Logo

5. Hukuk Dairesi2022/14122 E. 2023/2586 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptalinden kaynaklanan zararın tazmini davasında zamanaşımı def’inin kabul edilip edilmeyeceği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat davalarında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile hukuk yolunun açılmasından sonra makul süre içerisinde dava açılması gerektiği, somut olayda ise davanın makul süre içerisinde açılmadığı ve davalı Hazine vekilinin de süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl dava dilekçesinde özetle; dava konusu Tekirdağ ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 2247 parsel sayılı 980,00 m²lik taşınmazı 1971 yılında satın aldığını, dava konusu taşınmazın 186 m²lik kısmının 1979 yılında Hazine tarafından açılan dava sonucu bedelsiz olarak kamulaştırıldığını, l983 yılında temyiz incelemesinden geçerek kararın kesinleştiğini, kalan kısmı gerçek değerinin çok altında bir bedelle üçüncü kişilere sattığını, bahçeli evinin de 24,00 m²lik kısmının kumsala terk şerhi taşıdığını, arsasının ve üzerindeki bahçeli kargir evin bedelsiz kamulaştırılan bölümüne ait tazminatın nakit olarak veya eş değer kıymette Hazineye ait başka bir taşınmazın tapu kaydının adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevli mahkemede açılmadığını, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçirildikten sonra açılması nedeniyle zamanaşımı def’inde bulunulduğunu, davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmaza malik olmayan davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, dava konusu taşınmazın hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamayacağını ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat şartlarının oluşmadığını, davacının gerçek zararının taşınmazı satın alma tarihindeki bedel olacağından buna göre hüküm kurulması gerektiğini, talep edilen tazminat miktarının yüksek olduğunu, Hazinenin sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ile davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı istinaf dilekçesinde özetle; mülkiyet hakkının Anayasa ile güvence altına alındığını, yolsuz tescile dayalı olarak açılan davanın zamanaşımı süresine tabi olmaksızın her zaman açılabileceğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararları da dikkate alınarak İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi nedeniyle maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, lehine nispi vekalet ücreti verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dava konusu taşınmazın mahkeme kararı ile tapusunun iptal edildiği 1983 yılından itibaren davanın açıldığı 10.12.2019 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu, davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu, Anayasa Mahkemesi'nin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru numaralı kararı gereği 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkanı yönünden Anayasa Mahkemesi'nin belirtilen hak ihlali kararı nazara alındığında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 10 yıl sonra dava açıldığı ve 18.11.2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibarıyla, eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davanın usulden reddi nedeniyle davalı Hazine lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacı ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru numaralı kararı.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden;dava konusu 980,00 m² yüzölçümlü taşınmaz tapuda davacı adına kayıtlı iken, Hazine tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/379 Esas 1982/386 Karar sayılı ilâmı ile 186 m² lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde bulunması nedeniyle tapu kaydının iptal edilerek, niteliği itibarıyla tescil harici bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın temyiz incelemesinden geçerek 12.09.1983 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 10.12.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hâle gelmiştir.

4. Buna göre; yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan davalar yönünden 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki dava 10.12.2019 tarihinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekili süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan İlk Derece Mahkemesince tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmamıştır.

5.Davacının dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 98.000,00 TL talep ettiği; ancak peşin harç olarak 1.673,10 TL yatırdığı, davasını ıslah etmediği gibi dava dilekçesinde istem konusu yapılan miktarın da harçlandırılmadığı gözetildiğinde ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca davalı Hazine lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı ile davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineyi irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.