"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1322 Esas - 2021/1516 Karar
HÜKÜM/KARAR : Asıl davada davalı ... yönünden davanın
kabulüne, davalı ........... yönünden
davanın reddine, birleşen davanın kabulüne/Davalı ...
............, vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı
Akbank T.A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile yeniden
esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın
reddine, birleşen davanın kabulüne
Taraflar arasındaki asıl davada haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat, birleşen davada noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asıl davada davalı ... vekili ile birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince birleşen davada davalı vekilinin başvurusunun esastan reddine, asıl davada davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin hissedarı olduğu taşınmazın Malatya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/10 Satış sayılı dosyası ile satıldığını ve müvekkilinin hissesine düşen satış bedelinin davalı banka nezdinde açılan hesaba yatırıldığını, satış dosyasının müvekkili tarafından temyiz edilmesi nedeniyle Yargıtay incelemesinde olduğu sırada davalı ... adına düzenlenen sahte vekaletnameye istinaden 10.04.2009 tarihinde müvekkilinin bankadaki parasının çekildiğini, müvekkilinin bu durumu 04.09.2015 tarihinde öğrendiğini, banka görevlileri tarafından paranın vekaleten ... tarafından 10.04.2009 tarihinde çekildiğine dair belgelerin müvekkiline verildiğini, bankaya ödeme sırasında ibraz edilen vekaletnamenin sahte olduğunu, müvekkilinin ... isimli bir avukata vekaletname vermediğini, müvekkilinin hesabında bulunan paranın banka görevlileri tarafından sahte vekaletnameye dayalı olarak ödenmesinde banka görevlilerinin yeterli dikkat ve özeni göstermediklerini, banka görevlilerin ödemeye esas vekaletnameyi ve kimlik bilgilerini noterde teyit ettirmeden müvekkilinin parasının sahte vekaletnameye dayalı olarak ödendiğini, bankaların güven kurumları olması nedeniyle en hafif kusurdan bile sorumlu olduklarını belirterek 93.469,00 TL'nin 10.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile dava değerini 119.611,63 TL'ye yükseltmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin hissedarı olduğu taşınmazın Malatya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/10 Satış sayılı dosyası ile satıldığını ve müvekkilinin hissesine düşen satış bedelinin Akbank T.A.Ş Malatya Şubesi nezdinde açılan hesaba yatırıldığını, satış dosyasının müvekkili tarafından temyiz edilmesi nedeniyle Yargıtay incelemesinde olduğu sırada ... adına düzenlenen sahte vekaletnameye istinaden 10.04.2009 tarihinde müvekkilinin bankadaki parasının çekildiğini, müvekkilinin bu durumu 04.09.2015 tarihinde öğrendiğini, banka görevlileri tarafından paranın vekaleten ... tarafından 10.04.2009 tarihinde çekildiğine dair belgelerin müvekkiline verildiğini, bankaya ödeme sırasında ibraz edilen vekaletnamenin sahte olduğunu, müvekkilinin ... isimli bir avukata vekaletname vermediğini, davalı noterin gerekli dikkat ve özeni göstermeden 09.04.2009 tarihli ve 9274 yevmiye sayılı müvekkilinin imzasını taşımayan düzenleme şeklinde vekaletname ile Avukat ... adına vekaletname çıkarıldığını, müvekkilinin hiçbir şekilde Kadıköy 6. Noterliğine gitmediğini ve adı geçen avukata vekaletname vermediğini, noter tarafından hazırlanan vekaletnamenin sahte olduğunu, Avukat ...'in sahte vekaletname ile müvekkilinin hesabındaki 119.611,63 TL parayı müvekkilinin haberi ve izni olmadan aldığını belirterek 119.611,63 TL'nin 10.