"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapuda sahte vekâletname ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davalı ... ve davalı Hazine yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.05.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... ile davalı Hazine vekili Avukat Hikmet Kutman Ulusoy gelmiş, fer'î müdahil vekili duruşmaya katılmamıştır.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 4021 ada 8 parsel sayılı taşınmazı 29.03.2012 tarihinde satın aldığını, ... 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/289 Esas, 2013/740 Karar sayılı kararı ile davacı adına olan tapunun sahte vekâlet ile alındığı gerekçesiyle iptal edildiğini, mahkeme masrafı olarak 164.365,30 TL ödediğini, Kartal 16. Noterliği ile ... Tapu Müdürülüğünün elemanlarının kasıtlı veya ihmali sonucu sahte vekâletname ile devir işleminin gerçekleştirildiğini ve akabinde tapunun iptal edildiğini, bu sebeplerle olaydan Hazine ve noterin sorumlu olduğunu belirterek zararının haksız fiilin işlendiği 29.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının haksız fiil nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararın, dava dışı suç örgütünün elemanlarının haksız eylemi ile gerçekleştiğini, idari eylem ile zarar arasında illiyet bağı üçüncü kişinin suç teşkil eden fiili ile kesilmiş olduğundan müvekkili idareye dava açılmasında hukuki yarar olmadığını, bu nedenlerle husumet itirazında bulunduklarını ve davanın esasına girilmeden müvekkili idare açısından pasif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili emekli noterin ve noterlik personelinin yapılan işbu sahtekarlıkta herhangi bir dahlinin bulunmadığını ve yapılan sahtekarlığın daha önce ... 8. Noterliğince tanzim olunan 12.03.2012 tarihli ve 4556 yevmiye numaralı veraset ilâmı ile başladığını, müvekkilinin görev yaptığı Kartal 16. Noterliğine bütün sahte belgeler daha önce hazırlanarak gelindiğini ve bu belgelerin hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde gerçek gibi ve iğfal kabiliyetinin dahi bulunmasından ötürü gerekli vekâletin tanzim olunduğunu, asıl sorumluların ve inceleme yapmaya mecbur olanların da mezkur raporda bahsi geçen tapu memurları olduğunu, dosya münderecatı içinde bulunan iddianame ve ağır ceza evraklarından da anlaşılacağı vehiçle bu dolandırıcı şebekesinin müvekkilinin o tarihte görev yaptığı Kartal 16. Noterliğinin kamera görünteleri ile tespit edinildiğini, bu durumda müvekkiline yöneltilen husumetin haksız ve kanuna mugayir olduğunu ve davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın davalı ... ve davalı Hazine yönünden kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen kabul kararının yerinde olduğunu, ancak faiz başlangıcının hatalı olduğunu, faizin olay tarihi olan tapunun davacıya devir edildiği tarihten itibaren işletilmesi gerektiğini belirterek, kararın bu yön itibarıyla düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Noter vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı Noter ...'nün görevini yerine getirirken gereken dikkat ve özeni gösterdiğini, asıl sorumluluğun sahte veraset ilâmını düzenleyen dava dışı ... 8. Noteri ile tapuda devir işlemini gerçekleştiren tapu memurları olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davalı noter yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun'un 1007 inci maddesinin şartlarının eldeki davada gerçekleşmemesi nedeni ile Hazinenin sorumluluğunun söz konusu olmadığını, dava konusu taşınmazın değerinin fahiş oranda tespit edildiğini, ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının da olayda müterafik kusurunun bulunduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Hazinenin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi, davalı Noter ...'nün 1512 sayılı Noterler Kanun'nun (1512 sayılı Kanun) 162 inci maddesi gereği sorumlu oldukları, ne var ki; dosyada mevcut dava konusu taşınmaza ait 29.03.2012 tarihli resmî senedin (akit tablosunun) incelenmesinden; davacı tarafından 260.000,00 TL'nin peşin ve nakden ödenmesi suretiyle taşınmazın satın alındığı ve tapu akit senedi dışında, davacının iddia ettiği satış bedelini ödediğine ilişkin resmî senet ile aynı kuvvette başka delil ibraz etmediği anlaşıldığından ve "Kimse kendi muvazaasından yararlanmaz" ilkesi gereğince davacının maddi tazminat talebinin 260.000,00 TL satış bedeli ve davacının tapu iptal ve tescil davasına ilişkin olarak ödediği 164.365,30 TL Mahkeme masrafı ile birlikte toplam 424.365,30 TL üzerinden davanın kısmen kabulü ile faizin başlangıcının 29.12.2012 tarihi olması gerektiğinden bahisle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olması gerekirken taşınmaz için yapılan ödeme ve yargılama giderleri üzerinden zararının oluştuğunun kabulünün usul ve kanuna aykırı olduğunu, somut olayda davacının gerçek zararı ancak bilirkişi incelemesinden sonra belirlenmiş olup bu zarar haksız fiilden kaynaklandığı için davalılar gerek dava açılırken talep edilen miktar gerekse ıslahla artırılan kısım yönünden haksız fiil tarihinden itibaren faizle sorumlu olduklarının ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Davalı ... dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca asıl sorumlu Altındağ 8. Noterinin davaya dâhil edilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 1512 sayılı Noterlik Kanun'nun (1512 sayılı Kanun) 162 inci ve 72 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazın tapuda Hüsnü Yılmazer adına kayıtlı iken mirasçılarından ... kimlik bilgileriyle başka biri götürülerek Altındağ 8. Noterliğinden veraset ilâmı çıkarıldığı, bu veraset ilâmı ile tapuda malik muris Hüsnü Yılmazer mirasçıları adına olan tapunun iştirak hâlinde mülkiyete çevrildiği, kendilerini Hüsnü Yılmazer'in mirasçıları olarak tanıtan kişilerce veraset belgesindeki T.C. kimlik numaraları ile aynı olan sahte nufüs cüzdanları ile Kartal 16. Noterliğinde dava konusu taşınmazın satışı için ...'e yetki verilmesine ilişkin vekâletname düzenlenmesini sağladıkları, bu sahte vekâletnameyle tapunun davacıya devredildiği, durumdan haberdar olan asıl malik Hüsnü Yılmazer mirasçılarının tapu iptali ve tescil davası açtığı, ... 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/289 Esas, 2013/740 Karar sayılı kararı ile tapunun iptaline ve ilk malik adına tapuya mirasçılarının veraset ilâmındaki paylarına göre tesciline karar verildiği, kararın 21.06.2016 tarihi itibari ile kesinleştiği ve işbu davanın 10 yıllık zamanaşımı üresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.
