"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan ... ve diğer davacıların murisi ... 04.10.1974 tarih ve 6642 yevmiye nolu satış işlemi ile Antalya ili, ... ilçesi, ... köyü, ... tarla mevkiinde kain taşınmazdan hisse satın aldıklarını, davacıların 178 cilt 79 sayfada kayıtlı olan tapuya dayandıklarını, davacıların taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın tapu kaydında herhangi bir şerh ya da kısıtlamanın olmadığını, 1980 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın makilik niteliği ile Hazine adına tespit edildiğini, davacıların dayandığı tapu kaydının diğer tapu sahiplerini de kapsamı içinde alan ... 229 parselin tespitine itiraz edilmesi sonucu Kadastro Mahkemesinin 1982/50 Esasında davanın görüldüğü ve hükmün 01.07.2008 tarihinde kesinleştiğini, davacının tapu siciline güvenerek burayı satın aldığını, devletin yaptığı işlerde devamlılığın esas olduğunu, davacıların uğradığı zarardan Hazinenin kusursuz sorumluluğu olduğunu, davacıların iyi niyetli olarak tapu siciline güvenerek taşınmazı satın aldıklarını, tapularının yok sayıldığını, davacıların 1974 yılında bedelini ödeyerek satın aldıkları bu hisselerin davacılar adlarına tapuya kayıt ve tesciline, bunun mümkün olmaması halinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tapu sicilinin yanlış tutulmasından dolayı bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu iddiasıyla fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 5.000,00 TL tazminatın Hazineden alınarak faizi ile birlikte davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı itirazında bulunduklarını, dava konusu 229 parselin kadastro sırasında Hazine adına tespit edildiğini, şahıslarca itiraz üzerine Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 205/5 Karar sayılı kararıyla Hazine adına tescil kararı verdiğini, kararın kesinleştiğini, bu karara göre davacıların dayandıkları eski tapu ile 229 parselde mülkiyet haklarının olmadığının kesin hükme bağlandığını, hem maddi anlamda hem de şekli anamda kesin hükmün mevcut olduğunu, kesin hükmün davacıları bağladığını, davacıların tazminat talebinin de dayanaksız olduğunu, davacıların dayandıkları eski tapuyla hakları mevcutsa bu haklarını eski tapularının revizyon gördüğü parsel maliklerinden isteyebileceklerini, Hazinenin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Devletin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulabilmesinin tek yolunun kayıt malikinin kendi kusuru ile kaydın yitirilmesine neden olması olduğunu, kayıt malikinin kusurlu olduğunu kanıtlama yükümlülüğünün de Devlete ait olduğunu, davalı Hazinenin bu yönde bir iddiasının bulunmadığını, davacıların dayanağı tapu kaydının öncesi Nisan 1320 ve 1325 tarihli tapular olup davacılar Antalya ili, ..., ... 04.10.1974 tarihli ve 12 sıra numaralı tapuya Tapu Müdürlüğünde yapılan resmi işlem sonucu satın alma yoluyla malik olduklarını, bu tapuların satın aldığı tarihte yürürlükte olan yasal mevzuat uyarınca geçerli olduğunu, davacıların bu tapuları satın alırken tapu kütüğünde bu tapunun geçersiz olduğuna ilişkin her hangi bir şerh veya kısıtlama olmadığını, buna rağmen bu tapuya güven ilkesi gereğince davanın reddine karar verilmesinin hukuken yanlış olduğunu, aynı kök tapudan gelen diğer bir taşınmazda Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2013/593 Esas, 2013/5207 Karar sayılı ilâmında Hazinenin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddeye göre sorumlu olduğu belirtilerek yerel mahkeme kararının bozulduğunu, yargı kararlarının birbirleri ile örtüşmesi gerektiğini belirterek, oluşan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesince tazmin edilmesi gerektiğini, bu nedenle davacıların kazanımlarının korunması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesi ile, davanın reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, lehlerine keşifte belirlenen taşınmaz değeri üzerinden nispi vekalet ücreti yerine maktu ücreti takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapu iptal ve tescil davası yönünden Kadastro Mahkemesinin 1988/302 Esas, 1994/2476 Karar ve 