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, müvekkili tarafından ödemenin noterlikçe düzenlenen vekaletnameye ve Bankacılık Kanunu'nun 61 inci maddesine istinaden gerçekleştirildiğini, müvekkilinin işlemlerinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığını, davacının sahte vekaletnameye dayalı zararını vekaletnameyi düzenleyen noterden talep etmesi gerektiğini, müvekkiline husumet yöneltilmesinin yerinde olmadığını, davaya konu hesabın Malatya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin talimatı doğrultusunda açıldığını, mahkeme yazısında hesap sahibinin adı ve soyadı dışında bilgi bulunmadığını, ortaklığın giderilmesi davasında da davacıya tebligatların ilanen yapıldığını, söz konusu işlemde müvekkili bankanın kendisinden beklenen tüm objektif özen ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirdiğini, somut olayda herhangi bir dolandırıcılık olayını tespit etme imkanı olmadığını, müvekkili bankanın çalışanları tarafından işlem anında ilgili noterden teyit alındığını, yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğunu, vekaletnamede soğuk mührün de mevcut olduğunu, müvekkili bankanın vekaletnamenin dayanağı olan nüfus cüzdanının sahte olup olmadığını inceleme yükümlülüğü bulunmadığını, mevcut olayda incelenebilirliği bulunan bir nüfus cüzdanı da bulunmadığını, vekaletnamedeki vekile ilişkin kimlik bilgileri ile parayı çeken kişinin kimlik bilgilerinin örtüştüğünü, olayda bankanın bir kusuru olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Asıl davada davalı ... davaya cevap vermemiştir.
Birleşen davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde; yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda davalı Av. ...'e vekaletname veren şahsın imzasının davacıya ait olmadığı tespit edilmiş olmasına rağmen vekaletname sırasında kullanılan nüfus cüzdanının iğfal kabiliyetinin olup olmadığının araştırılmadığını, üçüncü kişinin ağır kusuru nedeniyle illiyet bağı kesildiğinden müvekkilinin sorumluluğu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; asıl davada davalı ...'ın İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/118 Esas ve 2018/64 karar sayılı dosyasında yargılandığı ve beraatine karar verildiği, ceza hakiminin saptadığı maddi olayların ve özellikle fiilin davalı tarafından işlenmiş olup olmadığının hukuk hakimini bağladığı, ceza davasında yapılan yargılama sonucunda davalı ...'in olayda bir kusurunun ve görevini yapmada bir ihmalinin bulunmadığı ve bu nedenle de sanığın beraatine karar verildiği, ceza mahkemesi tarafından tespit edilen bu maddi vakıanın hukuk mahkemesini de bağlayacağı, dolayısıyla hakkında açılan ceza davasından beraat etmiş olan davalı ...'in söz konusu alacak bakımından hukuki sorumluluğunun bulunmadığı, asıl davada davalı ... yönünden; bir güven kurumu olan davalı bankanın uzağı görebilen (basiretli) bir tacir gibi kendisinden beklenen özeni göstermesi gerektiği, ancak davalı bankanın davacı adına Akbank T.A.Ş'nin Malatya Şubesine yatırılan paranın sahte vekaletname ile İstanbul Üsküdar Şubesi'nden çekilmesi hususunda şubelerin farklılığını göz önünde bulundurarak en azından davacıyı haberdar etmek suretiyle teyit etmesi gerektiği, bu şekilde davalı ... tarafından ibraz edilen vekaletnamenin sahte olup olmadığını tespit edebileceği, ancak davalı bankanın söz konusu teyit işlemini yapmayarak dosya kapsamındaki kusurlu ve özensiz davranışları nedeniyle davacıyı alacağından mahrum bıraktığı, dolayısıyla Akbank T.A.Ş'nin somut olayda sorumlu olduğu, birleşen dava yönünden; birleşen davalı noter tarafından üzerinde davacıya ait fotoğrafın bulunmadığı yani sahte nüfus cüzdanı ile davacı adına vekaletname düzenlendiği, dosyaya sunulan 01.02.2021 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda sahte olarak düzenlenen vekaletnamenin iğfal kabiliyetinin olup olmadığının mahkemece yorumlanmasının uygun görüldüğü, mahkememizce de söz konusu sahte vekaletnamenin iğfal kabiliyetinin olup olmadığının tespiti bakımından Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından dosyaya sunulan Nüfus Cüzdanı Talep Belgesinde davacıya ait olan fotoğraf ile vekaletnamenin verilmesine dayanak olan nüfus cüzdanında davacıya ait olduğu iddia edilen fotoğraftan farklı olduğu, iki