Logo

5. Hukuk Dairesi2022/11564 E. 2023/1604 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca uğranılan zararın Hazineden tahsili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının tespit edilmesi, davanın adli yargıda görülmesinin ve tazminat şartlarının oluştuğunun gözetilmesiyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1007 nci (4721 sayılı Kanun) maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde; Sakarya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 4919 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması sebebiyle uğradığı zararını 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalıdan işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkinini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın derdest olduğunu, davacının tapu iptal ve tescil talepli dava açamayacağını, idari yargının görevli olduğunu, parselin tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmadığını, sorumluluk halinin kabulü durumunda tazminatın zararın doğduğu tarih itibarıyla hesaplanması gerektiğini, tapunun iptal edilmediği için zararın doğmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne dava konusu taşınmazın tamamının bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile tapu sicilinden terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın değerinin bilirkişi raporunda çeşitli kriterler dikkate alınarak belirlendiğini; ancak taşınmazın konum itibarıyla sahip olduğu özelliklerin göz önünde bulundurulmadığını, puanlama usulünde yapılan değerlendirmenin dayanağının açık olmadığını ve taşınmazın tüm özellikleri dikkate alınarak puanlama yapılmadığını, bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, taşınmazın değerinin düşük hesaplandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davanın kısmi dava olarak nitelenmesi gerektiğinden ıslah edilen kısma ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle tapu kaydının iptali ve terkin isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, dava hakkının da o hakkın sahibine ait olması nedeniyle davacıların bu yönde bir dava açamayacaklarını, hiç kimsenin dava açmaya zorlanamayacağını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, idarenin işlem yapmamasına karşı başvurulması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının fonksiyon gaspı niteliğinde olduğunu, açılacak davaların değerlendirme tarihinin tapunun iptal edildiği tarih olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumsal niteliğindeki taşınmazın tarım arazisi kabul edilerek değerinin tespit edilmesinin hatalı olduğunu, davanın reddine karar verilmeyecekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında olduğu gibi tazminatın denkleştirilmesi suretiyle hakkaniyete uygun bir çözüm bulunması gerektiğini, fiilen meskun halde bulunmayan ve belediye hizmetlerinden yarrlanmauyan taşınmazın arsa olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, meskun mahalde bulunduğu kabul edilse bile belediye hizmetlerinden faydalanmadığı için yine arsa olarak kabul edilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırması yolu ile değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin tapu kaydı henüz iptal edilmediğinden değerlendirme tarihi olan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin, davanın adli yargıda görülmesinin ve taşınmazın vasfı ile tazminat şartlarının oluştuğunu, davalı Hazine vekilinin yönündeki istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğini, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı tarafça yatırılan harcın kararın kesinleşmesiyle davacıya faizsiz olarak iade edilmesinin mülkiyet hakkının açık ihlali olduğunu, bilirkişilerin dava konusu taşınmaza 3621 sayılı Kıyı Kanunu'yla (3621 sayılı Kanun) verilen gerçek zararı hesaplayamadığını, dava konusu parsele 3621 sayılı Kanun'la inşaat yasağı gelmemiş olsaydı dava konusu taşınmazın bedelinin çok daha yüksek olacağını, emsal incelemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle tapu kaydının iptali ve terkin isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, dava hakkının da o hakkın sahibine ait olması nedeniyle davacıların bu yönde bir dava açamayacaklarını, hiç kimsenin dava açmaya zorlanamayacağını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde idarenin kamulaştırma işlemi yapmayıp tapu iptali ve tescil davası da açmadığının belirtildiğini, idarenin işlem yapmamasına karşı başvurulması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, hükmedilecek vekâlet ücretinin maktu olması gerektiğini, açılacak davaların değerlendirme tarihinin tapunun iptal edildiği tarih olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumsal niteliğindeki taşınmazın tarım arazisi kabul edilerek değerinin tespit edilmesinin hatalı olduğunu, davanın reddine karar verilmeyecekse AİHM kararlarında olduğu gibi tazminatın denkleştirilmesi suretiyle hakkaniyete uygun bir çözüm bulunması gerektiğini, alınan bilirkişi raporunun dava konusu taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’nun “Sorumluluk” karar başlıklı 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu taşınmazın 02.10.2019 tarihinde satış yoluyla şerhsiz olarak davacı adına tespit ve tescil edildiği, taşınmazın tamamının 1991 tarihinde kesinleşen kıyı kenar çizgisinde kaldığını, eldeki davanın 22.10.2019 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, taraf vekilleri tarafından temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.