Logo

5. Hukuk Dairesi2022/11677 E. 2023/1168 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle oluşan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini isteminin reddi üzerine açılan temyiz davası.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydında "hisse hatası vardır" şerhi mevcutken davacının taşınmazı satın alması nedeniyle, oluşan zararla tapu işlemleri arasında nedensellik bağı bulunmadığı ve davacının iyi niyetli olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

Tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; dava konusu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1714 ada 2 parsel (eski ... Köyü 666 parsel) sayılı 97.000,91 m² yüzölçümlü taşınmazın bir kısmına miras intikali sonucu sahip olduğunu, akabinde farklı zamanlarda hisseler satın almak suretiyle intikal ve satış işlemleri sonucu toplam 178.928,18 m²lik kısımda malik olması gerekirken taşınmazın tamamının 97.000,91 m² olarak tescil edildiğini, tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; tapu sicilinin tutulmasından doğan tüm zararlardan Devletin sorumluluğunun sınırsız olmadığını, davacının miras yoluyla gelen ve satın aldığı taşınmazın alanını kullandığı zeminin durumundan her zaman bilebileceğini, taşınmazın yüzölçümünün maddi hataya dayalı olarak yanlış olması nedeni ile zararının oluştuğunu, mahallinde keşif yapılıp dava konusu taşınmaza ilişkin tüm bilgi ve belgelerin toplanıp hava fotoğrafları getirtilerek yapılacak inceleme sonucu Yargıtay içtihatları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapu sicilinin aleni olduğu, davacıların miras bırakanının alım satım sırasında tapu kaydındaki hisse hatası vardır şerhini görerek satın aldığı ve satın aldığı taşınmazın alanını kullandığı zemin durumu ile taşınmazın çap örneğinden her zaman bilebilecek durumda olduğu, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekcesinde; tapu kütüğünde davacı adına kayıtlı 4 ayrı hissede toplam 174.605,32 m² pay kayıtlı olduğu halde davacının satış işlemi ile iktisap ettiği 20 adet resmi senette toplam 77.662,93 m² payının olduğunu, yargılama sırasında Tapu Müdürlüğünce hisse hatası düzeltilmek suretiyle davacının taşınmazdaki hissesinin 51.172,80 m²ye düştüğünü, davacının bedelini ödeyerek satın aldığı kısımda 26.490,13 m² azalma meydana geldiğini, tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olan devletin makul kabul edilebilecek sayı ve miktarı aşacak şekilde taşınmazın toplam yüzölçümünden de fazla alanda hata yaptığını, çok sayıda hissedarın bulunduğu dava konusu taşınmazda hangi hissede ne miktarda hata bulunduğunun belli olmadığını, tapu kütüğünün beyanlar hanesine düşülen hisse hatası şerhinin gerekli aleniyeti sağladığından bahsedilemeyeceğini, hisse hatasını düzeltmeye yönelik işlem yapmayan ve lehlerine hatalı olarak fazladan hisse tescil edilmiş kişilerin tapuda satış yapmasına izin veren Hazinenin sorumlu tutulması gerektiğini, taşınmazın yüzölçümünde bir artış ya da azalma olmadığını, taşınmazın çapının değişmediği gibi yüzölçümünün maddi hata sebebiyle yanlış yazılması gibi bir durumun da söz konusu olmadığını, hatanın taşınmazdaki bazı hissedarlar adına olması gerekenden fazla pay tescil edilmesi ve bu hisseleri satın alan kişilerin gerçekte satın aldıklarından daha fazlası için bedel ödemek zorunda bırakılmalarından kaynaklandığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların miras bırakanı ...’ın çekişmeli taşınmazda kayden satın aldığı paylardaki hatanın 20.09.2006 tarihli ve 21133 yevmiye nolu isim tashihi sırasındaki hatalı pay tescilinden ve 03.09.2015 tarihli ve 30665 yevmiye nolu resmi satış akit tablosunda Fatma Şen ve iştirakçilerinden 569/117900 pay satın aldığı halde sistemsel hata sebebiyle 942631/943200 payın fazla tescil edilmesinden kaynaklandığı, davacıların mirasbırakanı adına yolsuz olarak daha fazla payın tescil edilmesi ve pay satışına ilişkin resmi senetlerin tümünde yer alan hisse hatası şerhi karşısında davacının taşınmazdaki pay hatasını bilerek ve sonuçlarını kabul ederek pay satın aldığı, 4721 sayılı Kanun’un 1024 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca yolsuz tescili bilen veya bilmesi gereken kişinin kazanımının korunamayacağı, 4721 sayılı Kanun’un 1023 üncü ve 1007 nci maddelerindeki koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden hatalı olduğu tespit edilmesine rağmen davacı tarafça vekalet ücreti istinaf sebebi yapılamadığından istinaf sebepleriyle bağlı kalınarak vekalet ücreti yönünden düzeltme yapılamayacağı, böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( 6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden hatalı olduğu tespit edilmesine rağmen bu hususun istinaf dilekçesinde belirtilmediği gerekçesiyle düzeltilmemesinin hatalı olduğunu belirterek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddelerine ek olarak 355 inci maddesinin birinci fıkrası.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile 1020 nci maddesi ve 2 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Dava konusu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1714 ada 2 parsel (eski ... Köyü 666) parsel sayılı 97.000,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın 15.01.1963 tarihinde hükmen dava dışı kişiler ile 1144800/37728000 pay ve 57240/37728000 payın ... adına tescil edildiği, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/156 Esas, 2006/152 Karar sayılı ilamıyla eski 666 parselin paydaşlarından ...’in baba adının ... olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle ... oğlu ... olarak düzeltilmesine karar verildiği, 20.09.2006 tarihli ve 21133 yevmiye nolu işlemle 31959/104800 payın ... oğlu ... adına tescil edildiği, 21.09.2006 tarihli ve 21287 yevmiye numarasıyla ...’in payının mirasçılarına intikal işleminin yapıldığı, davacı ...’ın 13.05.1981 tarih 1030 yevmiye numaralı resmi senetle 666 parseldeki 1572000/37728000 payı Mustafa Asım Atasoy’dan satın aldığı, taşınmazın beyanlar hanesine 23.12.2010 tarihli ve 35961 yevmiye numarasıyla “ hisse hatası vardır” şerhinin yazıldığı, anılan şerhten sonra ... oğlu ... mirasçılarının 24.12.2012 tarih, 30757 yevmiye numaralı resmi senetle 31959/104800 payı davacı ...’a sattıkları, davacının 03.09.2015 tarihli ve 30665 yevmiye numaralı resmi senetle 569/117900 payı el birliği halinde malik olan ... ve iştirakçilerinden satın aldığı, yine değişik tarihlerde kayden paylar satın aldığı, yargılama sırasında davacıların mirasbırakanı ...’ın tapudaki hatalı olan 704797/471600 payının düzeltilerek 209383/943200 pay olarak tapuda tescil işleminin yapıldığı, ... Tapu Müdürlüğü’nün 25.10.2019 havale tarihli cevabi yazısında; 20.09.2006 tarih 21133 yevmiye numarasında yapılan isim tashihi işleminde ... Oğlu ...'e ait hissenin 3339/104800 olması gerekirken sehven 31959/104800 hisse olarak hesap edilerek hatalı olan hisse üzerinden 21.09.2006 tarihli ve 21287 yevmiye numarasında intikal işleminin yapıldığının, hatalı olarak intikali yapılan bu hissede ise 24.12.2012 tarihli ve 30640 yevmiye numarasında yapılan iştirakin feshi işleminin devamında 24.12.2012 tarihli ve 30757 yevmiye numarasında ... Oğlu ... adına satış işleminin yapıldığının, anılan işlemler sonrası davacı hissesinin 23117/314400 olması gerekirken sehven 108977/314400 olarak tescil edildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.

