Logo

5. Hukuk Dairesi2022/9032 E. 2023/4617 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz için açılan 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat davasında, davacı taşınmazı dava devam ederken satın aldığı için kötü niyetli sayılıp sayılamayacağı ve tazminat talebinde bulunup bulunamayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın devamı sırasında taşınmazı satın alan davacının, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını bildiği ve dava sürecinde olduğunu bilmesine rağmen taşınmazı devraldığı için 4721 sayılı TMK'nın 2. maddesi anlamında dürüst davranmadığı ve kötü niyetli olduğu, bu nedenle de zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.05.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davalı ... vekili Avukat ... gelmiş, davacı vekili duruşmaya katılmamıştır.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 84 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, kıyı kenar çizgisinin tespitinin bu Kanun'un 9 uncu maddesi hükümlerine göre yapılacağını ve sonrasında taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili tarafın Hazinenin bizzat kendisi olduğunu, bu nedenle açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddinin gerektiğini, adli yargının görevsiz olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle tazminat talebinden bahsedilebilmesi için taşınmaza ait tapu kaydının iptal edilerek tapudan terkin edilmesi ve hak sahibinin mülkiyet hakkını tamamen yitirmiş olması gerektiğini, tapu kaydının davacı ... kayıtlı olduğunu, zarar meydana gelmediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 3621 sayılı Kanun ile davacıya verilen gerçek zararın hesaplanması gerektiğini, bilirkişilerin ise taşınmazın kıyıda kalması nedeniyle değeri olmadığı mantığı üzerinden hareket ettiklerini, bu yaklaşımın hukuka aykırı olduğunu, taşınmazın bulunduğu mevkide imara açık arazilerin m² değerinin 1.500,00 TL'nin üzerinde olduğunu, karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde düzenlendiğini, gördüğü talep kriterinin %50 olarak alınmasının hatalı olduğunu, yatırılmış harçların faizsiz olarak iade edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini, ilave düzenleme ortaklık payı kesintisinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağından tazminat talep edilemeyeceğini, idari yargının görevli olduğunu, davacı tarafından dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı bilinerek alındığını, taşınmazdaki hukuki ayıbı bilen davacının kötü niyetli olduğunun kabulü ile devletin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulamayacağını, davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda (2942 sayılı Kanun) belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, açılan davada davacı vekilleri yararına nispi değil maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca yargılama giderlerinin de davacı üzerinde bırakılmasını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği açılacak davaların değerlendirme tarihinin tapunun iptal edildiği tarih olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, davanın reddine karar verilmeyecekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olduğu gibi tazminatın denkleştirilmesi suretiyle hakkaniyete uygun bir çözüm bulunması gerektiğini, bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın bütün tazminat davalarında uzak olsun yakın olsun aynı emsalin kullanılmasının kabul edilebilir olmadığının, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olumlu-olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsalin üstün ve eksik yönleri kıyaslanarak değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin dava konusu taşınmazın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, Mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ilave %6 oranında düzenleme ortaklık payı düşülmek suretiyle metrekare birim fiyatının düşük belirlenmesinin hukuka ve yargı uygulamasına aykırı olduğu, davacının bir dahli ve kusuru olmadığı hâlde aleyhlerine olacak şekilde vekâlet ücreti ve mahkeme masraflarına hükmedilmesinin adil yargılanma hakkının açık ihlali olduğunu, davaya konu taşınmazın 3621 sayılı Kanun öncesi arsa vasfında, denize birinci sırada, yoğun talep alan bir taşınmaz olduğunu, 3621 sayılı Kanun ile mülkiyet hakkının içi boşaltıldığını, taşınmazın imarının yok edildiğini, taşınmaza çivi dahi çakılamaz hâle getirildiğini, taşınmaza olan talebin azaltıldığını, bu nedenle bilirkişi raporunda ''gördüğü talep'' kıstasının dava konusu taşınmazın değerinin %42 oranında azalttığını, taşınmazın değerinin Yargıtay denetiminden geçmiş dosyalarla çelişki arz ettiğini ve metrekare birim fiyatının cok düşük kaldığını, harcın kararın kesinleşmesiyle faizsiz iadesinin mülkiyet hakkının ihlali olduğunu, belirlenen tazminata yasal faiz işletilmesinin hakkaniyete ve Avrupa İnsan Hakları kararlarına aykırılık oluşturacağını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, idari yargının görevli oluğunu, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağından tazminat talep edilemeyeceğini, yolsuz tescille bir şekilde edinilmiş olan taşınmazın tapu malikinin hiç bir meşruluğu bulunmadığını, davacı tarafından dava konusu taşınmaz kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı bilerek alındığını, taşınmazdaki hukukî ayıbı bilen davacının kötü niyetli olduğunun kabulü ile devletin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulamayacağını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kanun'da belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın inşaat yapımına hazır, satıştan itibaren 3 ay gibi kısa bir sürede inşaat ruhsatı alınan bir taşınmaz iken dava konusu taşınmazın imarsız yapı yapmaya elverişli olmayan, kullanım izni olmayan bir taşınmaz olduğunu, imar izni olsa bile kumluk olduğundan kullanılması zahmetli ve masraflı olduğunu bu husus dikkate alınmadan kıyaslama yapıldığını, taşınmazın değerlendirilmesinde TÜFE verileri uygulanmadan eksik ve hatalı inceleme ile belirlenen metrekare birim fiyatının imarsız arsalar için son derece fahiş olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ve olumsuz etkilerinin değerlendirilmesini ve açılan davada davacı vekilleri yararına nispi değil maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile; arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı ... vekilinin aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; işbu davanın 15.08.2018 tarihinde açıldığı, davacının dava konusu taşınmazı dava devam ederken satış yolu ile 09.01.2019 tarihinde edindiği anlaşılmıştır. Buna göre, önceki tapu maliki Abduruahman Yiğit tarafından dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğradığı zararın 4721 sayılı Kanun'nun 1007 nci maddesi gereğince tazmini için açılan işbu davada yargılama devam ederken 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 125 inci maddesi gereği dava konusunu devir alan davacının davayı bildiği hâlde taşınmazı devralması nedeniyle iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hâl böyle olunca, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle zarara uğradığı kabul edilse bile zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurularını esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz eden davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı taraftan alınmasına,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

