Logo

5. Hukuk Dairesi2022/16110 E. 2023/5824 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz için 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteminin miktarı ve dayanağı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın tespitinde, taşınmazın arsa niteliğinde olduğu ve emsal karşılaştırma yöntemiyle değerinin belirlenmesinin hukuka uygun olduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında görülen çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için davanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 4765 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması sebebiyle uğradığı zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalıdan işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkinini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kıyıların devletin hüküm ve tasarrufunda olması nedeniyle tapu iptali ve Hazine tescil isteminde bulunma konusunda yetkinin Hazineye ait olduğunu, davacının böyle bir dava açma yetkisi ve taraf sıfatının bulunmadığını, uzlaşma için idareye başvuru yapılmadığını, idari yargının görevi olduğunu, taşınmazın tapusu henüz iptal edilmediği için tazminat hakkının doğmadığını, özel mülkiyete konu edilemeyecek taşınmaz için tazminat isteminde bulunmanın hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tamamının bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile tapu sicilinden terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, emsal karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde düzenlendiğini, ilçe merkezi ile resmi kurumlara yakınlık ölçütünün aslında aynı olmasına rağmen iki ölçüt olarak kullanılmasının doğru olmadığını, 4585 parsel sayılı emsalin dikkate alınmamasına itiraz ettiklerini, davacı tarafça yatırılan harcın faizsiz olarak iade edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle tapu kaydının iptali ve terkin isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, dava hakkının da o hakkın sahibine ait olması nedeniyle davacıların bu yönde bir dava açamayacaklarını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde idarenin kamulaştırma işlemi yapmayıp tapu iptali ve tescil davası da açmadığının belirtildiğini, idarenin işlem yapmamasına karşı başvurulması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumsal niteliğindeki taşınmazın tarım arazisi kabul edilerek değerinin tespit edilmesinin hatalı olduğunu, arsa olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırması yolu ile değerinin tespit edilmesine bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesine dair mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, emsal karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde düzenlendiğini, taşınmazın belirlenen bedelinin düşük olduğunu, 4585 parsel sayılı emsalin dikkate alınmamasına itiraz ettiklerini, davacı tarafça yatırılan harcın faizsiz olarak iade edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle tapu kaydının iptali ve terkin isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, dava hakkının da o hakkın sahibine ait olması nedeniyle davacıların bu yönde bir dava açamayacaklarını, hiç kimsenin dava açmaya zorlanamayacağını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde idarenin kamulaştırma işlemi yapmayıp tapu iptali ve tescil davası da açmadığının belirtildiğini, idarenin işlem yapmamasına karşı başvurulması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, hükmedilecek vekâlet ücretinin maktu olması gerektiğini, açılacak davaların değerlendirme tarihinin tapunun iptal edildiği tarih olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumsal niteliğindeki taşınmazın tarım arazisi kabul edilerek değerinin tespit edilmesinin hatalı olduğunu, davanın reddine karar verilmeyecekse AİHM kararlarında olduğu gibi tazminatın denkleştirilmesi suretiyle hakkaniyete uygun bir çözüm bulunması gerektiğini, alınan bilirkişi raporunun dava konusu taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 4765 parsel sayılı taşınmazın 08.08.1969 tarihinde davacı ... adına tapulama işlemi ile tescil edildiği, dava konusu taşınmazın 3621 sayılı Kanun'un 9 ncu maddesine istinaden 02.04.1991 tarihinde geçirilen ve onaylanan kıyı kenar çizgisinin revize edilerek 07.11.2014 tarihinde aynen onandığı ve taşınmazın tamamının kıyının deniz tarafında kalan kıyı kenar çizgisinin içerisinde kaldığı anlaşılmıştır.

3. Arsa niteliğindeki ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 4765 parsel sayılı dava konusu taşınmaza emsal incelemesi yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekilleri tarafından temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.