3. 4721 sayılı Kanun'un "Sorumluluk" kenar başlığını taşıyan 1007 nci maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Bunun yanı sıra, her ne kadar davacı noterde düzenlenen sahte vekâletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazın, sonradan yolsuz tescil nedeniyle tapu kaydının iptal edilerek gerçek maliki adına tescil edilmesi nedeniyle zarara uğramışsa da, kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamaktadır. Tapu sicilinin tutulması görevini üstlenen Devlet, bu sicile tanınan güvenden ötürü hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir.
4. Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından davalı Hazine'nin sorumlu tutulması doğrudur.
5. Noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen 1512 sayılı Kanun'un 162 nci maddesine göre; “Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücu edebilir." Görüldüğü üzere, noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede kusurdan sözedilmemiş olduğundan, noterlerin bu göreve ilişkin kişisel sorumlulukları, kusursuz sorumluluk esasına göre düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca noterlerin sorumluluğu için noterin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin görevleriyle ilgili bir eylemleri olmalı; bir zarar bulunmalı; zarar doğuran eylem hukuka aykırı olmalı ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen noterin sorumluluğu, ancak zarar ile uygun nedensellik bağının kesildiğinin kanıtlanması durumunda ortadan kalkacaktır. Yani zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep hâlleri gibi illiyet bağını kesen bir durumun varlığının kanıtlanması hâlinde sorumluluktan kurtulunabilecektir. Buna göre noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.
6. Noterin, ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. 1512 sayılı Kanun'un 72 nci maddesine göre noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlaması ve tetkik etmesi yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir. Nüfus cüzdanındaki seri ve T.C. kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya ... ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâller “somut sorumluluk nedenleri” olup noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebepleri, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
7. Dosya içeriğinden Kartal 16. Noteri çalışanlarının düzenlediği sahte vekâletnamelerde; muris Hüsnü Yılmazer mirasçılarının T.C. kimlik numaraları ile aynı olan ve kendilerinin mirasçıları olarak gösteren kişiler adına vekâletname çıkarırken yetki verdikleri ...'in nufüs cüzdanında adı kısmına soyadı ve soyadı kısmına adı hatalı olarak yazılı olmasına rağmen yetki verilen kişinin adının ... olarak yazılı olduğu gibi Hüsnü Yılmazer mirasçılarından ..., ..., ... ile ... dublörlerinin ibraz ettiği sahte nüfus cüzdanlarındaki seri numaralarnın gerçek nüfus cüzdanlarındaki seri numaralarından farklı olduğu gözetildiğinde, ''azami özen gösterilse dahi sahtecilik işleminin yapılacağı ve zararın oluşacağı'' hususu ispat edilemediğinden davalı Noter ...'nün sorumlu tutulmasıda doğrudur.
7. 6098 sayılı Kanun'un 163 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği zarar gören tazminatın tamamını, dilediği taktirde zarar verenlerin tamamından talep edebileceği gibi bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Dolayısıyla somut davada, davacı taraf müteselsilen sorumlu olanların tamamı hakkında dava açmaya zorlanamaz. Bu durum rücuan tazminat davasında ileri sürülmesi gereken bir husus olup davalı Noter'in, Altındağ 8. Noterliğinin davaya dahil edilmesi yönündeki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
8. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
9. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007 nci maddesinde; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.” hükmü yer almakta olup, tapu sicilinin tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminat da o miktarda olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin malvarlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin malvarlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktar olmalıdır.
10. Dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olup arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bu yönteme uyulmadan Bölge Adliye Mahkemesince resen yapılan hesaplama sonucu yazılı gerekçe ile tazminat bedelinin tespiti doğru görülmemiştir.
11. Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu hâlinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve dava tarihi olan 2016 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirir.
12. Kabule göre de; tespit edilecek tazminata ilişkin hüküm kurulması ile yetinilmesi gerekirken ayrıca tapu iptali ve tescili davasında hükmedilen yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin hesaplamaya dahil edilmesi de bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince taraflara karşılıklı olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 8.400,00 TL vekâlet ücreti verilmesine,
Davacı ve davalı ...'den peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.