"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu kaydındaki hata nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkin dava sonucu verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 344 parsel sayılı taşınmazı 2002 yılında 5460 m² yüzölçümüyle satın aldığını ancak satın aldıktan sonra tapu kaydının beyanlar hanesine mükerrerlik şerhi konulması nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarardan Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek tazminat talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesince; davacının bu davayı taşınmazı satın aldığı kişiye karşı açabileceğini, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davanın dayanaksız olduğunu ve talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 20.02.2015 tarihli ve 2013/145 Esas, 2015/59 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu; mükerrerlik nedeniyle davacı adına olan tapu kaydı henüz iptal edilmemiş ve dolayısıyla davacının halen kaybettiği bir mülkiyet hakkı ve bir zararı da söz konusu olmadığından davanın reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 26.10.2017 tarihli ve 2017/96 Esas, 2017/350 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
C.İkinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; 17.12.2005 tarihinde kesinleşen 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca yapılan çalışmalar sonucunda, dava konusu taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında yapılan tersimat hatası nedeniyle 5660 m² belirlenen yüzölçümünün 4.814,71 m² olarak düzeltildiği, bitişik parsel ilişkin dava dosyasından anlaşıldığı üzere ilk olarak 1939 yılında Hinsor köyünde kadastro çalışması yapıldığı, Aşağı Holpenk Köyü kadastro çalışmaları yapılırken ise dava konusu taşınmazın ve 340 parsel numaralı taşınmazın sınırlandırma ve tespit işlemlerinde Hinsör köyündeki sınırlandırmaların dikkate alınmadığı, bu sebeple mükerrerliğin tespit edildiği, mükerrerliğin 2015 yılında giderildiğinin belirtildiği gözetildiğinde taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen azalma nedeniyle davacının uğradığı zararın giderilmesi için işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma ilamında taşınmazın vasfı ile ilgili bozma yapılmadığı halde yeniden rapor alınarak tarla vasfı ile değer biçilmesinin usul hukuku anlamında hatalı olduğunu, bitişik parsel arsa olarak değer biçildiğini ve Yargıtay denetiminden geçtiğini, dava konusu taşınmazın mücavir alanda olduğunu, uygulama imar planı sınırına 110 metre mesafede bulunduğunu, yargılamaya idare sebebiyet verdiğinden idare lehine vekâlet ücreti takdirinin hatalı olduğunu ve resen gözetilecek sebeplerle mahkeme kararının bozulması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının davasını taşınmazı satın aldığı üçüncü kişiye karşı açması gerektiğini, idari yargının görevli olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında yapılan işlemlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen "tapu sicilinin tutulması" kavramı içinde değerlendirilemeyeceğini, ikinci kez kadastro işlemi yapılmasının kural olarak mümkün olmadığını, davacının maddi hatalara karşı düzeltim davası açma yolunu tüketmeden eldeki davayı açtığını, talebin fahiş olduğunu, raporda belirlenen bedelin uygun olmadığını kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapu kaydındaki hata nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemi hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacakdıysa aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. ... ili, ... ilçesi, ... köyünde 09.02.1956 tarihinde kesinleşen tapulama çalışmaları neticesinde 5660 m² yüzölçümü ile tapuya tescil edilen ... ili, ... köyü 344 parsel sayılı taşınmaza davacının satın alma yolu ile üzerinde herhangi bir şerh olmadan 09.12.2002 tarihinde tamamen malik olduğu, tapu kaydının beyanlar hanesine 17.05.2011 tarihli ve 9610 yevmiye numarasıyla "... Köyü 2 ada 1 (yeni ada 102 parsel 1) ile mükerrerdir." şeklinde şerh konulduğu, yargılama devam ederken 17.12.2005 tarihinde kesinleşen 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yapılan çalışmalar sonucunda, dava konusu taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında yapılan tersimat hatası nedeniyle 5660 m² belirlenen yüzölçümünün 4.814,71 m² olarak düzeltildiği, mükerrerliğin bu suretle giderildiği anlaşılmıştır.
3. Hükme esas fen bilirkişi raporunda; ilk olarak 1939 yılında Hinsor köyünde kadastro çalışması yapıldığı, Aşağı Holpenk Köyü kadastro çalışmaları yapılırken ise dava konusu taşınmazın ve 340 parsel numaralı taşınmazın sınırlandırma ve tespit işlemlerinde Hinsör köyündeki sınırlandırmaların dikkate alınmadığı, bu sebeple mükerrerliğin tespit edildiği, 340 parselin tüm sınırlarının zemin kullanımına uygun olduğu kadastro yenilemesi ile mükerrerliğin 2015 yılında giderildiğinin belirtildiği gözetildiğinde taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen azalma nedeniyle davacının uğradığı zararın tazminine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılama hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
5.Buna karşın; dava konusu taşınmazın mücavir alanda oluşu ve uygulama imar planı sınırına mesafesi, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün parsel sorgu sisteminde yapılan gözlem ve taşınmazın bilirkişi raporunda yazılı özellikleri ile Dairemiz denetiminden geçen, aynı sebebe dayalı açılan tazminat davasında, dava konusu taşınmaza bitişik konumda bulunan eski 340 yeni 110 da 23 parsel sayılı taşınmaza, aynı değerlendirme tarihi itibariyle Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/12 Esas, 2019/2021/9 Karar sayılı dosyasında arsa vasfında kabul edilerek değer biçildiği dikkate alındığında, dava konusu taşınmaza arazi niteliğinde kabulü ile değer biçilmesi bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.