Logo

5. Hukuk Dairesi2022/16565 E. 2023/4124 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin ve ecrimisilinin tespiti ve davalı idareden tahsili davasında, taşınmaz üzerindeki haciz şerhinin hükmedilen bedele yansıtılıp yansıtılmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmaz üzerindeki haciz şerhinin, hükmedilen bedele yansıtılması gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararında sehven yansıtılmamasına karar verildiğinden, 6100 sayılı HMK'nın 370/2. maddesi uyarınca karar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... 2. ... Mahallesi 121 ada 120 parsel sayılı taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın yol olarak kullanılmak suretiyle fiilen el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; imar uygulamasından kaynaklanan kamulaştırmasız el atma davalarında idari yargının görevli olduğunu, bu nedenle görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını ve zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazın kadastro parseli olduğunu, düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmadığı hususunun dikkate alınması gerektiğini, dava konusu taşınmaza 1956 yılından önce el atıldığının tespit edilmesi halinde 221 sayılı Kanun kapsamında davanın reddedilmesini ve müvekkil kurumun kötüniyetli olduğu iddia edilemeyeceğinden ecrimisil talebinin reddedilmesini talep edilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve el atma tazminatı ile ecrimisilin davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; imar uygulamasından kaynaklanan kamulaştırmasız el atma davalarında idari yargının görevli olduğunu, bu nedenle görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını ve zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmaz kadastro parseli, emsal taşınmaz imar parseli olduğundan %45 oranında düzenleme ortaklık payı kesilmesi gerektiğini, müvekkili idarenin kötüniyetli olduğu söylenemeyeceğinden ecrimisil talebinin kabulünün mümkün olmadığını, ecrimisil hesaplamasında 2014 yılı arsa rayiç bedelinin 900 TL olduğu belirtilerek, bu bedel üzerinden hesaplama yapılmışsa da söz konusu taşınmazın 2014 yılı arsa rayiç değerinin 80 TL olduğunu, hesaplama yapılan miktarın hatalı olduğunu, ecrimisil hesaplamasının taşınmazın tamamı için yapıldığını, davacıya düşen payın hesaplanmadığını, ayrıca bu alandan düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığından davacıya düşen payın daha da azalacağını, 1976 yılı imar planında park olarak ayrılan taşınmaza ilişkin davada harç ve vekâlet ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerektiğini, ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 2006 yılından beri onaylı imar planında park alanı olarak ayrıldığı halde davalı idarece kamulaştırılmadığı ve yapılan keşifte taşınmaza park yapılmak suretiyle fiilen de el atıldığı, hava fotoğraflarının incelenmesinden de bu el atma tarihinin 1983 yılı sonrasında olduğunun anlaşıldığı, Anayasa Mahkemesinin 05.04.2019 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 20.12.2018 tarihli, 2016/181 Esas, 2018/111 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un Ek 1 inci maddesinin ''Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6'ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir'' kısmının iptal edildiği, bu durumda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarihli ve 1/6 sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle hukuki ve fiili el atma olgusu gerçekleşmiş olduğundan taşınmaz bedeline ve ecrimisile karar verilmesi doğru olduğu gibi, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılmak suretiyle değer biçilmesinde ve bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, ancak tapu kaydındaki takyidatların hükmedilen bedele yansıtılmamasının doğru bulunmadığı gerekçesiyle davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun bu yönüyle kabulü ile düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş; ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yeniden esas hakkında kurulan hükümde tapu kaydındaki takyidatların hükmedilen bedele yansıtılmamasına şeklinde karar verildiğini, kararın bozulması gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin ve ecrimisilin tahsili hususundadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı idare vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz için tam pay üzerinden 68.709,12 TL ecrimisil bedeli hesaplanmış olup davacının taşınmazda 97/314 pay sahibi olduğu gözetilerek davacıya düşen ecrimisil bedelinin 21.225,43 TL olacağı gösterilmemişse de taleple bağlı kalınarak karar verildiğinden bu husus bozma konusu yapılmamıştır.

3. Dava konusu taşınmazın tapu kaydında davacıya ait pay üzerinde bulunan haciz şerhinin hükmedilen bedele yansıtılmasına karar verilmesi gerekirken, sehven yansıtılmamasına şeklinde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı idare vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (A) harfi ile gösterilen bendinin (b) harfli alt bendinde yer alan "yansıtılmamasına" kelimesinin hükümden çıkartılmasına, yerine "yansıtılmasına" kelimesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davalı idareden peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.