belgede bulunan kişilerin birbirinden farklı kişiler olduğunun kolayca saptanabileceği, dolayısıyla söz konusu vekaletnamenin iğfal kabiliyetinin bulunmadığının kabul edildiği, söz konusu davada bir güven kurumu olan davalı noterin, özen yükümülüğüne aykırı olarak davacının hak kaybına uğramasına neden olan sahte vekaletnamenin düzenlenmesinde sorumluluğunun bulunduğu, zira Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından dosyaya sunulan Nüfus Cüzdanı Talep Belgesinde davacıya ait olan fotoğrafın açıkça sahte vekaletnamede davacıya ait olduğu iddia edilen fotoğraftan farklı olduğu, iki belgede de bulunan kişilerin birbirinden farklı kişiler olduğunun kolayca saptanabileceği, ayrıca davalı noterce kusurunun ortadan kalktığına dair illiyet bağının kesildiğine yönelik dosya kapsamında herhangi bir delil sunulmadığı, dolayısıyla davalı noterin davalı banka ile birlikte somut olayda meydana gelen zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 119.611,63 TL'nin 10.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'tan tahsiline, davalı ... yönünden davanın reddine, feri müdahil ve ihbar olunanın davada taraf sıfatı bulunmadığından haklarında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulüne, 119.611,63 TL'nin(tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) 10.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı ... vekili ve birleşen davada davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Asıl davada davalı ... vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili bankaya sahte olarak ibraz edilen vekaletnameyi resmi ... getirenin birleşen davanın davalısı olan noter olduğunu, vekaletnameyi alıp kullanan kişinin de diğer davalı Av. ... olduğunu, resmi vekaletnameyi müvekkili bankaya sunan diğer davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinin evleviyetle müvekkili yönünden de ret kararı verilmesini gerektirdiğini, müvekkilinin işlemlerinin kanuna uygun olduğunu, vekaletnameye istinaden ödeme yapılmaması durumunda müvekkilinin Bankacılık Kanunu'nun 61 inci maddesi gereğince cezai sorumluluğu bulunduğunu, söz konusu davada sahte olanın aslında vekaletnamenin oluşturulmasında kullanılan kimlik bilgileri olduğunu, kimlik bilgilerinin noterlikçe teyidinin yapılması gerektiğini, noterlikçe tespit edilemeyen kimlik bilgilerindeki sahteliğin müvekkili tarafından tespit edilmesinin mümkün olmadığını, sahte kimlik bilgilerinin ne şekilde oluşturulduğu tespit edilmeden hüküm tesis edilmesinin adil olmadığını, davacının iddia olunan zararının müvekkili banka dışında gerçekleştiğini, davaya konu hesabın Malatya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi talimatı ile açıldığını, mahkeme tarafından müvekkiline gönderilen yazıda davacının isim ve soy isim bilgisi dışında bilgi mevcut olmadığını, müvekkilinin mahkemenin ödeme emrini yerine getirmekle mükellef olduğunu, müvekkilinin kendisinden beklenen tüm objektif özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ödeme sırasında şifahen noterlikten teyit alındığını, sunulan vekaletnamede soğuk mührün de mevcut olduğunu, müvekkilinin tek yükümlülüğünün vekaletnameyi teyit etmek olduğunu, hesabın davacı tarafından açılan bir hesap olmaması nedeniyle davacının iletişim bilgilerinin müvekkilinde mevcut olmadığını, dava dışı üçüncü kişinin sahtecilik eylemi nedeniyle illiyet bağı kesildiğinden müvekkilinin sorumlu olmadığını, müvekkilinin dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde; noterin sorumluluğunun vekaletnamenin çıkarılmasına esas olan nüfus cüzdanının iğfal kabiliyeti olmaması durumunda doğduğunu, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda belge aslı olmaması nedeniyle iğfal kabiliyeti hususunda beyanda bulunulamadığının bildirildiğini, mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını, iğfal kabiliyeti olup olmadığının nüfus cüzdanı üzerinden araştırılması gerektiğini, davacı