Logo

5. Hukuk Dairesi2022/10137 E. 2023/1538 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Orman tahdidi içinde kalan taşınmaz bedelinin 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini davasında pasif husumet ehliyetinin kimde olduğu ve davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Hazine'nin tapu sicilinden kaynaklanan zararlardan sorumlu olduğu, davalı idarenin husumet ehliyetinin bulunmadığı ve davanın husumetten ret ile sonuçlanması nedeniyle davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilerek mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kesinleşen orman tahdidi içinde kalan taşınmaz bedelinin 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

Vekâletnamesinde kanun yolundan feragat yetkisi bulunan davacılar vekili 31.01.2023 tarihli dilekçesi ile temyiz isteminden feragat ettiğini açıkça, kayıtsız ve şartsız olarak bildirmiştir.

Bu durumda, davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin feragat sebebiyle reddine karar vermek gerekir.

Davalı idare vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerin murisi ...'in paydaş olduğu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 515 parsel sayılı taşınmazda ... tarafından orman kadastrosu çalışmaları yapıldığını, taşınmazın ... Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığını, müvekkillerinin taşınmaz üzerindeki tassarruf hakkının süresiz ve keyfi bir şekilde engellendiğini, müvekkillerin mülkiyet haklarının ellerinden alındığını belirterek zararlarının tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 6831 sayılı Orman Kanunu’nun (6831 sayılı Kanun) 11 inci maddesi gereğince, orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanının, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmünde olduğunu, tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren 6 ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Tarım ve Orman Bakanlığı, ... ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişilerin itiraz edebileceğini, bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararlarının kesinleşeceğini, bu surenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu; ancak tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin 10 yıllık süre içerisinde dava açma haklarının saklı olduğunu, dava konusu taşınmazla ilgili orman kadastro işlemlerinin 27.04.2001 tarihinde ilan edilerek kesinleştiğini, davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını; dava konusu taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığını, taşınmaz orman vasfı niteliğini taşıdığından taşınmaz malikinin tapu siciline güven hükümlerinden yararlanamayacağını, davanın kabulü durumunda taşınmazın orman vasfı ile Maliye Hazinesi adına kayıt edileceğini, bu durumda davanın Maliye Hazinesine ihbarı gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.07.2018 tarihli ve 2018/553 Esas, 2019/533 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 24.05.2021 tarihli ve 2020/474 Esas, 2021/1090 Karar sayılı kararı ile davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 24.05.2021 tarihli ve 2020/474 Esas, 2021/1090 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; davanın 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat davası olduğu ve bu davalardan Hazinenin sorumlu olduğu, davalı idare aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda numarası zikredilen, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde; idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 114, 115, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı idare vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Davacılardan ...’in diğer davacıları temsilen avukata vekalet verdiği ve bu davacı adına verilmiş vekaletname bulunmadığı gözetildiğinde, adı geçen için usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı anlaşıldığından isminin karar başlığında yer almaması gerekir.

4. Dava husumetten ret ile sonuçlandığından davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Davacılar ..., ..., ... ve ... vekili Temyizi Yönünden

Davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,

B. Davalı İdare Temyizi Yönünden

Davalı tarafın İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile;

1. İlk Derece Mahkemesi kararının karar başlığından “...” adının çıkarılması,

2. İlk Derece Mahkemesi hüküm fıkrasına ayrı bir bent olarak “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine.

21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.