"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 187 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edilerek taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla adına olan tapu kaydı iptal edilen dava konusu taşınmazın 156/62464 hisse bedeli olarak 150.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın iadesi için davacının önce idareye başvurması gerektiğini, dava dilekçesi ve taşınmazın tapusunun iptaline yönelik ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/1007 Esas sayılı kararından taşınmazın 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu uyarınca tevzien dağıtılan taşınmazlardan olduğunun anlaşıldığını, taşınmazın tevzien dağıtıldığı ve tapulama çalışmaları esnasında buna istinaden ilk malikleri adına tescil edildiği dikkate alındığında, bedel ödemeksizin ve o dönemin koşullarında tarımı ve çiftçiyi desteklemek amacı ile dağıtılan taşınmazlardan olması sebebi ile bedel ödenmeksizin elde edilen bir taşınmazın kaybı sebebiyle bir hak kaybına uğranıldığından bahsedilemeyeceğini, şayet değer tespiti yoluna gidilir ise denkleştirici adalet ilkesine göre tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, 35.594,03 TL tazminatın dava tarihi olan 08.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman olarak Hazine adına tesciline ilişkin kararın kesinleşme tarihi 05.07.2005 olarak esas alınarak, taşınmazın o tarihteki değeri belirlendikten sonra endeks uygulanarak taşınmazın dava tarihindeki değerinin belirlenmesi gerekirken, hatalı hesaplamalar neticesinde neredeyse müvekkillerinin borçlu çıkarıldığını, bedelin çok düşük belirlendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın el atma tarihinin yanlış hesap edildiğini, tapu iptalinin kesinleştiği tarihin 04.04.2006 değil, kararın onandığı tarih olan 05.07.2005 tarihi olduğunu, başka hissedar için açılan davada farklı hesaplama yapılıp farklı bedel belirlendiğini, faizin kesinleşme tarihinden itibaren uygulanması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hazineye karşı tazminat davası açılma koşullarının oluşmadığını, taşınmazın orman vasfında olması nedeniyle özel mülkiyete konu olamayacağından taşınmazın değerinin rayiç bedel olarak hesaplanması ve emsallerin yapılaşma olan yerlerden seçilmesi ve ileride imara açılacak olan orman vasfını yitirmiş olan 2/B niteliğindeki taşınmazların emsal olarak seçilmesinin hukuka aykırı olduğunu, taşınmazın arsa olarak değerlendirilemeyeceğini, bilirkişi raporları arasında tazminat miktarlarının hesaplanmasında çelişkinin mevcut olduğunu, hükmedilen bedelin yüksek olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın belirlenen arsa niteliği ve dava tarihine göre tespit edilen değeri üzerinden karar verilmiş ise de, verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğu, her ne kadar bilirkişi heyetince taşınmazın m² değeri dava tarihi itibariyle arsa niteliğine göre 342,10 TL olarak belirlenmiş ise de aynı parsele ilişkin olarak diğer hissedarlar tarafından açılan tazminat davasında ... 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.02.2020 tarihli ve 2018/609 Esas, 2020/81 Karar sayılı dosyasında taşınmazın tapu iptal tarihi 06.04.2006 tarihi itibarıyla arazi vasfına göre 39,90 TL/m2 olarak belirlenmiş olup, söz konusu rapor ve hükmün temyiz incelemesinden geçerek Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 02.12.2021 tarihli ve 2020/8897 Esas, 2021/14292 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, dava konusu taşınmazın tapu iptal tarihi itibarıyla m² birim fiyatının 39,90 TL olduğu, bu miktara göre davacının 156/62464 hissesine isabet eden zararın 156 m²x39,90 TL/m2 = 6.224,40 TL olduğu, bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne ve değerlendirme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iki numaralı alt bendi uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca İlk Derece Mahkemesince 35.594,00 TL’ye hükmedilmiş iken ve bu rakam bile fahiş derecede düşükken, Bölge Adliye Mahkemesinin bu tazminatı bile nasıl tespit ettikleri belirli olmayan 6.224,40 TL’ye indirdiğini, başka bir davada verilmiş olan ve müvekillerinin dahil olmadığı bir dosyadan bahsedilerek hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın üzerinde kurulu bir mahalle varken, arazi vasfında olduğunun kabulü ile değer biçilmesinin kabul edilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyanın incelenmesinde; 1968 yılında yapılan kadastro sırasında ... ili, ... ilçesi, ... köyü 187 parsel sayılı 62.464,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu uyarınca oluşan tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile Saide Drama ve ortakları adlarına tespit ve tescil edildiği, intikaller ve satışlar yoluyla davacılar ile dava dışı kişilere paylı mülkiyet şeklinde geçtiği, Orman Yönetimi tarafından açılan dava üzerine ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/1007 Esas, 2004/121 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 06.04.2006 tarihinde kesinleştiği, eldeki asıl davanın 10 yıllık zamanşımı süresi içerisinde 08.05.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özelliklerine ve dosya kapsamına göre değerlendirme tarihi itibarıyla arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net gelir metodu esas alınarak ve Dairemiz denetiminden geçen aynı taşınmaza ilişkin paydaş dosyaları ile uyumlu olarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.