"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 16. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkında Kanun’a aykırı davranılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini stemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı ... tarafından kendi adına asaleten ve diğer davacılar adına vekaleten istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve bir kısım davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... kendi adına asaleten, diğer davacılar adına vekaleten düzenlediği dava dilekçesinde; İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 404 pafta, 2522 ada, 10 parselde kayıtlı, davacılar ...'nın 1/10, ...'nın 3/20, ...'nın 3/20 hissedar olduğu arsaya kamulaştırma usulleri ve Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Anayasa ve diğer sair kanunların mülkiyeti ve hukuki hakları koruyan tüm maddelerine aykırı olarak el konulduğunu, söz konusu arsanın senelik verginin halen davacılar tarafından ödendiğini; ancak mülkiyet haklarının kullanılmasının engellendiğini, binalarının rızaları olmadan yıkıldığını ve arsanın üzerine rızaları dışında bina yapıldığını ve hiçbir şekilde bilgi verilmediğini, inşa edilen Loca Mahal adlı projenin bitme aşamasına geldiğini, ...'ın kendi sitesinde ve diğer sitelerinde projeden daire ve ticari dükkan satışlarının yapıldığını, idare tarafından hangi usulün izlendiğinin bilinmediğini, şayet 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un (6306 sayılı Kanun) 6 ncı maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan prosedür takip ediliyor ise acele kamulaştırma yoluna gidilmişse bedel tespit ve tescil davsı açılması gerektiğini, ancak bu davaların açılmasının hakkın kötüye kullanılması ve mülkiyet hakkının ihlali boyutuna varmaması gerektiğini, adı geçen yasal düzenlemenin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında belirtilen prosedür tercih edildiyse herhangi bir sürecin yürütülmediğini belirterek; haksız fiil nedeniyle oluşan zararların tazminini ve mahrum kalınan kârların ödenmesini, Loca Mahal projesi ile yapılmakta olan inşaat alanının metrekaresi ile paydaşı oldukları arsanın metrekaresi üzerinden tespit edilecek oran doğrultusunda, projenin arsaya kattığı değer de göz önüne alınarak arsanın değerinin tespiti ile dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; taşınmazda kamulaştırmasız el atmalarının olmadığını, 6306 sayılı Kanun’a göre yürütülecek prosedüre göre bir yapının riskli olduğu tespit edildiğinde yıkılması gerektiğini, ardından yapının maliklerinin en az 2/3 oranlı çoğunluğu ile yeni yapının yapılması kararlaştırılacağını, çoğunluğa katılmayan ve yeni yapı yapılmasına muvafakat etmeyen maliklerin paylarının ise açık arttırma usulü ile satılacağını, dava konusu taşınmazında dahil olduğu taşınmaz adalarının 24.12.2012 tarihinde Bakanlar Kurulunun kararı ile riskli alan ilan edildiğini, ilişkin iş ve işlemlerde kentsel dönüşümün bir an önce sağlanması amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 06.03.2013/945 tarih/sayılı oluru ile belediyelerinin yetkilendirildiğini, belediye meclisinin bu kapsamda alınan 08.03.2013/39 tarih/sayılı kararı uyarınca belediye ile kamu iştiraki İstanbul Konut İmar Plan Turizm Ulaşım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (...) arasında 15.03.2013 tarihi itibariyle “Ortak Hizmet Uygulamaları İşbirliği Protokolü” imzalandığını, riskli alan kararının Bakanlar Kurulunun 27.12.2016/967 tarih/sayılı kararıyla, bakanlık tarafından yapılan yetkilendirmenin de 24.01.2017/1227 tarih/sayılı olur ile yenilendiğini, söz konusu riskli alanda ... tarafından, satın alma, takas ve arsa satışı karşılığı gayrimenkul satış vâadi sözleşmesi yapılmak suretiyle, dolayısıyla uzlaşma yoluyla mülkiyet bütünlüğünün büyük oranda sağlandığı ve buradaki 13 ada ve bu adalara bağlı 147 adet parsel ile ara yolların, 6306 ve 3194 sayılı Kanunlar kapsamında yapılan ihdas, tevhit ve benzeri imar iş ve işlemleri neticesinde 29.09.2017 itibarıyla 35936.37 m² yüzölçümlü bir taşınmaz olarak 3345 ada 1 parsel numarasıyla ilgilileri adına tescil