"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1893 Esas, 2023/2434 Karar
KARAR : Ret
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu sicilinin hatalı tutulması nedeni ile uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ...Mevkiinde bulunan, tapuda cilt 74, sayfa 16, sıra 1'de kayıtlı bulunan 275.700.00 m² yüzölçümündeki “içinde 795 zeytin ağacı bulunan tarla” vasıflı taşınmazı, üzerinde hiçbir kısıtlayıcı şerh olmadan 21.08.1996 tarihinde Santo Kanyazlar’dan satın aldığını, bilahare taşınmazın bulunduğu yörede yapılan kadastro çalışmalarında, bahse konu tapu kaydı esas alınarak müvekkili adına herhangi bir tespit yapılmadığını,...Kadastro Mahkemesinde açılan 2006/39 Esas sayılı tespite itiraz davasının müvekkili aleyhine neticelendiğini, mevcut durum itibarıyla müvekkilinin tapu senedine bağlı bulunan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini bu nedenle; davaya konu taşınmazın değerinin...Kadastro Mahkemesinin 2006/39 Esas sayılı dava dosyasının kesinleştiği tarih dikkate alınarak hesaplanması suretiyle belirlenecek tazminatın işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın ham toprak vasfıyla Maliye Hazinesi adına tapuya kayıtlı olduğunu, davacının iddia ettiği gibi tapu senedine bağlı bir mülkiyet hakkının ihlal edilmediğini, somut olayda tapu sicilinin hatalı tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, doğmamış bir hakkın yitirilmesinden de söz edilemeyeceğinden, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinin yasal şartlarının bulunmadığını bu nedenlerle açılan davanın usul, esas ve süre yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.01.2022 tarihli ve 2022/95 Esas, 2022/229 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazın arazi niteliğinde olduğu kabul edilerek net gelir metodu esas alınarak değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, buna karşın davacı vekilinin ıslah talebi doğrultusunda faiz işletilmesi gerektiğinden ve karardan sonra, davacı ...’nın 17.01.2022 tarihli, "temlik sözleşmesi" ile iş bu dosyadaki alacağını ...'ya kayıtsız ve şartsız olarak temlik ettiği de gözetilerek, alacağını temlik eden davacı ... yönünden hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bu hususlardan düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 26.01.2022 tarihli ve 2022/95 Esas, 2022/229 Karar sayılı ilamına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu;.dava konusu yapılan ve fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfi ile gösterilen bölümlerin, Musacalı Mahallesi kadastro çalışma alanında "Asarlık ve Kaldırım Devlet Ormanı" ile İbrahimağa Mahallesi kadastro çalışma alanında "Erikçe ve Kocaavlu Devlet Ormanı" sınırları içerisinde kaldığı, İbrahimağa ve Musacalı Mahallesinde orman tahdidinin 3116 sayılı Kanun'a göre 1943 yılında yapılıp ilan edilerek 1945 yılında Resmî Gazete'de yayımlanarak kesinleştiğinin anlaşıldığı, 3116 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinde belirtilen, “Komisyonların tahdid mazbatalarının hulâsaları Resmî Gazete ile ilân edilir. Hududu gösteren kroki de dahil olduğu halde bunların birer sureti alâkalı belde ve köylerin münasib yerlerine talik olunur. Bu talik, şahsen tebliğ hükmündedir. Zabıt mündericatına razı olmıyanlar, talik tarihinden itibaren üç ay içinde mahallî mahkemelerine müracaatla itiraz edebilirler...” hükmü ile 6831 sayılı Kanun‘un 11 inci maddesinde belirtilen; “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilan edilir. Bu ilan ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde dava açabilirler. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmü uyarınca orman tahdit çalışmalarının kesinleştiği tarihten itibaren aradan geçen zaman içerisinde itiraz etmeyen ve genel mahkemelerde dava açarak uygulanmayan tapu kaydı kapsamında kalan yerin adına tescilini talep imkanı var iken bu hususta talepte bulunmayan davacı tarafın eldeki tazminat davasını açması doğru olmadığı gibi, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının geldisi 1942 tarihli tapu kaydı olup 13.07.1945 tarihinde yürürlüğü giren 4785 sayılı Orman Kanunu'na Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanun'un Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1 inci maddesi gereğince 2 nci maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanların devletleştirildiği ve tapu kaydının hukukî değerini yitirdiği, bu nitelikteki eski tapu kaydına dayalı olarak da mülkiyet hakkı ileri sürülemeyeceğinden, somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.07.2023 tarihli ve 2023/1893 Esas, 2023/2434 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 1945 yılı öncesi tapu maliki olan veya 1945 yılı öncesi tapu malikinin mirasçısı olan kişilerin açtığı davalarda, 4785 sayılı Orman Kanunu uygulanmakta iken, eldeki davada zuhulen aynı değerlendirme ile hüküm kurulması hatalı olup davacı dava konusu taşınmazı 1996 yılında satın almış olup yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; orman tahdit çalışmalarının kesinleştiği tarihten itibaren aradan geçen zaman içerisinde itiraz etmeyen ve genel mahkemelerde dava açarak uygulanmayan tapu kaydı kapsamında kalan yerin adına tescilini talepetme imkanı var iken bu hususta talepte bulunmayan davacı tarafın eldeki tazminat davasını açması doğru olmadığı gibi, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının geldisi 1942 tarihli tapu kaydı olup 13.07.1945 tarihinde yürürlüğü giren 4785 sayılı Orman Kanunu'na Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanun'un Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1 inci maddesi gereğince 2 nci maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanların devletleştirildiği ve tapu kaydının hukukî değerini yitirdiği, bu nitelikteki eski tapu kaydına dayalı olarak da mülkiyet hakkı ileri sürülemeyeceğinden, somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
3. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Bölge Adliye Mahkemesince, her ne kadar kendisini vekille temsil ettiren davalı Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ise de davalı Hazine vekilinin istinaf aşamasında duruşmaya katıldığı gözetildiğinde lehine duruşma vekâlet ücretine hükmedilmemesi hatalıdır.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin, tüm davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı Hazine vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (6) numaralı bendinin tümüyle çıkartılmasına, yerine “Davalı Hazine vekilinin istinaf aşamasında duruşmaya katıldığı gözetildiğinde 5.500,00 TL ücreti vekâletin davacı taraftan alınarak davalı Hazineye verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.