmamıştır. Bu halde anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2)Kabule göre ise, 15 nolu bölümde borçluların 3/4 hisseleri olmasına rağmen tüm hisse yönünden iptaline karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.

B.1) Dava konularından 3305 parsel 6 nolu bağımsız bölüm davalı borçlular ve anneleri Fikriye tarafından 25.02.2013 tarihinde davalı ...'e satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 80.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 90.000,00 TL olarak belirlemiştir.

Bedeller arasında bir mislini aşan fark olmadığı gibi anılan davalı satış tarihinde toplamda 80.000,00 TL olarak borçlulara banka havalesi ile ödeme yaptığını belgelemiştir. Davalı ...'in İİK'nun 228/3-1 maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu veya İİK'nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği de ispatlanmamıştır. Bu halde anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2)Kabule göre ise, 6 nolu bölümde borçluların 3/4 hisseleri olmasına rağmen tüm hisse yönünden iptaline karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.

C.1) Dava konularından 3317 parsel ada 7 nolu bağımsız bölüm davalı borçlu ... tarafından 18.07.2012 tarihinde davalı ...'a satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 75.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 110.000,00 TL olarak belirlemiştir. Bedeller arasında bir mislini aşan fark olmadığı gibi davalı ...'ın İİK'nun 228/3-1.maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu veya İİK'nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği de ispatlanmamıştır. Bu halde anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2)Kabule göre ise, tasarrufun iptali davalarında 3.kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2.maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir.

Somut olayda, dava konusu 3317 parsel 7 nolu bağımsız bölüm 18.07.2012 tarihinde borçlu ... tarafından davalı ...'ye o da 25.04.2013 tarihinde dava dışı ...'a satmıştır. Davacı alacaklının ...'ı davaya dahil edip etmeyeceği veya bedele davayı dönüştürüp dönüştürmeyeceği belirlenmeden 7 nolu bağımsız bölümle ilgili satışın iptaline karar verilmesi de isabetsizdir.

D.Dava konularından 5183 parsel 10 nolu bağımsız bölüm davalı borçlu ... tarafından 05.02.2013 tarihinde davalı ...'a satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 75.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 265.000,00 TL olarak belirlemiştir. Taşınmaz üzerinde satış tarihinde 101.413,21 TL'lık İş bankası ipoteği bulunmaktadır. İpotek bedeli tapudaki değere eklendiğinde bedeller arasında bir mislini aşan fark bulunmamaktadır. Davalı ...'ın İİK'nun 278/3-1 maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu ispatlanmamıştır.

Ancak, davalı ... tapuda satış sırasında bildirdiği ... mahallesi ... sokak 18/8 Güngören adres ile borçlulardan davalı ...'un adres olarak Haznedar mahallesi ... sokak 18/7 Güngören belirtildiğinden, davalı ...'ın belirtilen adreste oturup oturmadığı borçlu ... ile komşuluğu giderecek İİK'nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği veya bilebilecek şahıslardan olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

3-Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması Anayasa hükmüdür (md.141/3). Mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesi ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi hukuki dinlenilme hakkının da (HMK.md.27) gereğidir. Bu husus aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkı kapsamında da güvence altına alınmış haklardandır. Yargı organları her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, sabit görülen maddi vakıaları ve bunlardan çıkardıkları sonuç ve hukuki sebepleri gerekçelerine yansıtmalıdırlar.

a)Somut olayda, davalı ... yönünden bir değerlendirme ve gerekçe gösterilmeden davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Mahkemece, dava konusu 3305 ada 7 nolu bağımsız bölüm üzerinde davalı ... tarafından dava dışı ...Ltd.Şti borcuna karşılık davalı .... Sanayi Ticaret Anonim Şirketi lehine tesis edilen ipotek verildiğinden, borçlular ile ...Ltd.Şti arasındaki bağlantının ve ...'nin ipotek gerekçesinin araştırılarak İİK'nun 279.maddesi kapsamına girip girmediği değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

b)Davalı Finasbank, yönünden de bir değerlendirme ve gerekçe gösterilmeden davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi anılan bankanın davalı ...'a verilen konut kredisine istinaden dava konusu 5183 parsel 10 nolu bağımsız bölüm üzerinde ipotek tesis ettiği, bu ipoteğin borçlular ile bir ilgisinin olmamasına göre anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken gerekçesiz ve hatalı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi de hatalı olmuştur.

