Logo

5. Hukuk Dairesi2022/16704 E. 2023/8070 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tapu malikleri ile davalı idare arasında, kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tespiti ve dava konusu taşınmaza ilişkin usulüne uygun bir kamulaştırma işleminin bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taşınmazın imar uygulaması sonrası oluşan yüzölçümünden fazlasına hükmedilmesi, bilirkişi raporunda somut emsal olarak alınan taşınmazın imar parseli mi yoksa kadastro parseli mi olduğunun tespit edilmemesi, emsal parsellerin vergi değerlerinin eşit olmasına rağmen dava konusu taşınmazın daha değerli kabul edilmesinin gerekçesinin açıklanmaması ve eksik inceleme ile hüküm kurulması nedeniyle bozmaya karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/107 Esas, 2022/687 Karar (Birleştirilen 2019/20 Esas sayılı dosya)

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin asıl davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının kamulaştırma nedeniyle iptali ve tescil istemine ilişkin bozma sonrası birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Antalya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 682 ada 9 parsel (imar uygulaması sonucu ... ilçesi, ... Mahallesi 682 ada 9 parsel) sayılı taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.

2. Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili birleştirilen dosyanın dava dilekçesinde özetle; Antalya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 682 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 26.02.1964 tarihli ve 1964/31 sayılı kamu yararı uyarınca usulüne uygun olarak kamulaştırıldığını ve dava konusu taşınmazın 5.804,00 m²lik kısmının tapu kaydının iptali ile idare adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın 26.02.1964 tarihli ve 1964/31 sayılı kamu yararı kararı gereğince kamulaştırıldığını, kamulaştırma işleminin taşınmaz maliklerine Antalya .... Noterliğinin 15.07.1964 tarihli ve 09519 yevmiye numarası ile 18.07.1964 tarihinde tebliğ edilmiş bulunduğunu, ayrıca kamulaştırma işlemi ile ilgili ilanların yaptırıldığını, 1964 yılından bu yana yol olarak kullanılan ve usulüne uygun şekilde idarece kamulaştırılan taşınmazla ilgili aradan uzun yıllar geçtikten sonra kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açılmasının hukuka ve iyiniyet kurallarına uygun olmadığını, kaldı ki hak düşürücü sürelerin de geçmiş bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin tarafına usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, idare tarafından dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atılması nedeniyle 2008 yılında Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/33 Esas sayılı dava dosyasıyla tazminat davası açıldığını ve halen 2017/107 Esas numarası ile derdest olduğunu, davacının usulüne uygun bir kamulaştırması olmadığı gibi bedelin de ödenmediğini, davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece 18.05.2009 tarihli ve 2008/33 Esas, 2009/218 Karar sayılı kararı ile asıl davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 23.05.1968 tarihinde kesinleşerek davacı adına tescil edildiği anlaşılmakla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunla değişik 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrası kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemenin Direnme Kararı

Mahkemenin 29.07.2011 tarihli ve 2011/236 Esas, 2011/335 Karar sayılı ilâmı ile baştan beri yolsuz tescil niteliğinde olan sicil kaydının davacı tarafa mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, somut olayda hak düşürücü sürenin uygulama olanağı bulunmadığı, kamulaştırma işleminin kesinleşmesi ile taşınmazın kamu malı niteliği kazandığı ve mülkiyetinin davalı idareye geçtiği, davacının veya önceki maliklerin 1964 yılından bu yana kamulaştırma sonucu fiilen karayolu (Antalya Gazi Bulvarı) olan taşınmazı iyiniyetle edindiğini söyleyebilme olanağı bulunmadığı, fiilen karayolu olan taşınmaz için davacı tarafça kendisine devir eden kişiye ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri alınabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Mahkemenin 29.07.2011 tarihli ve 2011/236 Esas, 2011/335 Karar sayılı kararı ile bozma ilâmına direnme kararı üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme sonunda verilen 19.09.2012 tarihli ve 2012/5-344 Esas, 2012/585 Karar sayılı ilâmı ile davaya konu taşınmaza yapılan kamulaştırmasız el atmalara karşı, mülkiyet hakkına dayanarak dava açma hakkı kural olarak taşınmazın kayden maliki olan davacıya ait bulunmakta olup her ne kadar dava konusu taşınmazın davalı idarece kamulaştırıldığı ileri sürülmüşse de mevcut tapu kaydı iptal edilmediği sürece bu iddiaya değer verilerek bir sonuca varılamayacağı, eldeki davada 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı Sonrası Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 25.09.2013 tarihli ve 2013/25 Esas, 2013/413 Karar sayılı ilamı ile asıl davanın kabulüne, taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, bedeline hükmedilen davacılar payının tapusunun iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.

E. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay Kapatılan 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; geri çevirme kararı üzerine gönderilen tapu müdürlüğü yazısından hükme esas bilirkişi raporunda somut emsal olarak incelenen 1527 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 01.02.1993 tarihli satışına rastlanılmadığı bildirildiğine göre emsalin incelenen satışının gerçeği yansıtmadığı dikkate alındığında dava konusu taşınmaz ile karşılaştırma açısından uygun emsal olmadığı izlenimi uyandırdığından sözü edilen taşınmazın somut emsal olarak alınması ve davalı idarenin harçtan muaf olduğu gözetilmeden aleyhine harca hükmedilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın kısmen kabulüne, taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte asıl davada davalı-birleştirilen davada davalı idareden alınarak asıl davada davacı- birleştirilen davada davalıya verilmesine, dava konusu taşınmazın 5.804,00 m²lik kısmındaki davacı payının tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine ve dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilmeyerek malikler üzerinde tapuya kayıtlı olarak bırakıldığı, asıl davada davacı-birleştirilen davada davalının ise dava konusu taşınmazı 1999 yılında satın aldığı, kamulaştırmanın usulüne uygun şekilde yapılarak tamamlandığı ileri sürülen tarihte tapuda malik olmayan asıl davada davacı- birleştirilen davada davalıya karşı kamulaştırma iddiası ileri sürerek tapu kaydının iptalini talep edemeyeceği gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; birleştirilen davanın reddine dair gerekçenin yerinde olmadığını, 1964 yılından beri yol olarak kullanılan taşınmazı iyiniyetle satın almadığından yolsuz tescilin söz konusu olduğunu, kamulaştırma işlemlerinin usulüne uygun olup olmadığı yönünde bir tespit yapılmadığını, asıl davanın reddi gerektiğini aksi halde ödenen bedellerin günümüz koşullarına denkleştirici adalet ilkesi gereği uyarlanması gerektiğini, dava tarihindeki bedelinin belirlenmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı tapu malikleri ile davalı idareler arasındaki kamulaştırmasız el atılarak taşınmaz bedelinin tahsili ve dava konusu taşınmaza ilişkin usulüne uygun bir kamulaştırma işlemi bulunup bulunmadığı hususundadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 rarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına...” karar verilmiştir.

4. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3.Dava konusu taşınmazın Bayındırlık Bakanlığının 26.02.1964 tarihli ve 1964/31 sayılı kamu yararı kararı ile Antalya Çevre Yolunun 0+597-8+340 km arasında 50 metre genişlikteki yol güzergahında kalması nedeniyle 39 parsel numarası verilerek 5.804,00 m²lik kısmının kamulaştırılmasına karar verildiği, her ne kadar idarece takdir edilen bedel taşınmazın o tarihteki malikleri adına Ziraat Bankası ... Şubesine bloke edilmiş ise de kamulaştırma belgelerinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği veya bloke edilen bedelin ödendiği ispatlanamadığına göre, birleştirilen davada davacı idarenin kamulaştırma tarihinde tapuda malik olmayan davalıya karşı kamulaştırma iddiasını ileri sürerek tapu iptal tescil davası açamayacağına dair hatalı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğru olduğundan birleştirilen davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Buna karşın, dava konusu Antalya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 682 ada 9 parsel sayılı 8.274,00 m² yüzölçümlü taşınmazın 2017 yılında yapılan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek-1 maddesi uyarınca yapılan uygulama sonucu 8.240,33 m² yüzölçümü ile ... ilçesi, ... Mahallesi 682 ada 9 parsel olarak tapuya tescil edildiği ve 2019 yılında yapılan imar uygulaması ile 5.774,83 m² yüzölçümü ile ... Mahallesi 682 ada 9 parsel olarak davacı adına 8/9 pay olarak tapuya tescil edildiği anlaşıldığından fen bilirkişisinden imar uygulaması ile oluşan 5.774,83 m² yüzölçümlü taşınmazda el atılan alanları gösterir infaza elverişli koordinatlı ek rapor alınması gerekirken, yazılı şekilde yol olarak el atılan 5.804,00 m²lik kısımda davacının 128/144(8/9) payının bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmek suretiyle fazlaya hükmedilmesi ve infazda tereddüt uyandıracak şekilde 23.12.2008 tarihli fen bilirkişi raporu uyarınca 5.804,00 m²lik kısımda davacının 128/144 payının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmesi yerinde değildir.

5. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik görülmemiş ise de dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla, hükme esas alınan bilirkişi raporunda somut emsal kabul edilen taşınmazın ise bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parselleri mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi oldukları ilgili Belediye İmar Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulup alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmeden ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazın Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri eşit olduğu halde gerekçesi açıklanmadan dava konusu taşınmazın 1,98 kat daha değerli olduğunun kabulü ile değer biçilmesi nedeniyle eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmıştır.

6. Bu durumda; dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığının ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorularak ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri eşit olduğu halde dava konusu taşınmazın 1,98 kat daha değerli kabul edilme nedenlerine dair ek rapor alınarak rapor denetlendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi ve emsal taşınmazın uygun olmadığının anlaşılması halinde ise taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi,dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı-karşı davacı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA, 28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.