"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1723 Esas, 2023/549 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tarsus 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/216 Esas, 2019/306 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı karşılığının ve pilon yeri bedelinin tespiti ile davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçelerinde özetle; Mersin ili, Tarsus ilçesi, ... Mahallesi 3067 ada 112 parsel sayılı taşınmazda 10.127,97 m² irtifak hakkı, 3067 ada 113 parsel sayılı taşınmazda 289 m² pilon yeri bedelinin tespiti ve müvekkili idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların arsa vasfında olduğunu, bedel tespitinde bu hususun dikkate alınması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte tarla olarak değerlendirilmesi halinde ise kapama meyve bahçesi olarak kabul edilip % 3 oranında kapitalizasyon faiz oranı ile en az %700 oranında objektif değer artışı uygulanması suretiyle, bilirkişi kurullarınca tespit edilecek gerçek kamulaştırma bedelinin davalılara dava tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek oranda faizi ile birlikte veya ödeme tarihine göre güncelleştirilerek hesaplanmış kamulaştırma bedelinin ödenmesini, yargılama gideri, harçlar ve vekalet ücretinin davacı idare üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, kamulaştırma konusu irtifak hakkı karşılığının ve pilon yeri bedelinin tespiti ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazların kamulaştırma bedelinin hatalı ve yüksek hesaplandığını, objektif değer artışı uygulanmasını gerektirecek özelliklerinin söz konusu olmadığını, kuru tarım arazisi niteliğindeki taşınmaz için %6 oranında kapitalizasyon faizi uygulanması gerektiğini, irtifak değer düşüklüğü oranının yüksek uygulandığını, taşınmazlarda 4/5 pay sahibi olan davalılar yönünden kamulaştırma bedeli hesabında tapu maliklerinden 1/5 paylı ... ile uzlaşma sağlandığı dikkate alındığı halde acele kamulaştırma bedelinin mahsubunda İsmail Bağ'a düşen payın hesaplamaya alınmadığını, fark bedelin dava konusu 3067 ada 113 parsel sayılı taşınmazda 12.900,83 TL ve 3067 ada 112 parselde 166.402,40 TL olarak düzeltilerek, toplam 179.303,23 TL'ye denk gelen fark bedelin müvekkili idarece 22.05.2019 tarihli dekont ile ödenmiş olduğu gözetilerek herhangi bir iade bedel ortada kalmayacağından gerekçeli kararın bu kısmının hükümden çıkartılması gerektiğini, ayrıca lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazların arsa niteliğinde olduğunu, arazi niteliğine göre yapılan değerlendirmede değerin düşük olduğunu, İlçe Tarım Müdürlüğü resmi verilerinin taşınmazın değerinin tespitini belirlemede dikkate alınmaması gerektiğini, ayrıca bilirkişi kurulunca verim ve fiyatın düşük, işletme giderlerinin yüksek alındığını, üretim giderinin brüt gelirin 1/3'ünden fazla olmaması gerektiğini, kapitalizasyon faizinin %3 oranında, objektif değer artış oranının ise en az %75 oranında uygulanması gerektiğini, irtifak değer düşüklüğü oranının düşük uygulandığını, faiz oranlarının bankalarca belirlendiğini, dolayısıyla günümüz tarihi itibarıyla mevcut faiz oranlarına kıyasla düşük bir oranda nemalandırılan hesaplar oluşturulabileceğini, raporda hesaplama hatalarının olduğunu, irtifak hakkı kurulması, irtifak hakkının tapuya kayıt ve tesciline yönelik verilen kararın hatalı olduğunu, davalılar Ali, Halil, Muhsin ve Meryem'in de vekili olduğu halde gerekçeli kararda vekilleri olarak belirtilmediğini, kıymet takdir komisyon raporunda tespit edilen bedelin kararda belirtilmediğini, her iki taşınmaz yönünden fazla yatan bedel olmadığı halde, fazla yatan kısmın davacı idareye iadesine karar verilmesinin hatalı olduğunu tespit edilen bedele bozma tarihine göre enflasyon artış oranı dikkate alınarak ödeme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazların sulu tarım arazisi vasfında olduğu, taşınmaz üzerinde nektarin ağaçlarının kısım kısım dikili olup bir kısmının da tarla olarak kullanılması nedeniyle her kısmın yüzölçümlerinin tespiti ile ve net gelir metodu uygulanarak kamulaştırma bedelinin tespitinde herhangi bir usulsüzlük olmadığı, bilirkişi heyet raporunda da açıkça belirtildiği üzere taşınmazın tarım dışı üstün nitelikleri bulunduğu, yerleşim merkezlerine, karayoluna, tren istasyonuna, sanayi sitesine, resmi kurum tesislerine olan mesafeleri nazara alınarak %40 oranında objektif değer artışı uygulanmasının da doğru ve yerinde olduğu, öte yandan davalı ...'nın davadan önce hissesini diğer davalılara devrettiği anlaşılmış ise de; hükümde kamulaştırma bedelinin davalıların tapudaki hisseleri oranında davalılara ödenmesine yönelik hüküm kurulduğundan buna yönelik davalı taraf istinaf talebi de yerinde görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı idare ile davalı tapu maliki arasındaki kamulaştırma konusu irtifak hakkı ve pilon yeri bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arazi niteliğindeki taşınmazlara 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde, taşınmazların tamamının yüzölçümü, geometrik durumu ve enerji nakil hattı güzergâhı dikkate alınarak, irtifak hakkı karşılığının ve pilon yeri bedelinin tespit edilerek davacı idare adına tapuda tesciline karar verilmesi yerindedir.