4-Kabule göre, HMK’nun 297/2.fıkrası gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekirken hangi satış, hangi ipotek belirtilmeden infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi de isabetsidir.." gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar (2)

Mahkeme 28.02.2019 tarih ve 2018/250 Esas 2019/156 Karar sayılı kararı ile dava konularından ...'in üzerine kayıtlı İstanbul ili, Güngören ilçesi, Güngören Mahallesi, 3305 Parsel 7 nolu bağımsız bölüm ile ilgili daha önce tesis edilen hüküm kesinleştiğinden bu davalı hakkında yeniden karar tesisine yer olmadığına, diğer taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

C. Bozma Kararı (2)

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 08.02.2022 tarih 2021/1278 Esas 2022/18907 Karar sayılı ilamıyla; "...Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, bozmaya uygun karar verilmiş bulunmasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir. Dava konularından 5183 parsel 10 nolu bağımsız bölüm ile ilgili olarak bir önceki bozma ilamında, ivazlar arasında bedel farkı ve borçlu ile davalı ... arasında bir akrabalık bağı olmadığı tespiti yapılmış, İİK’nın 280/1.maddesi gereğince borçlunun mali durumu konusunda bilgisi olup olmadığı yönünde araştırma yapılması gerektiği belirtilmiş, mahkemece yeniden yapılan inceleme sonucu anılan madde kapsamında olmadığı tespiti yapılarak davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemiştir.

Davalı ..., mahkemeye verdiği 19.12.2013 tarihli cevaba cevap dilekçesinde "taşınmazı satın aldıkları kişilerin gecikmiş ödemelerinin bulunduğunu ve işleri kötü gittiği için krediyi ödeyemediklerini ve gayrimenkulu acil satma ihtiyacında olduklarını söylediklerini” belirtmiştir. Bu açıklamalardan davalı ...’in borçlular ile önceye dayalı tanışıklıkları olmasa dahi, borçluların mali durumu hakkında satıştan önce bilgi sahibi olduğu sabittir.

Bu halde, bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlindirme yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur..." gerekçesi ile bozulmuştur.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar (3)

Mahkeme 22.11.2022 tarih 2022/294 Esas 2022/491 sayılı kararı ile önceki kararında ısrar etmiş, ancak davacı vekili 17.11.2023 tarihli dilekçesinde davadan feragat ettiğini bildirmesi üzerine Mahkeme bu kez 17.11.2023 tarihinde yukarıda belirtilen davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde , davalı ... hakkında karar kesinleşmiş olmasına rağmen yeniden karar verilerek yeni bir vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davalı ... Finansbank A.Ş dahili davalı olmadığından lehe vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre uyuşmazlık, İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.

2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun'un 277 ve devamı maddeleri

3. Değerlendirme

1.Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin değerlendirme bölümünün (2) numaralı bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2.Mahkemenin, Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak durumu oluşabilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla; kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. "Usuli kazanılmış hak" kavramı ise, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ana temellerinden olup bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder.

Mahkemece verilen 28.02.2019 tarih 2018/250 Esas 2019/156 Karar sayılı ilamı ile davalı ... hakkındaki dava kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine, 23,450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada kendisini avukat ile takip ettiren davalılara eşit olarak verilmesine karar verilmiş, bu karar sadece davacı vekili tarafından temyiz edilmiş diğer davalılar temyiz etmemiş, karar Dairenin 08.02.2022 tarih 2021/1278 Esas -2022/18907 Karar sayılı ilamı ile ... yönünden bozulmuştur. Buna göre diğer davalılar yönünden verilen hüküm kesinleşmiştir. Bu durumda mahkemece davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunun göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken ,davalılar ... ve QNB Finansbank AŞ lehine yeni bir vekalet ücreti belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici Madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

1.Değerlendirme bölümünün (1) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2.Değerlendirme bölümünün (2) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle temyiz istemlerinin kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının 6. ve 7. Bentlerinin hükümden çıkartılarak yerine 6. Bent olarak "Davalı ... ve QNB Finansbank A.Ş. lehine verilen hüküm kesinleştiğinden bu davalılar yönünden yeniden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,15.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.