Logo

5. Hukuk Dairesi2022/14473 E. 2023/2941 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın satın alınmasından sonra açılan tazminat davasında, alıcının iyi niyetli olup olmadığı ve 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca Hazine'nin sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın tapu kaydında kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına dair şerh bulunmasına rağmen davacının taşınmazı satın alması nedeniyle iyi niyetli olmadığı ve bu nedenle 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca Hazine'nin sorumluluğunun doğmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sakarya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 3 ada 7 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, tapu kaydının sicilden terkinini isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, davacının terkin talep etme yetkisi bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini, uzlaşma talebinde bulunulmadan dava açıldığını, davanın idare mahkemesinde görülmesi gerektiğini, tapu kaydının iptal edilmesi halinde davacının tazminat talep edebileceğini, davanın kabulü yoluna gidilecekse tazminatın denkleştirilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; kıyıların özel mülkiyete konu olmasının mümkün olamayacağını, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, tapuya tescil edilmiş olmasının hukuki değer taşımadığını, davacı tarafından kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı bilinerek dava konusu taşınmazın satın alındığını, bu durumu bilen davacının kötüniyetli olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, Devletin kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanma olanağının bulunmadığını, tapu kaydının sicilden terkinini isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, davacının terkin talep etme yetkisi bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini, davanın kabulü yoluna gidilecekse tazminatın denkleştirilmesini, dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin yüksek olduğunu ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın tapu kaydına 24.02.2020 tarihinde kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında kaldığına dair şerh düşüldüğünü, davacının taşınmazı 14.07.2021 tarihinde 14740 yevmiye sayılı işlem ile üzerindeki şerhin getirdiği yükümlülük ile birlikte satın aldığının anlaşıldığını, Devletin tapu sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hali ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirdiğini, tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemeyeceğini, davacının tapunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi, zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm düzeltilerek davanın reddine ilişkin yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin taşınmazı tapu sicil kayıtlarına güvenerek satın aldığını, tapu kaydında kıyı kenar şerhi olduğundan müvekkilinin haberinin olmadığını, sonuçta müvekkilinin zararının oluştuğunun gerekçeli kararda kabul edildiğini, Devletin kusursuz sorumluluğu kapsamında müvekkiline tazminat ödenmesi gerektiğini, taşınmazın satışına Tapu Müdürlüğünde izin verilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmiş olmasına karşın müvekkili lehine maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, davacı tarafın ıslah dilekçesi ile dava değerini 132.448,54 TL olarak belirleyerek eksik harcı yatırdığını, bu sebeple bu tutar üzerinden nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi yönünden hükmün düzeltilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu Sakarya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 3 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 24.02.2020 tarihinde kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına dair şerh düşürüldüğü, davacının ise taşınmazı 14.07.2021 tarihinde üzerindeki kıyı şerhini görerek satın aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.