"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereğince yapılan düzeltme nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1007 nci maddesi uyarınca Hazineden tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararın taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle davacının; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 209 ada 13 parsel sayılı taşınmazı 04.06.2002 tarihinde 17.020.00 m² olarak satın aldığını, 22.07.2008 tarihli ... Kaymakamlığı Kadastro Müdürlüğünce taşınmazın yüzölçümünün 15.983.866 m² olarak düzeltildiğini, bu karara karşı ... Sulh Hukuk Mahkemesinde davacının açmış olduğu davanın da reddine karar verildiği, tapu kayıtlarına güvenerek satın alınan 17.020.00 m² yüzölçümü ile düzeltilen alan arasındaki 1.036.134 m² yerin bedelinin tazmini ile düzeltme kararının verildiği 22.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsili karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın müvekkil idarenin eyleminin öğrenildiği 2008 yılından itibaren 1 yıl içinde açılması gerektiğini, davacı vekilinin iddia ettiği olay Devletin yanlış sicil tutmasından kaynaklanan tazminat davaları kapsamına girmediğini, Devletin sorumlu olabilmesi için Tapu Sicil Müdürlüğünün hukuka aykırı bir eyleminden dolayı davacının zarar görmüş olması gerektiğini, tersimat hatasında kaynaklanan yanlışlıkları Kadastro Müdürlüğünün düzeltmeye yasal yetkisinin bulunduğunu, zeminde bir değişiklik olmadığına göre davacının da bir zararının olmadığını, talep edilen miktarın çok yüksek olduğunu, belirtilen nedenlerle davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 03.03.2013 tarihli ve 2011/584 Esas, 2013/738 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin 03.09.2013 tarihli ve 2011/584 Esas, 2013/738 Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddi kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda, davacının istemi 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan zarar olduğuna göre; davacının bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, bu nedenle de davanın adli yargıda bakılması gerektiğinden, mahkemece işin esasına girilip taşınmazın niteliği ve zararın kapsamı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinici Karar
Mahkemenin 13.10.2015 tarihli ve 2014/317 Esas, 2015/440 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 13.10.2015 tarihli ve 2014/317 Esas, 2015/440 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Kapatılan (20.Hukuk) Dairesince yapılan inceleme sonucunda, dava konusu taşınmazın yüzölçümünün kadastro sırasında fazla miktarlı olarak tespit edilip, bu haliyle tapuya tescil edilmesi ve sonrasında bu hatalı işlemin düzetilmesi ile davacının parseli satın aldığı tarihe göre yüzölçümünün azaldığı, 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi gereğince yapılan düzeltme işleminin kesinleşmesi ile doğacağından, zarar hesabının 41 inci madde uygulamasının kesinleştiği 11.06.2010 tarihine göre taşınmazın arsa veya tarım arazisi vasfında olup olmadığının araştırılarak, arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, arazi ise net gelir esas alınarak bedelinin belirlenmesi gerekirken tek ziraat bilirkişi raporu hükme dayanak yapılmış, değerlendirme tarihi 11.06.2010 olarak alınması gerekirken 2011 yılı birim fiyatlarına göre gelir hesabı yapılması hatalı olduğu, faizin değerlendirme tarihinden işletilmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D.Mahkemece Bozma Karara Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğunu, mücavir alanda imar planı kapsamında olduğundan emsal kıyaslaması yapılarak bedel belirlenmesi gerektiğini, arsa olarak metre-kare bedelinin 30-35 TL civarında olduğunu, bedelin çok düşük belirlendiğini, ileri sürülerek temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının taşınmazı satın aldığı kişilere karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açılması gerekirken Hazineye karşı dava açılamayacağını, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verildiğini, objektif değer artışının yüksek alınarak bedelin çok yüksek belirlendiğini, faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, ileri sürülerek temyiz isteminde bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 209 ada 13 parsel sayılı taşınmaz, 1979 yılında yapılan tapulama çalışmasında 17.020,00 m² yüzölçümü ve tarla niteliğiyle dava dışı gerçek kişi adına tespit ve tescil edildiği, davacının dava konusu taşınmazın 2/3 hissesini, 2002 yılında aynı yüzölçümü ile satın alma yoluyla edindiği, 2008 yılında 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemiyle taşınmazın yüzölçümünün, 15.984,06 m² olarak düzeltildiği, davacı tarafından bu işlemin iptali için açılan davada ise ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/408 Esas, 2010/288 Karar sayılı kararıyla taşınmazın ilk ölçüsü ile zeminin uygun olup paftada tersimat hatası yapıldığından yapılan düzeltme işleminin uygun olduğundan, davanın reddine karar verildiği, verilen kararın 11.06.2010 tarihinde kesinleşmesi üzerine yüzölçümü değişikliğinin tapuya tescil edildiği, eldeki davanın ise 15.08.2011 tarihinde açıldığı davacının taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen azalma nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep ettiği anlaşılmaktadır.
3.Dosyaya temin edilen ... Belediye Başkanlığının yazıları dikkate alındığında dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla tarım arazi niteliğinde olduğunun kabulü ile dava konusu taşınmaza net gelir esas alınarak yüzölçüm düzeltmesi sonucu azalan alan 1.036.134 m²lik kısma esas değer biçilmesi, davacı payı dikkate alınarak ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı kalan harcın istek hâlinde davacıya iadesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
08.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.