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararlarının 590 ve 299 parseller yönünden kesin hüküm oluşturduğu, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı uğranılan zararın giderilmesine ilişkin tazminat davasının ise Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin aynı taşınmaz yönünden verdiği 10.05.2018 tarihli ve 2016/10080 Esas, 2018/1754 Karar; 10.05.2018 tarihli ve 2016/7915 Esas, 2018/3621 Karar; 13.03.2018 tarihli ve 2017/6530 Esas, 1749 Karar; 01.03.2018 tarihli ve 2017/6272 Esas, 2018/1625 Karar; 15.02.2018 tarihli ve 2017/7369 Esas, 2018/1036 Karar sayılı emsal kararları nazara alınarak taşınmazlara dayanak eski tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu hâlde buna itibar edilmeden Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izale-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün artırılması davası olmadığı, yapılan kadastro çalışmasında 590 ve 229 parsel sayısında tesbit gördüğü, vaki itiraz üzerine tespite dayanak alınan tapu kaydının miktarı ile geçerli olduğu ve tapu miktarı kadar kısmın başka parsellerde tapu maliklari adına tespit ve tescil edildiği kabul edilmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün derecattan geçerek kesinleştiği, bu kapsamda tapu iptali ve tescil davası yönünden davacıların kayda dayalı haklarının bulunmadığı, tazminat talebi yönünden ise tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği ve yargılama sırasında tamamlanan bir harç bulunmadığı gibi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca hükmedilen vekâlet ücretinde bir isabetsizlik de bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 6100 sayılı Kanun'un 357 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyada bulanan kanıt ve belgelerden; Antalya ili, ... Köyünde bulunan kayden 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak, 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davası sonunda, mahkemece 11.01.1940 tarih ve 15/1 sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği, ancak kararda, tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık artırmada, taşınmazın Kemal Kasapoğlu ve Hasan Ümüksüz adına tescil edilmesinden sonra, 13.04.1944 tarih ve 118 sıra nosu ile oluşan tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tâbi tutulduğu, maliklerin talebi, Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün 19.07.1968 tarih ve 5572 sayılı oluru ile 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planına bağlı olarak yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü, davacılar murislerinin bu taşınmazlardan hisse satın almak suretiyle taşınmazı edindiği; ancak taşınmazın bulunduğu yerde 1980 yılında yapılan tapulama çalışmalarında davacıya ait tapu hiçbir parsele revizyon görmeyerek kayıt kapsamındaki alanın 229 parsel olarak makilik vasfı ile Hazine adına 9.298.589 m² yüzölçümü ile tespit gördüğü ve bu taşınmazla ilgili Antalya Kadastro Mahkemesinde 06.12.1982 tarihinde açılıp 2004/1 Esas sayılı dosya üzerinden karara bağlanan davada, söz konusu taşınmazın tapu kaydının dayanağını oluşturan izale-i şuyu davasında yüzölçümünün 1.838.000 m²den 22.201.202 m²ye çıkarılarak tescilin dayanağının yolsuz olması ve taşınmazların bulunduğu sahanın 1946 yılında 3116 sayılı Kanun kapsamında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içerisine alındığı, 1952 yılında makiye tefrik edildiği ve 1976 yılında da orman sayılmayan makilik olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın içerisinde bulunduğu alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmakla beraber öncesinin Devlet Ormanı olması nedeniyle tespite itiraz davasının reddi ile yüzölçümü düzeltilerek taşınmazın fazlasının Hazine adına tesciline karar verildiği ve söz konusu kararın 01.07.2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra 08.11.2016 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de; somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacılardan peşin alınan temyiz karar harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,26.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.