tarafından imzalanan Nüfus Cüzdanı Talep Belgesinin aslı dosya arasında olduğundan Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitülerinden rapor alınması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile birleşen dava yönünden yapılan incelemede noterin hukuki sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğunu, noterin sorumluluktan kurtulabilmesi için eylem ile zarar arasında illiyet bağının kesildiğinin kanıtlanması gerektiği, bunun da ancak mücbir sebebin varlığı halinde, üçüncü kişinin veya zarar görenin ağır kusurunun varlığı halinde mümkün olduğu, noter işlemi sırasında kullanılan nüfus cüzdanı aslı temin edilemediğinden sahte nüfus cüzdanının iğfal kabiliyeti olup olmadığı hususunda inceleme yapılmadığı, bu durumda zarar ile noter işlemi arasında uygun illiyet bağının kurulduğunun kabulü gerektiği, illiyet bağının kesildiğinin noter tarafından ispat edilmesi gerektiği, davalı noterin de bu yöndeki iddiasını ispatlayamadığı, bu nedenle birleşen davada davalı noter ...'nın istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, asıl davada Akbank T.A.Ş yönünden yapılan incelemede sahte olduğu sonradan anlaşılan vekaletnameyi kullanan davalı ...'in İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile kusurlu olmadığı kabul edildiğine göre davalı bankanın da kusurlu kabul edilemeyeceği, aynı bankanın farklı şubelerinden para çekilmesini engelleyen bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi vekaleten yapılan işlemlerde vekil edenden teyit alma yükümlülüğü de bulunmadığı, davalı bankanın herhangi bir kusuru olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle birleşen davada davalı ...'nın istinaf başvurusunun esastan reddine, asıl davada davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci cümlesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurularak asıl davanın reddine, feri müdahil ve ihbar olunanın davada taraf sıfatı bulunmadığından haklarında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulüne, 119.611,63 TL'nin 10.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve birleşen davada davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; asıl davada davalı ...'nin ağır kusurlu olduğunu, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davalının gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, ortaklığın giderilmesi davasının Malatya'da sonuçlandığını ve paranın da davalı bankanın Malatya Şubesine yatırıldığını, sahte vekaletname ile parayı çeken avukatın ortaklığın giderilmesi davasında taraf vekilliği olmadığını, bankanın yapacağı basit bir araştırma ile vekaletnamenin sahte olduğunun anlaşılabileceğini, davalı bankanın ağır kusurlu olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde; işlemin yapıldığı tarihte Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Kimlik Paylaşım Sisteminde resim, imza ve kaşelerin görünmediğini, bu nedenle mahkemenin iğfal kabiliyetinin bulunmadığı tespitinin hatalı olduğunu, sahte nüfus cüzdanının iğfal kabiliyeti olup olmadığının tespitinin teknik bir konu olduğunu ve Adli Tıp Kurumunca tespit edilemediğini, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün bildirdiği üzere noterlerin Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Kimlik Paylaşım Sistemini kullanarak noterlere ibraz edilen nüfus cüzdanlarında bulunan fotoğraflarla karşılaştırma yapabilecek herhangi bir fotoğrafa ulaşamadıkları ve nüfus cüzdanını hazırlayan ve imzalayan yetkililerin isimlerinin anılan sistem kapsamında noterlerce görülemediğinin bildirildiği, bu hususların müvekkil hakkındaki davanın kabulünün hatalı olduğunu gösterdiğini, davacının paranın bankada olmadığını 04.09.2015 tarihinde öğrendiğini, 8 senedir bu paranın akıbetini öğrenmeyen davacının eyleminin noterlik işlemi ile zarar arasındaki illiyet bağını kestiğini, sırf para çekmek için vekalet alan avukata bir gün sonra hiçbir araştırma yapmadan ödeme yapan banka yetkililerinin sorumlu olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; sahte vekaletnameye dayalı olarak davacı adına açılan banka hesabındaki paranın çekilmesi nedeniyle asıl davada bankanın hukuki sorumluluğundan kaynaklanan maddi tazminat, birleşen davada noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 49 uncu maddesi, 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun (1512 sayılı Kanun) 162 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Birleşen davada davalı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
