"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin asıl dava ile ilk davada saklı tutulan kısma ilişkin birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 107 ada 3 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın sedde yolu yapılması ve dere yatağında kalması suretiyle fiilen el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazda müvekkili idare tarafından projeli ıslah çalışması yapılmadığını, sadece makineli temizlik çalışması yapıldığını, bu durumun kamulaştırmasız el atma olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Anamur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.05.2015 tarihli ve 2014/283 Esas, 2015/253 Karar sayılı kararı ile fiili el atma bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Anamur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.05.2015 tarihli ve 2014/283 Esas, 2015/253 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyada bulunan kanıt ve belgelerden 05.11.2014 tarihli fen raporuna göre, dava konusu taşınmazın bir kısmının sedde yolunun altında, bir kısmının ise Sini Çayı yatağında kaldığı anlaşıldığı, bu durumda fiilen el atılan bölümler yönünden işin esasına girilerek bu kısımların bedeline hükmedilmesi yerine, idare tarafından fiilen el atılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Anamur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.11.2018 tarihli ve 2018/12 Esas, 2018/445 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ve el atma tazminatının davalı taraftan tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Anamur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.11.2018 tarihli ve 2018/12 Esas, 2018/445 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmaz satışının baba ile oğul arasında gerçekleştiği anlaşıldığından, yakın akrabalar arasındaki özel amaçlı bir satışı emsal kabul eden bu rapora göre hüküm kurulmasının mümkün olmadığı, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ve el atma tazminatının davalı taraftan tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaza arsa vasfında değer biçilmesinin hatalı olduğunu, emsal alınan taşınmazın emsal olma niteliğine sahip bulunmadığını, taşınmaza müvekkili idarece el atılmadığından tazminat ve yargılama giderlerinden idarenin sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı idare vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Bozma kararı öncesi mahkemece verilen hükme esas alınan bilirkişi raporunda zemin metrekare birim bedelinin 170,72 TL olarak tespit edildiği ve bu kararın yalnızca davalı idare vekili tarafından temyiz edildiği, bu durumda zemin metrekare birim bedeli yönünden davalı idare lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu hususu gözetilmeden bozma ilamı sonrası daha yüksek zemin metrekare birim bedeli üzerinden hüküm kurulması doğru değildir.
3. Asıl dava ile birleştirilen ek dava aynı hukuki nedene dayalı olarak açıldığından, davacı lehine toplam bedel üzerinden tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı idare vekilinin Mahkeme kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan "kabulü ile; davacı ... için 32.980,08 TL, davacı ... için 9.894,02 TL, davacı ... için 9.894,02 TL olmak üzere toplam 52.768,12 TL'nin" ibaresinin hükümden çıkartılmasına, yerine "kısmen kabulü ile; davacı ... için 26.403,81 TL, davacı ... için 7.921,14 TL, davacı ... için 7.921,14 TL olmak üzere toplam 42.246,09 TL'nin" ibaresinin yazılmasına, hüküm fıkrasının (11) ve (12) numaralı bentlerinin hükümden çıkartılmasına, yerine hüküm fıkrasına ayrı bir bent olarak "Davacılar lehine asıl ve birleştirilen davalar yönünden kabul edilen miktar esas alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukat Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan toplam 13.467,60 TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine" cümlesinin eklenmesine, hüküm fıkrasına ayrı bir bent olarak "Birleştirilen davada kendisini vekille temsil ettiren davalı idare lehine reddedilen miktar esas alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukat Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine" cümlesinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.