"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen çekişmeli taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kocaeli ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1276 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; kıyıların özel mülkiyete konu olmasının mümkün olamayacağını, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, tapuya tescil edilmiş olmasının hukukî değer taşımadığını ve davanın kısmi dava olarak açılmasının mümkün olamayacağını ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.11.2016 tarihli ve 2015/473 Esas, 2016/387 Karar sayılı kararı ile dava konusu 1276 parsel sayılı 2.619 m² yüzölçümündeki taşınmazın 04.03.1994 tarihinde davacı tarafından satın alındığı, Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/540 Esasa, 2012/421 Karar sayılı 12.06.2014 tarihinde kesinleşen kararı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 589,48 m²lik kısmının tapu kaydının iptaline karar verildiği, ... Tapu Müdürlüğü tarafından mahkeme kararının infaz edilmediği ve taşınmazın 2.619 m² olarak işlem gördüğü, davacının da 04.07.2014 tarihinde taşınmazı bu şekilde dava dışı ... Entegre Ağaç Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine sattığı, böylece davacının zararını temlik ettiği, davacının satışın tapu kaydında yazılı yüzölçümü üzerinden yapılmadığı, alıcı şirketin durumu bilerek satın aldığı yönündeki iddiasının ancak adı geçen alıcının ikrarıyla kabul edilebilecek bir olgu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 23.01.2017 tarihli ve 2017/94 Esas, 2017/86 Karar sayılı kararı ile davacının dava konusu taşınmazı kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan ve tapusu iptal edilen 589,48 m²lik kısım düştükten sonra satış vaadi sözleşmesiyle dava dışı alıcıya temlik ettiği, dolayısıyla davacının taşınmazın tamamı üzerinden satış bedelini alma imkânı varken tapu kaydının mahkeme kararı iptal edilmesi nedeniyle 589.48 m²lik kısım yönünden zararının bulunduğu, davacının zararından dolayı Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, zararın tazmin edilmesi gerektiği, dosyada mevcut bilirkişi kurulu raporunda taşınmazın arsa vasfında kabul edilerek yapılan değer tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulü yönünde yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması nedeniyle tapusu iptal edilerek terkinine karar verilen 589,48 m²lik kısmının, terkini yapılmadan 2.619,00 m² olarak üçüncü kişiye 04.07.2014 tarihinde satıldığından eski malik olan davacı yönünden 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından farklı gerekçe ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine duruşma açılarak karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin 27.03.2012 tarihinde komşu parsel maliki ... Entegre Ağaç Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile noterde resmi şekilde satış vaadi sözleşmesi imzaladığını, derdest olan işbu dava nedeniyle karışıklığa neden olunmaması açısından sözleşmede satış bedelinin 589,48 m²lik kısmın tapu kaydının iptaline karar verileceği varsayılarak belirlendiğini, 589,48 m²lik kısmın satış dışı tutulduğunu ve bu kısım için herhangi bir bedel alınmadığını, tapu kaydının iptaline ilişkin kararın 12.06.2014 tarihinde kesinleştiğini, bu tarih itibarıyla malik olan müvekkili açısından tazminat hakkının muaccel hale geldiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacı taraftan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.