1512 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları ilk olarak, mülga 3456 sayılı Noterlik Kanunu’nun 64 üncü maddesi hükmü ile düzenlenmiştir. Hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde noterlerin hukukî sorumlulukları hüküm altına alınmıştır. Bu iki hüküm arasında çok büyük farklılıklar bulunmamaktadır. 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Noterliğin bir kamu hizmeti olduğunu belirten kural, aynı zamanda noterin görev ve yetkilerini de düzenlemektedir. Bu derece önemli görev ve işlevleri nedeniyle sorumluluklarının da buna paralel biçimde düzenlenmesi gerekmiştir. Bundan dolayı noterin yapacağı işler son derece sıkı kural ve şekil şartlarına bağlanmıştır. Öte yandan; bir güven kurumu olan ve yaptıkları işlerde uzman olan noter, devlet adına birtakım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve beyanları resmîleştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır. 1512 sayılı Kanun’un 82 nci ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 38 inci maddeleri gereğince; noterlerin düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından özel ve ayrıcalıklı bir konum verilmiştir. Bu kadar önemli bir işin yapılmasıyla yetkili kılınan noterlerin sorumluluklarının da düzenlemeye paralel olması gerekir. Noterlerin uzmanlığına inanan ve güvenen iş sahipleri, yapılan iş ve işlemlerin tam ve sağlıklı olduğu konusunda kuşku duymamalıdırlar. Bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar doğmuşsa noterin bundan sorumlu olması doğaldır.
1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkânı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. 1512 sayılı Kanun’un 162 nci maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir. Doktrinde; ağırlıklı görüş maddedeki bu düzenlemenin noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, hatta başka bir ifadeyle ağırlaştırılmış özen sorumluluğu olduğu şeklindedir.
Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Ancak, bu sorumluluktan mutlak kusursuz sorumluluk olarak benimsendiği sonucu da çıkarılmamalıdır. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu Kadıköy 6. Noterliğinin 09.04.2009 tarihli ve 9274 yevmiye sayılı vekaletnamesinin düzenlenmesi sırasında kullanılan kimlikte yer alan davacıya ait bilgiler ile davacıya ait kimlik bilgilerinin uyumlu olduğu, vekaletnamenin düzenlendiği tarihte noterlerin kullandığı kimlik paylaşım sisteminde kimlik fotoğraflarının ve kimliği düzenleyenlerin bilgilerinin yer almadığı, davalı noter tarafından yapılan işlemde kullanılan kimlik belgesinin, kontrolü sağlanamayan fotoğraf haricinde sistemde yer alan bilgilerle aynı şekilde düzenlendiği, vekaletnamenin düzenlenmesi sırasında ibraz edilen kimlik belgesi ele geçirilemediğinden belgenin iğfal kabiliyeti olup olmadığının da tespit edilemediği, bu hali ile üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda; Bölge Adliye Mahkemesince eylem ile zarar arasındaki illiyet bağı kesildiğinden birleşen davada davalı noter ...'nın zarardan sorumlu tutulmaması ve birleşen davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
1. Değerlendirme bölümünün (1) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Değerlendirme bölümünün (2) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacı ve birleşen dava davalısına iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.