edildiğini, yeni oluşan taşınmazın halihazırda 32812.26 m² kısmının ..., 2757.63 m² kısmının Maliye Hazinesi, 49.00 m² kısmının Bezmi Alem Valide Sultan Vakfı, 317.48 m² kısmının ise (46.43 m² kısmı davacılara ait olmak üzere) uzlaşma sağlanamayan muhtelif özel ve tüzel kişiliklere ait olduğunu, ... tarafından davacıların da içerisinde yer aldığı kısmın malikleri olan özel ve tüzel kişiliklerle de görüşüldüğünü ve satın alma, takas ve arsa satışı karşılığı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılması gibi lazım gelen tekliflerin yapıldığı ancak bugüne kadar uzlaşma sağlanamadığını, 3345 ada 1 parsel sayılı 35936.37 m² sahalı taşınmazın paydaşları arasında uzlaşma sağlanamayan (içerisinde davacıların da yer aldığı) hisselerin 6306 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile ilgili kanunun uygulama yönetmeliğinin 15 ve 15/A maddeleri uyarınca satılması iş ve işlemlerine başlanılmış bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yargı yolu caiz olmadığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi delaletiyle 115 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı taraf istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki açıklamaları kısmen tekrar ederek, mahkemenin arsa bedeline yönelik talebi gerekçeli kararında değerlendirmediğini, idarenin, 6306 sayılı Kanun’un kendisine verdiği seçimlik hakkı suistimal edip, mülkiyet hakkını koruyan hukuk düzenini ihlal ederek halen bireylerin mülkiyetinde olan taşınmazda doğrudan inşaata başlamasının hizmet kusuru olarak nitelendirilemeyeceğini, bugüne kadar inşaat yapıldığına dair bildirimde dahi bulunmayan ... Belediye Başkanlığının, Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde 10.06.2020 tarihinde açılan davanın hemen ardından kanundaki usulün izlenmesine nihayet karar vererek davaya konu taşınmaz hisselerinin açık artırma usulü ile satılması yönünde 02.07.2020 tarihli idari kararı çıkardığını, bu idari kararlarıyla belediyenin, mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ve ilgili taşınmazlara kamulaştırmasız el atma usulü ile el koyduğunu adeta kabul ettiğini, İstanbul 13. İdare Mahkemesinin 2020/1192 esası üzerinde görülen dava sonunda hem adli hem idari yargıda ayrıca görev uyuşmazlığı oluştuğunu, bu hususla alakalı ayrıca hüküm kurulmasını, neticede yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak üzere gönderilmesine, dosyada bulunan yazılı ve sözlü tüm beyanlarının tekrarıyla, tapu kayıtlarındaki mevcut yüzölçümler esas alınıp, dilekçelerinde belirttikleri gerekçeler doğrultusunda taşınmazın üzerindeki binanın kattığı değer de göz önünde bulundurularak, gerçek değerin tespit edilmesine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın davalı idarenin 6306 sayılı Kanun'a aykırı davranışı sebebiyle tazminat talebinden ibaret olduğu, dava konusu taşınmazın riskli alan kabul edilmesi üzerine kentsel dönüşümün sağlanması amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının oluru ile davalı idarenin yetkilendirildiği, davacılarla anlaşma sağlanamadığı, uzlaşma sağlanamayan davacı maliklerin paylarının 6306 sayılı Kanun kapsamında satışının yapılması işlemlerinin davalı idarece yapıldığı, işbu iş ve işlemler yönünden eldeki davada tazminat talebinde bulunulduğu, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğu, mahkemenin dayandığı gerekçelere göre davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı taraf temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6306 sayılı Kanun'a aykırı davranılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6306 sayılı Kanun’un 2. ve 6. maddeleri
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 2522 ada, 10 parsel sayılı taşınmazın 6306 sayılı Kanun uygulaması kapsamında yapılan imar işlemleri sonucu 3345 ada 1 parsel olarak tescil edildiği, davacıların paylarının bu taşınmaza taşındığı, yargılama devam ederken davacıların paylarının 6306 sayılı Kanun gereği açık arttırma usulü ile ...’a satıldığı anlaşılmıştır.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı tarafın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.