Logo

5. Hukuk Dairesi2022/15811 E. 2023/4321 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazmini isteminin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydının iptaline konu taşınmazla ilgili kadastro ve tapu işlemlerindeki usulsüzlüklerden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesinde düzenlenen Devletin sorumluluğunu doğuran bir kusurlu işlem niteliğinde olmadığı ve davacıların dava şartı olan hukuki yararının bulunmadığı değerlendirilerek, mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın hukukî yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davalı Hazine yönünden esastan reddine, davacılar vekili yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi ...'ın 04.10.1974 tarihli ve 6642 yevmiye numaralı satış işlemi ile ... ili, ... ilçesi, ... köyü Koca tarla mevkiinde bulunan taşınmazdan hisse satın aldığını, davacıların 178 cilt 79 sayfada kayıtlı olan 1.647.286 m²lik taşınmazda pay sahibi olduğunu, bu taşınmazın tapu kaydının geldisi olan taşınmaz hakkında 1940 yılında ... Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen izale-i şuyu davasında ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini, 1944 yılında taşınmazın alanı artırılarak 22.201,202 m² şeklinde satıldığını, bu parselden ifraz olan bir parçanın müvekkillerinin murisince 04.10.1974 tarihinde satın alındığını, Tapulama Komisyonunun 02.06.1981 tarihli kararıyla 229 parselin makilik vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiğini, ... Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açıldığını, temyiz incelemesinden geçerek 01.07.2008 tarihinde kesinleşen bu davada 229 parselin Hazine adına tesciline karar verildiğini, müvekkillerinin murisinin tapu siciline güvenerek taşınmazdan pay satın aldığını, tapu kaydının yitirilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının kabul edilemeyeceğini, davacının davayı açmakta hukukî yararının bulunmadığını, ... Kadastro Mahkemesi kararının 01.07.2008 tarihinde kesinleştiğini, 10 yıllık zamanşımı süresinin 01.07.2018 tarihinde dolduğunu, ancak davanın 02.07.2018 tarihinde açıldığını, bu kapsamda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca ... Kadastro Mahkemesi kararında davacıların dayandıkları tapu miktarı 1.838.000 m² olduğu halde davacılara 3.931.926 m² olarak fazladan yer verildiğinin tespit edildiğini, bu kararın kesin hüküm niteliğinde olduğunu, davacıların iddia ettiği zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığını, uygun illiyet bağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline dair Mahkeme kararının 01.07.2008 tarihinde kesinleştiğini, 10 yıllık zamanaşımı süresinin son günü olan 01.07.2018 tarihinin Pazar gününe denk geldiğini, bu nedenle 02.07.2018 tarihinde açılan davada zamanaşımının dolduğundan söz edilemeyeceğini, müvekkillerinin mülkiyet hakkının bedelsiz olarak sona erdiğini, tapu siciline bağlı haklarda Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk niteliğinde olduğunu ve zararın giderilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiğini, zamanaşımının usule değil esasa yönelik bir değerlendirme olduğunu, bu nedenle müvekkili lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin aynı taşınmaz yönünden verdiği 10.05.2018 tarihli ve 2016/10080 Esas, 2018/1754 Karar, 10.05.2018 tarihli ve 2016/7915 Esas, 2018/3621 Karar, 13.03.2018 tarihli ve 2017/6530 Esas, 2018/1749 Karar, 01.03.2018 tarihli ve 2017/6272 Esas, 2018/1625 Karar, 15.02.2018 tarihli ve 2017/7369 Esas, 2018/1036 Karar sayılı emsal kararları nazara alınarak eski tapu kayıtları geçerli olduğu hâlde ... Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izale-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün artırılması davası olmadığı, yapılan kadastro çalışmasında 590 ve 229 parsel olarak tespit edildiği, kadastro tespitine itiraz üzerine tespite dayanak alınan tapu kayıtlarının geçerli olduğu ve tapu miktarı kadar kısmın başka parsellerde tapu malikleri adına tespit ve tescil edildiği kabul edilmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, bu durumda tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı, yine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası gereği maktu vekâlet ücreti verilmesinin de yerinde olduğu, ancak davanın bu nedenle reddi gerekirken zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılan davada zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun davalı Hazine yönünden esastan reddine, davacılar yönünden kabulü ile davanın reddi gerekçesi yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş; ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekâlet ücretinin 9.200,00 TL olarak belirlendiğini, kararda daha düşük maktu vekâlet ücretine hükmedildiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacılar murisi ...'ın dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyü, Koca Tarla mevkiinde bulunan taşınmazın 6000/4941858 hissesini İbrahim Altaca’dan satın aldığı, tapu kaydına göre 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak 1926 yılında ... Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında mahkemece 11.01.1940 tarih ve 1940/15 Esas, 1940/1 Karar sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği, ancak kararda tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık arttırmada taşınmazın 23/40 hissesinin Hasan Ümüksüz ve Kemal Kasapoğlu adına, 17/40 hissesinin de Maliye Hazinesi adına tescil edildiği, tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tabi tutulduğu, yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü, davacılar murisinin bu taşınmazlardan hisse satın almak suretiyle taşınmazı edindiği, taşınmazın 1975 yılında orman kadastro çalışmaları ile 229 parsel numarası ile orman vasfıyla Hazine adına tespit gördüğü, tespite yapılan itiraz neticesinde ... Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararı 229 parsel sayılı taşınmazın bütün olarak Hazine adına tesciline dair verilen karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin temyiz denetiminden geçerek 01.07.2008 tarihli ve 2007/3956 Esas, 2008/2954 Karar sayılı kararı ile kesinleştiği ve eldeki davanın 02.07.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5. Yeniden esas hakkında kurulan hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı Hazine lehine hükmedilmesi gereken maktu vekâlet ücretinin hükümde hatalı gösterilmesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

1. Davacılar vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı Hazine vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (B) harfi ile gösterilen bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan "4.080,00" sayısının hükümden çıkartılmasına, yerine "9.200,00" sayısının yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.