Logo

5. Hukuk Dairesi2022/13262 E. 2023/1940 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydındaki yüzölçüm farkından kaynaklanan zararın tazmini davasında, davacının iyiniyetli olup olmadığı ve Hazine'nin tazmin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, tapu kaydında yüzölçümü ile ilgili şerh mevcutken taşınmazı devretmesi nedeniyle iyiniyetli olmadığı ve bu nedenle Hazine’nin tazmin sorumluluğunun bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

KARAR : Yeniden Esas Hakkında Verilen Karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereğince yapılan düzeltme nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1534 parsel sayılı taşınmazda 48/3720 hisse maliki iken 276.062,00 m² yüzölçümlü dava konusu taşınmazdaki hissesini 16.06.2010 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye sattığını, daha sonra 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi gereğince yüzölçümünün 486.569,08 m² olarak düzeltildiğini, eksik yüzölçümü ile satması nedeniyle uğradığı zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; tapu maliki olmayan davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davacı taşınmazının yüzölçümündeki değişikliğin tapu sicilinin tutulmasından değil parselde yapılan iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulaması işleminden kaynaklandığını, bu nedenle de zararın tazmini için ... Belediyesine dava açılması gerektiğini, davalının bu süreçte hiçbir kusuru olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, tespit edilen tazminat bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın tazminat talebinde bulunamayacağını, taşınmazın fiili sınırları değişmediğinden davacının herhangi bir zararı doğmadığını, davaya konu taşınmazın ... Belediyesi adına tescil edildiğini, davanın ... Belediyesi aleyhine açılması gerekirken Hazineye karşı yürütülmesinin hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın satış tarihindeki m² birim değerinin yüksek tespit edildiğini, davacının uğradığını iddia ettiği zarar için açtığı dava ve ıslah talebinin usulüne uygun olmadığını ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taşınmazın tapu kaydına Ümraniye Kadastro Müdürlüğünün 23.06.2008 tarihli yazıları ile koordinatlarla hesaplanan alanın 487.285,20 m² olduğuna ilişkin şerh verildiği, 16.06.2010 tarihli satış senedinde taşınmazın yüzölçüm miktarına ilişkin şerhin aynen gösterildiği, davacının taşınmaz hissesini sattığı tarihte taşınmazın tapu kaydında bu şerhin mevcut olduğu, davacı tarafından şerhin getirdiği hak ve yükümlülükle taşınmazın devredildiği, davacının somut olayda iyiniyetli olduğunun kabulü mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğundan davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin üç numaralı alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Anayasa Mahkemesi kararlarına göre salt davalıdır şerhi bulunan taşınmazın başka bir kişiye satılmış olmasının, tapu sicilinin doğru oluşturulması sorumluluğundan devleti kurtarmayacağını, satış tarihinde dava konusu taşınmazın 276.062,00 m2 olarak kayıtlı olduğunu, davacının iyiniyetli olup olmaması ile devletin kusursuz sorumluluğu arasında bir ilişki kurulmasının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazın gerçek yüzölçümünden daha az olarak tapuya kaydedilmesi ve davacının taşınmazdaki hissesini bu küçük yüzölçümü ile satarak zarara uğradığının sabit olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile 1020 nci maddesi ve 2 nci maddesi.

3. 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi.

4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

6. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu ... ilçesinde tapulama çalışmalarına yapılan itiraz sonucunda Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1981/650 Esas, 1984/645 Karar sayılı kararı ile 276.700,00 m² olarak tespit edilen eski ... Mahallesi 1150 parselin arazi vasfıyla kararda ismi geçenlere hisseleri oranında tapuya tesciline karar verildiği, 1150 parselin TEİAŞ tarafından kamulaştırmaya tabi tutularak ifraz edilmesi üzerine 1529, 1530, 1532, 1533 parsellerin direk yeri olarak ayrıldığını, kalan kısmın ise 276.062,00 m² yüzölçümü ile ... Mahallesi 1534 parsel numarası ile 31.12.1998 tarih 658 yevmiye numarası ile tescil edildiği, davacı ...'nun 07.07.1992 tarihli ve 2051 yevmiye numaralı intikal işlemi sonucu malik olduğu 48/3720 hissesini 16.06.2010 tarihinde dava dışı ...'a satıldığı, tapunun beyanlar hanesine Ümraniye Kadastro Müdürlüğü’nün 23.06.2008 tarihli yazıları ile koordinatlarla hesaplanan alanın 487.285,20 m² olduğuna ilişkin şerh verildiği, satış senedinde taşınmazın yüzölçüm miktarına ilişkin şerhin aynen gösterildiği, satış aşamasından sonra 2019 yılında ... Kadastro Müdürlüğünce dava konusu taşınmazda 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uyarınca yapılan teknik hataların düzeltilmesi çalışması ile taşınmazın yüzölçümünün 486.532,79 m² olarak düzeltildiği, bu alandaki davacı payı karşılığının 6.277,84 m² olduğu, yapılan çalışmanın 14.11.2019 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği, eldeki davanın 25.06.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, dava konusu taşınmazın tapu kütüğüne 23.06.2008 tarihli koordinatlarla hesaplanan alanın 487.285,20 m² olduğuna ilişkin şerhin işlendiği, davacının taşınmazdaki 48/3720 hissesine düşen 3.562,09 m²lik kısmı 16.06.2010 tarihli satış işlemi ile üzerindeki şerhin getirdiği yükümlülükle birlikte sattığı anlaşılmıştır.

Buna göre Devlet, tapu sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hali ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir.

4721 sayılı Kanun’un 1020 nci maddesinin: "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.'' hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir eden davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, davacının tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile, zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından bahsetmek mümkün olmayacağından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.