3. 03.09.2015 tarihli ve 30665 yevmiye numarasındaki satış işlemine ait resmi senette yapılan incelemede; "Hisse Hatası Vardır" beyanının bulunduğu ve satın alan davacı ...’ın hisse hatasını kabul ederek satın aldığı, 51379/104800 hisse karşılığı 47.554,99 m² de malik olan davacının resmi senette 569/117900 hisse karşılığı 468,14 m² üzerinden satış yapılarak tevhid ile toplam 48.023,13 m² hissesi olması gerekirken 704797/471600 pay karşılığı 144.965,97 m² de malik olarak sistemsel hata nedeni ile 942631/943200 hissenin fazla tescil edildiği, işleme esas teşkil eden belgelerden Rayiç Bedel Yazısında satışa konu hissenin 468,14 m² ye tekabül ettiği ve bu belgede de tarafların imzalarının bulunduğunun tespit edilmiştir.

4.Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın tapu kütüğüne 29.12.2010 tarihinde “Hisse Hatası Vardır” şerhinin işlendiği, davacılar murisi ...’ın taşınmazı 24.12.2012 tarihli ve sonraki tarihli satış işlemleri ile üzerindeki şerhin getirdiği yükümlülükle birlikte satın aldığı anlaşılmıştır.

Buna göre Devlet, tapu sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hali ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir.

4721 sayılı Kanun’un 1020 nci maddesinin: "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.'' hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, davacının tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile, zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından bahsetmek mümkün olmayacağından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

5.Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden hatalı olduğu tespit edilmesine rağmen bu husus istinaf dilekçesinde belirtilmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 355 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılarak verilen karar yerindedir.

6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.