Logo

5. Hukuk Dairesi2022/15352 E. 2023/5501 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz nedeniyle uğranılan zararın tespiti ve 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazmin talep edilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: İmar parseli niteliğindeki taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümüne biçilen değerde, emsal taşınmazdan kesilen düzenleme ortaklık payı oranında haksız indirim yapıldığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı ... vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 131 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını, davada Hazineye husumet yöneltilemeyeceğini, tapu hâlâ davacının kendi adına olması sebebiyle davacı sıfatının bulunmadığını, idarî yargının görevli olduğunu, tazminat koşullarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişilerin dava konusu taşınmaza 3621 sayılı Kıyı Kanunu (3621 sayılı Kanun) ile verilen gerçek zararı hesaplayamadıklarını, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkiide imara açık arazilerin m² değerlerinin 1.500,00 TL'nin üzerinde olduğunu, emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazın karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde tanzim edildiğini, davacı tarafından yatırılan harçların kararın kesinleşmesiyle davacıya faizsiz olarak iade edilmesinin mülkiyet hakkının ihlali olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince davanın kısmî dava olarak görülüp karara bağlanması gerektiğini, bu durumda ıslah edilen miktar ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, davacının kendi adına kayıtlı taşınmazların tapularının iptali ve terkinine ilişkin dava açmasının doğru olmadığını, davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, bilirkişi kurulu raporundaki düzenleme ortaklı payı kesintisi ve arta kalan kısmın değer hesaplamasına katılmasını kabul etmediklerini, Karasu ilçesinde basit bir piyasa araştırması ile hiçbir kıyı parselinin 296,71 TL/m² değerinde olmayacağının görüleceğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmış olması nedeniyle mülkiyet hakkı anılan bölüm bakımından kullanılamaz hâle gelmiş olacağından davalının sorumluluğuna gidilmiş olmasının yerinde olduğu, ancak taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmayan bölümünün mülkiyeti üzerinde herhangi bir kısıtlama bulunmadığına göre bu bölüm bakımından davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği; ayrıca emsal dosyalarda belediyeden gelen yazı ile emsalden 0,31 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığının belirtildiği, mahkemece hükme esas alınan ek raporda davaya konu taşınmazdan %25 oranında kesinti yapıldığı gerekçesiyle düzenleme ortaklık payı oranının düşülmemiş olmasının doğru olmadığı; dosyadaki belgeler ile davaya konu taşınmazdan yola terk ya da başkaca bir nedenle kesinti yapılmamış olduğu da anlaşıldığı, bu durumda bilirkişi heyetince belirlenen emsal ve karşılaştırma tablosu usulüne uygun olmakla birlikte 296,71 TL birim fiyat üzerinden %31 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılarak 204,73 TL birim fiyat üzerinden taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 624,76 m²ye karşılık gelen 127.907,11 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; %31 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmasının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazdan daha önce imar parselasyonu tatbiki sırasında kesinti yapıldığını, bu sebeple dava konusu taşınmazın imar parseli olduğunu, aleyhe vekâlet ücretinin yükseltilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun hukuka aykırı ve hatalı olduğunu, emsal kıyaslamasının hatalı olduğunu, Yargıtay denetiminden geçen benzer dosyalarda belirlenen bedellerin daha yüksek olduğunu, ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tazminat talebine konu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 131 ada 1 parsel sayılı tapu kaydında 675 m² yüzölçümlü taşınmazın satış yolu ile 19.03.2018 tarihinde tapu kaydı üzerinde herhangi bir şerh olmaksızın davacı tarafından edinildiği, davacının satıştan sonra taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını 21.09.2018 tarihli yazı ile öğrendiğini, mülkiyet hakkının kısıtlandığı gerekçesi ile işbu davanın 02.11.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Dosyadaki belgeler, hükme esas fen bilirkişi raporu ve Dairemizin geri çevirme kararı sonrası gelen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün 23.11.2022 tarihli müzekkere cevabı birlikte değerlendirildiğinde dava konsu taşınmazın 624,76 m²lik kısmının kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında kaldığı, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinin yöntem itibarıyla doğru olduğu anlaşılmıştır.

3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

4. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazın geldisi olan eski tapu kaydına göre 490.000 m² yüzölçümlü taşınmazın Hazine adına kayıtlı iken belediyeye satıldığı, Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.11.1956 tarihli kararı ile hudut tashihi ile toplam alanının 1.681.120 m² olarak düzeltildiği, umumi parselasyon ile 900 m²lik parsellere bölünerek turistik tesisler yapılmak üzere alıcılarına satıldığı, belediye tarafından 6785 sayılı İmar Kanunu'nun 42 nci maddesi gereği şuyulandırma yapıldığı ve 675 m² olarak aynı şahıslar adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın geldisi olan 86 ada 1 parselinde aynı süreçten geçerek 675 m² olarak Emine Mualla Soygüt adına 27.06.1967 tarihinde kadastro çalışmaları sonucu tescil edildiği gözetildiğinde, imar parseli niteliğinde olan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümüne bilirkişi kurulu tarafından belirlenen 296,71 TL/m² birim fiyatı üzerinden değer biçilmesi gerekirken, dava konusu taşınmaz için belirlenen birim değerden emsal taşınmazdan kesilen düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapılarak düşük değer takdiri bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. Davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.