3. Dava konusu taşınmazın hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özelliklerine ve dosya kapsamına göre uygulanan kapitalizasyon faiz oranı ve objektif değer artış oranı uygun görülmüştür.
4. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 tarihli ve 30791 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kararı da göz önüne alınarak, davanın niteliği gereği davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.
5. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması yerindedir.
6. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
7. Tespit edilen kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında davalıların 4/5 paya sahip olduğu dikkate alındığı halde, hükmedilen bedelden acele kamulaştırma dosyasında bloke edilen bedelin mahsup edilmesinde davacı idare ile uzlaşan dava dışı 1/5 paya sahip İsmail Bağ'a ait payın gözetilmemesi suretiyle eksik fark bedeline hükmedilmesi doğru değildir.
8. Davalılara ödenmesi gereken fark bedelin dava konusu 3067 ada 113 parsel sayılı taşınmazda 12.900,83 TL ve 3067 ada 112 parselde 166.402,40 TL olmak üzere toplam 179.303,23 TL'ye denk geldiği ve bu bedelin davacı idare tarafından 22.05.2019 tarihli dekont ile bankaya depo edildiği anlaşılmakta olup, fazla bloke edilen bedel bulunmadığı halde davacı idareye bedel iadesine ilişkin infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinin (b) harfi ile gösterilen alt bendinde yer alan ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci paragrafların hükümden tümüyle çıkartılmasına, yerine "Tespit edilen 16.651,02 TL bedelden, acele kamulaştırma dosyasında 1/5 paylı tapu maliki İsmail Bağ dışındaki tapu malikleri adına depo edilen 3.750,19 TL'nin mahsubu ile 12.900,83 TL fark bedelin birikmiş nemaları ile birlikte davalılara derhal ödenmesine, fark bedelin 11.963,28 TL'lik kısmına 04.01.2019 tarihinden bu miktarın ödenmesine ilişkin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 17.02.2021 tarihli ara kararına kadar, bakiye 937,55 TL'lik kısmına ise 04.01.2019 tarihinden hak sahibine derhal ödeme yapılmasına ilişkin Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin karar tarihi olan 14.03.2024 tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına, tapu kaydında yer alan haciz ve ipotek şerhlerinin hükmedilen bedele yansıtılmasına" cümlesinin yazılmasına, hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı paragrafların hükümden tümüyle çıkartılmasına, yerine "Tespit edilen 212.181,22 TL bedelden, acele kamulaştırma dosyasında 1/5 paylı tapu maliki İsmail Bağ dışındaki tapu malikleri adına depo edilen 45.778,82 TL'nin mahsubu ile 166.402,40 TL fark bedelin birikmiş nemaları ile birlikte davalılara derhal ödenmesine, fark bedelin 154.957,69 TL'lik kısmına 04.01.2019 tarihinden bu miktarın ödenmesine ilişkin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 17.02.2021 tarihli ara kararına kadar, bakiye 11.444,71 TL'lik kısmına ise 04.01.2019 tarihinden hak sahibine derhal ödeme yapılmasına ilişkin Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin karar tarihi olan 14.03.2024 tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına, tapu kaydında yer alan haciz ve ipotek şerhlerinin hükmedilen bedele yansıtılmasına" cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacı idare ve davalılardan peşin alınan temyiz karar harçlarının istek hâlinde ilgililere iadesine,
14.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda; davalı tarafın Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasını gerektirecek şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir temyiz talebinin (davalılar vekilinin 27.07.2023 tarihli temyiz dilekçesindeki; “Enflasyon artış oranı dikkate alınarak faizin hesaplanmasına” ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar” Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.
Hâl böyle iken, eldeki derdest davada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 14.03.2024