"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, Aşağıyaylalar Mahallesi, 60447 ada 4 (60447 ada 3 parselden ifraz) parsel sayılı taşınmazın davalı idare tarafından kamulaştırma yapılmadığı halde fiilen kullanıldığını bu nedenle taşınmazdaki 51,05 metrekare payının bedelini davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; uzlaşma, hak düşürücü süre, zamanaşımı ve görev itirazında bulunarak, esas yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne10.01.2023 davacının dava konusu taşınmazdaki 51,05 metrekare payının bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bedeline hükmedilen davacı payının tapusunun iptali ile davalı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde; bedelin yüksek olduğu, emsallerin imar yönünden daha değerli bölgede bulunduğu ve uygun olmadığını, taşınmazın imar uygulaması sonucunda ifraz edilip, şahıs paylarının 60447 ada 4 parsel sayılı taşınmazda toplandığı, 60447 ada 3 parselin ifrazı ile oluşturulan ve tamamı davalı idare adına kayıtlı 60447 ada 5 parsele çekilme çalışmalarının devam ettiği, davacının halihazırdaki kullanım durumunun bilerek pay satın aldığından kötüniyetinin korunmaması ve dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın imar planlarında "Pazar Alanı" olarak ayrıldığı ve Anayasa Mahkemesinin 05.04.2019 tarihinde Resmî Gazete de yayımlanan 20.12.2018 tarihli ve 2016/181 Esas, 2018/111 sayılı kararı ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarihli ve 1/6 sayılı kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5-662 Esas, 2010/651 Karar 651 sayılı kararı da gözetildiğinde taşınmaza davalı idarece öncesinde fiilen el atılarak pazar yeri olarak kullanıldığı, yargılama devam ederken yapılan imar uygulaması sonucu davacıya ait payın aynı yerde kalan ve imar planında da aynı amaca tahsis edilen ve ifrazen oluşan taşınmaza şuyulandırılmış olmasının fiilen el atma olgusunu ortadan kaldırmayacağı, kamuya özgülenme durumunun devam ettiği, taşınmaza fiili el atma olgusu gerçekleşmemiş olsa dahi imar planlarının onay tarihi dikkate alındığında makul süre içinde imar planına uygun herhangi bir işlem tesis edilmediğinden kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleşmiş olduğunun kabul edilmesi doğru olduğu gibi, dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırılması yoluyla değerinin tespit edilmesinin ve belirlenen bedellerin davalı idareden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, bu hususta davalı idare vekillerinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğinden davalı idare vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde; taşınmazın imar uygulaması sonucunda ifraz edilip, şahıs paylarının 60447 ada 4 parsel sayılı taşınmazda toplandığını, 60447 ada 3 parselin ifrazı ile oluşturulan ve pazar yerinin tamamı davalı idare adına kayıtlı 60447 ada 5 parselde kaldığını, davacının payı satın alırken halihazırdaki kullanım durumunu bilerek satın aldığından kötüniyetinin korunmaması gerektiğini dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığını, tespit edilen bedelin fahiş olduğunu, emsal karşılaştırmasının Yasa ve Yargıtay içtihatlarına uygun olarak yapılmadığını ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tapu maliki ile davalı idare arasında kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin sorumlu idareden tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: (“...Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile (“... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...”) karar verilmiştir
4. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) Ek 1 inci maddesi şöyledir: “(Ek: 20/8/2016-6745/33 md.) Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. (İptal: Anayasa Mahkemesinin 20/12/2018 tarihli ve E.: 2016/181 K.: 2018/111 sayılı Kararı ile)
5. 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde-1 inci maddesi ile 26.11.2020 tarih ve 32025 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7421 sayılı Kanunun 2.maddesi ile Ek Madde-1 inci maddesinin 1inci fıkrasına eklenen cümle ile ''Bu süre içinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından mülkiyet hakkından kaynaklı bedele ilişkin açılacak davalar, adli yargıda görülür''
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazın 07.02.2001 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli imar planında '' pazar alanı'' olarak ayrıldığı ve davalı idarece 2016 yılında kamulaştırma kararının alındığı, davalı idare tarafından kamulaştırma işlemi yapılıp tamamlanmadan, dava konusu taşınmazla ilgili yargılama sırasında yeniden yapılan 84220/40 numaralı parselasyon planının 23.05.2019 tarihli ve 540 sayılı encümen kararı ile onandığı ve kesinleştiği, taşınmazın 60447 ada 4 ve 5 parseller olarak öncesi olan 60447 ada 3 parsel ile aynı yerde ifraz edildiği ve şahıs hisselerinin 4 numaralı parsel olarak tapuda tescilinin sağlandığı, şuyulandırma cetveli ve tapu kaydına göre davacı payından bu kez düzenleme ortaklık payı kesilmeksizin hisselerinin aynen 4 parsel sayılı taşınmaza taşındığı, bu nedenle kamulaştırma kararının iptaline karar verildiği, uygulama sonucu oluşan her iki taşınmazın kesinleşen 1/1000 ölçekli uygulama imar planında pazar yeri olarak ayrıldığı, dosya içindeki fen bilirkişisi raporunda parselin güney kısmı boş olmasına rağmen yaklaşık 2600-2700 metrekarelik kısmının 5 parsel sayılı taşınmazla birlikte pazar yeri olarak kullanıldığını belirtiği, davanın devamında davalı idarece pazar yerinin 5 parsel sayılı taşınmaza çekildiğinin iddia edildiği anlaşılmıştır.
3. Dava konusu taşınmazın imar planında pazar yeri olarak ayrıldığı ve davalı idarece iddia edildiği gibi el atmaya son verilse bile kamuya özgüllenme durumu devam ettiği sürece kamulaştırmasız el atma olgusunu ortadan kaldırmayacağının kabulü doğru olduğu gibi,
4. 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde-1 inci maddesi ile 26.11.2020 tarihli ve 32025 sayılı Resmî Gazete de yayımlanan 7421 sayılı Kanun'un 2 inci maddesi ile Ek Madde-1 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle gereğince; dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atma olgusu gerçekleşmemiş olsa dahi imar planın onay tarihi dikkate alındığında makul süre içinde imar planına uygun herhangi bir işlem tesis edilmediğinden idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü doğrudur.
5. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi doğru olup,dava konusu taşınmaza yakın parsellere ilişkin Dairemiz denetimimden geçen metrekare birim fiyatı dikkate alındığında hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedel uygundur.
6. Yukarıda yapılan açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahisle tespit edilen bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesine ilişkin ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir
7. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davalı idare vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı kalan harcın davalı idareden alınmasına, 10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.