K A R Ş I O Y

Dava, taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.

Öncelikle hatalı olarak verildiği düşünülse dahi Devlet kurumlarınca özel mülkiyete konu edilerek gerçek ve tüzel kişiler adına tesis ve tescil edilen taşınmaza ait tapu kayıtları kazanılmış hak oluşturacaklarından hiçbir gerekçe ile “yok hükmünde” veya “geçersiz” sayılamazlar. Tapu kayıtları bedelsiz olarak iptal edilemez. Tapu kayıtlarının iptal edilmesi üzerine açılan bedel (tazminat) davaları reddedilemez.

Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 90 ıncı maddesi ile mülkiyet hakkına ilişkin hükümlerine, hukuk devletinin güvenilirliği ve devamlılığı ilkesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (1) No.lu Protokolünün 1 inci maddesine açıkça aykırılık teşkil eder.

Somut olayda önceki tapu maliki tarafından arsa niteliğindeki dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tazmini için açılan davada yargılama devam ederken taşınmazı satın alarak davayı kaldığı yerden devir alan davacının iyi niyetli sayılamayacağı kabul edilerek davanın reddi gerekeceğinden bahisle davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın bozulmasına Dairemizce oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Tapu sicilinin tutulmasından doğan Devletin sorumluluğu bir kusursuz sorumluluk hâli olduğundan, sorumluluğun ortadan kalkması için idarenin işlem veya eylemi ile meydana gelen zarar arasındaki illiyet bağının kesildiğinin kanıtlanması gerekir. Bu değerlendirme şüphesiz her somut olayın kendi şart ve özelliklerine göre yapılmalıdır.

Dava konusu taşınmazın önceki maliki tarafından açılan tazminat davası devam ederken taşınmazı ve davayı bulunduğu hal üzere devralan davacının illiyet bağını kesebilecek yoğunlukta kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir tespit dosya kapsamında yapılamamıştır. Bir kimsenin iyi niyetli olmadığına dair şüphe, kötü niyet ispatlanamadığı müddetçe nedensellik bağını kopartacak boyutta ve mülkiyet hakkı gibi temel bir anayasal hakkın ihlali için yeter düzeyde kabul edilemez.

Yukarda açıklamış olduğum nedenlerden dolayı kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.