"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Diyarbakır ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 260 ada 10 parsel sayılı taşınmazda bulunan davalı payının kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın müvekkili idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kayyımı vekili cevap dilekçesinde özetle; taşınmazın gerçek rayiç değerinin araştırılarak buna göre karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile davalıya ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı idare istinaf dilekçesinde; lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda emsal alınan Melikahmet Mahallesi 331 ada 12 parsel sayılı taşınmazın dosya arasında bulunan aynı orana sahip payların satışı gözetildiğinde emsal alınan satışın muvazaalı olduğunun açıkça anlaşıldığını, emsalin daire satışı amacıyla yapılmış olması nedeniyle emsal alınamayacağını, emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazın farklı bölgelerde bulunduğunu, ayrı niteliklerde olduklarını ve emlak vergi değerleri arasında fark bulunduğu, aynı kamulaştırma kapsamında olup aynı mahallede bulunan diğer birçok dava dosyasında taşınmazların m²sine biçilen değerlerle, hükme esas alınan raporda dava konusu taşınmaza biçilen 926,26 TL arasında çelişki olduğunu, birçok dava dosyasında aynı emsalin kullanıldığını, aynı bölgede yapılan başka satışların dışlandığını, acele el koyma kararı ile dava tarihi arasında 6 aylık süre farkı bile yokken taşınmazın değerinde bu oranda bir artış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve bunun bölge koşullarına uygun bir tespit olmadığını, seçilen emsalin hatalı olduğunu, diğer hissedarlar tarafından açılması muhtemel şufa davasında caydırıcı olmak amacıyla iş bu satışın yüksek bedelle yapıldığını, bu yönüyle de söz konusu satış işlemi muvazaalı olup emsal olarak alınmasının isabetli olmadığını, aynı amaçla kamulaştırılan birbirine komşu olan taşınmazlarla ilgili olarak açılan davalarda aynı değerlendirme tarihi itibarıyla benzer sonuçlara ulaşılması oluşabilecek farklılıkların da makul gerekçelerle açıklanması gerekirken birbirine komşu taşınmazlar için haklı ve somut bir gerekçe gösterilmeden çok farklı metrekare birim fiyatları belirleyen raporlara göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, Diyarbakır 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/552 Esas sayılı dava dosyasında aynı mahallede bulunan bir taşınmaz için 600 TL/m², yine aynı Mahkemenin 2017/738 Esas sayılı dava dosyasında 589 TL, 2017/517 Esas sayılı dava dosyasında 583 TL/m² değer belirlendiğini, emsal taşınmazın 78,45 TL/m², dava konusu taşınmazın 50,45 TL/m² vergi değeri olmasına karşın vergi değerlerine ters ve orantısız şekilde değer belirlendiğini, iadesine karar verilen miktarın davalı tarafça çekilmiş olması hâlinde çekildiği tarihe kadar varsa işlemiş olan mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerektiğini, faizin bitiş tarihinin infazda tereddüt oluşturacağını ileri sürmüştür.
2. Davalı kayyımı istinaf dilekçesinde, usûlüne uygun araştırma yapılmadığını, keşif heyetinde yer alan ve rapor hazırlayan heyet uzman ve yeterli bir heyet olmadığını, yargılama sırasındaki beyan ve itirazlarının yeterince dikkate alınmadığını, mütemmim cüzlerin ve/veya yapının taşınmaz üzerinde olup olmadığı hususunun tam olarak araştırılmadığını, usulsüz emsal incelemesi ile taşınmazın değerinin düşük belirlendiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arsa niteliğindeki taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesine ve Anayasa Mahkemesinin 27/11/2020 tarihli ve 31317 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 16.07.2020 tarihli ve 2018/104 Esas, 2020/39 Karar sayılı iptal kararı sebebiyle tespit edilen bedelin kararın kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine ilişkin ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı idare temyiz dilekçesinde; lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda emsal alınan Melikahmet Mahallesi 331 ada 12 parsel sayılı taşınmazın dosya arasında bulunan aynı orana sahip payların satışı gözetildiğinde emsal alınan satışın muvazaalı olduğunun açıkça anlaşıldığını, emsalin daire satışı amacıyla yapılmış olması nedeniyle emsal alınamayacağını, emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazın farklı bölgelerde bulunduğunu, ayrı niteliklerde olduklarını ve emlak vergi değerleri arasında fark bulunduğu, aynı kamulaştırma kapsamında olup aynı mahallede bulunan diğer birçok dava dosyasında taşınmazların m²sine biçilen değerlerle, hükme esas alınan raporda dava konusu taşınmaza biçilen 926,26 TL arasında çelişki olduğunu, birçok dava dosyasında aynı emsalin kullanıldığını, aynı bölgede yapılan başka satışların dışlandığını, acele el koyma kararı ile dava tarihi arasında 6 aylık süre farkı bile yokken taşınmazın değerinde bu oranda bir artış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve bunun bölge koşullarına uygun bir tespit olmadığını, seçilen emsalin hatalı olduğunu, diğer hissedarlar tarafından açılması muhtemel şufa davasında caydırıcı olmak amacıyla iş bu satışın yüksek bedelle yapıldığını, bu yönüyle de söz konusu satış işlemi muvazaalı olup emsal olarak alınmasının isabetli olmadığını, aynı amaçla kamulaştırılan birbirine komşu olan taşınmazlarla ilgili olarak açılan davalarda aynı değerlendirme tarihi itibarıyla benzer sonuçlara ulaşılması oluşabilecek farklılıkların da makul gerekçelerle açıklanması gerekirken birbirine komşu taşınmazlar için haklı ve somut bir gerekçe gösterilmeden çok farklı metrekare birim fiyatları belirleyen raporlara göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, Diyarbakır 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/552 Esas sayılı dava dosyasında aynı mahallede bulunan bir taşınmaz için 600 TL/m², yine aynı Mahkemenin 2017/738 Esas sayılı dava dosyasında 589 TL, 2017/517 Esas sayılı dava dosyasında 583 TL/m² değer belirlendiğini, emsal taşınmazın 78,45 TL/m², dava konusu taşınmazın 50,45 TL/m² vergi değeri olmasına karşın vergi değerlerine ters ve orantısız şekilde değer belirlendiğini, iadesine karar verilen miktarın davalı tarafça çekilmiş olması hâlinde çekildiği tarihe kadar varsa işlemiş olan mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerektiğini, faizin bitiş tarihinin infazda tereddüt oluşturacağını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı idare ile davalı tapu maliki arasında kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki Diyarbakır ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 260 ada 10 parsel sayılı taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesi yerindedir. Her ne kadar vergi değerleri nazara alınmadan emsal karşılaştırması yapılarak bedel belirlenmişse de bu husus temyiz edenin sıfatı nazara alınarak bozma nedeni yapılmamıştır.
3.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 tarihli ve 30791 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan kararı da göz önüne alınarak, davanın niteliği gereği davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.
4.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı idare vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı idareden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,12.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.