"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.05.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı ... vekili Avukat ... gelmiş, davacı vekili duruşmaya katılmamıştır.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 135 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, kıyı kenar çizgisinin tespitinin bu Kanun'un 9 uncu maddesi hükümlerine göre yapılacağını ve sonrasında taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili tarafın Hazinenin bizzat kendisi olduğunu, bu nedenle açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddinin gerektiğini, adli yargının görevsiz olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle tazminat talebinden bahsedilebilmesi için taşınmaza ait tapu kaydının iptal edilerek tapudan terkin edilmesi ve hak sahibinin mülkiyet hakkını tamamen yitirmiş olması gerektiğini, tapu kaydının davacı ... kayıtlı olduğunu, zarar meydana gelmediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacını bir dahli ve kusura olmadığı hâlde aleyhlerine olacak şekilde vekâlet ücreti ve mahkeme masraflarına hükmedilmesinin adil yargılanma hakkını açık ihlali olduğu, Kıyı Kanunu ile davacıya verilen gerçek zararın hesaplanması gerektiğini, bilirkişilerin ise taşınmazın kıyıda kalması nedeniyle değeri olmadığı mantığı üzerinden hareket ettiklerini, bu yaklaşımın hukuka aykırı olduğunu, taşınmazın bulunduğu mevkide imara açık arazilerin m² değerinin 1.500,00 TL'nin üzerinde olduğunu, karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde düzenlendiğini, gördüğü talep kriterinin %50 olarak alınmasının hatalı olduğunu, ilave % 6 oranında düzenleme ortaklık payı düşülmek suretiyle metrekare birim fiyatının düşük belirlenmesinin ve arta kalan kısmın bedeline hükmedilmemesinin hukuka ve yargı uygulamasına aykırı olduğunu, yatırılmış harçların faizsiz olarak iade edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini, ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağından tazminat talep edilemeyeceğini, idari yargının görevli olduğunu, davacı tarafından dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı bilinerek alındığını, taşınmazdaki hukukî ayıbı bilen davacının kötü niyetli olduğunun kabulü ile devletin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulamayacağını, davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda (2942 sayılı Kanun) belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, açılan davada davacı vekilleri yararına nispi değil maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca yargılama giderlerinin de davacı üzerinde bırakılmasını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği açılacak davaların değerlendirme tarihinin tapunun iptal edildiği tarih olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, davanın reddine karar verilmeyecekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olduğu gibi tazminatın denkleştirilmesi suretiyle hakkaniyete uygun bir çözüm bulunması gerektiğini, bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın bütün tazminat davalarında uzak olsun yakın olsun aynı emsalin kullanılmasının kabul edilebilir olmadığını, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olumlu-olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsalin üstün ve eksik yönleri kıyaslanarak değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin dava konusu taşınmazın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ilave %6 oranında düzenleme ortaklık payı düşülmek suretiyle metrekare birim fiyatının düşük belirlenmesinin hatalı olduğunu, arta kalan kısmın bedeline hükmedilmemesinin hukuka ve yargı uygulamasına aykırı olduğunu, davacının bir dahli ve kusuru olmadığı hâlde aleyhlerine olacak şekilde vekâlet ücreti ve mahkeme masraflarına hükmedilmesinin adil yargılanma hakkının açık ihlali olduğunu, davaya konu taşınmazın 3621 sayılı Kanun öncesi arsa vasfında, denize birinci sırada, yoğun talep gören bir taşınmaz olduğunu, 3621 sayılı Kanun ile mülkiyet hakkının içinin boşaltıldığını, taşınmazın imarının yok edildiğini, taşınmaza çivi dahi çakılamaz hâle getirildiğini, taşınmaza olan talebin azaltıldığını, bu nedenle bilirkişi raporunda "gördüğü talep" kıstasının dava konusu taşınmazın değerini %42 oranında azalttığını, taşınmazın değerinin Yargıtay denetiminden geçmiş dosyalarla çelişki arz ettiğini ve metrekare birim fiyatının cok düşük kaldığını, harcın karar kesinleşmesiyle faizsiz iadesinin mülkiyet hakkının ihlali olduğunu, belirlenen tazminata yasal faiz işletilmesinin hakkaniyete ve Avrupa İnsan Hakları kararlarına aykırılık oluşturacağını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, idari yargının görevli oluğunu, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, özel mülkiyete konu olamayacağından tazminat talep edilemeyeceğini, yolsuz tescille bir şekilde edinilmiş olan taşınmazın tapu malikinin hiç bir meşruluğu bulunmadığını, davacının dava konusu taşınmazı kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını bilerek aldığını, taşınmazdaki hukukî ayıbı bilen davacının kötüniyetli olduğunun kabulü ile devletin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulamayacağını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kanun'da belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın inşaat yapımına hazır, satıştan itibaren 3 ay gibi kısa bir sürede inşaat ruhsatı alınan bir taşınmaz iken dava konusu taşınmazın imarsız yapı yapmaya elverişli olmayan kullanım izni olmayan bir taşınmaz olduğunu, imar izni olsa bile kumluk olduğundan kullanılması zahmetli ve masraflı olduğunu bu husus dikkate alınmadan kıyaslama yapıldığını, taşınmazın değerlendirilmesinde TÜFE verileri uygulanmadan eksik ve hatalı inceleme ile belirlenen metrekare birim fiyatının imarsız arsalar için son derece fahiş olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ve olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi ve açılan davada davacı vekilleri yararına nispi değil maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ilearsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi.
7.3621 sayılı Kanun'nun ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu taşınmazın davacı tarafından 13.09.2018 tarihinde satış suretiyle edinildiği,iş bu davanın 02.11.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendler kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci bendinin (g) fıkrasına göre emsal incelemesi yapılarak değer biçilmesi yöntem itibarıyla kanun hükümlerine uygun ise de dava konusu taşınmaz ve somut emsal imar parseli olduğu hâlde, %6 oranında fark ilave ortaklık payı düşülmek suretiyle metrekare birim fiyatının düşük belirlenmesi doğru değildir.
5. Davalı harçtan muaf olduğundan davacı tarafından yatırılan peşin ve ıslah harcının talep hâlinde iadesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken harçların karar kesinleştikten sonra talep hâlinde iadesine karar verilmesi hususları bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Davalı ... vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacı idareden peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.