"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1392 Esas, 2023/1535 Karar
KARAR : Esastan ret
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu İzmir ili, ... ilçesi, ... 1302 ada 13 parsel sayılı taşınmazın tapuda müvekkili adına kayıtlı olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi ve taşkın alan içerisinde kalması sonucunda müvekkilinin taşınmaz üzerindeki tasarruf imkânının tamamen kısıtlandığını, İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 03.02.2021 tarihli yazısında söz konusu parselin onaylı 1/1000 ölçekli 21K-IVb paftasında yer almakta olup, bir kısmının kıyıda kaldığının belirtildiğini, taşınmazın kıyı kenar çizgisinde ve taşkın alan içerisinde kalması nedeniyle uğramış olduğu zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; İzmir Valiliği Kadastro Müdürlüğünce yapılan incelemede dava konusu parselin bulunduğu bölgede (... ilçesinde) ilk tesis kadastrosu (Tapulama) çalışmalarının 5602 sayılı Tapulama Kanun'u çerçevesinde 1963 yılında yapıldığını, dava konusu parselin tapulama çalışmalarında 3200 parsel numarası ile tahdit ve tespitinin yapıldığını, tapulamaya yapılan itiraz sonucunda komisyon kararı ile 05.02.1966 tarihinde 13.300 m² miktarında tarla vasfı ile tescil edildiğini, yenileme çalışmaları sonucunda 1302 ada 13 parsel numarasını aldığını, tapu kütüğünde kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığına ilişkin ya da maliklerin tasarrufunu engelleyici herhangi bir şerh ve beyan bulunmadığını, ... Belediye Başkanlığından alınan 17.03.2021 tarihli yazıda da, davaya konu taşınmazın II. derece doğal sit alanında kaldığını, 1/25000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında sazlık ve bataklık alanlar olarak planlandığını, kıyı mevzuatına tabi alanda kalmadığının ve taşkın alanda kaldığına ilişkin bir ifadeye yer verilmediğini, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 16.03.2021 tarihli ve 541330 sayılı yazısı ile anılan taşınmazın onaylı Kıyı Kenar Çizgisi Paftası ile çakıştırılması sonucu kıyıda kalmadığının belirtildiğini, herhangi bir zararın söz konusu olmadığını, yapılan bir müdahale ve zararın olmadığı yerde tazminattan da söz edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme sonucunda düzenlendiğini, İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü' nün çelişkili yazıları esas alınarak hüküm kurulduğunu, İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün ve ... Belediyesinin yazılarında parselin kıyı kenar çizgisi içinde bulunmadığının ifade edildiği ve parselin kuzey cephesinde Güzelhisar çayına bitişik olması nedeniyle kıyı kelimesinin kullanılmış olabileceği değerlendirmesine yer verilmişse de bilirkişi heyeti tarafından yorum yoluyla sonuca ulaşılmaya çalışıldığından raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin fiili olarak mülkiyet hakkından dilediği gibi yararlanamadığını, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun (3621 sayılı kanun) 5 inci ve 9 uncu maddelerinde öngörüldüğü biçimde bilirkişi heyetine jeoloji mühendisi, jeolog veya jeomorfolog, ziraat mühendisi, mimar ve şehir plancısı, inşaat mühendisi bilirkişiler de eklenerek ek rapor alınması gerektiğini, Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünün dosyada mevcut müzekkere cevabında dava konusu taşınmazın taşkın riski taşıdığının belirtildiğini, müvekkilinin taşınmazının kıyı kenar çizgisi ve taşkın alan içerisinde kalması nedeniyle tazminata esas değerinin belirlenmesinin gerektiğini, müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mahallinde yapılan keşif ve 20.01.2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, parselin deniz kıyı kenar çizgisine uzak olduğu ve içinde yer almadığı, 1960'lı yıllardan bugüne kadar parselin akarsuya olan sınırının değişmediği, aktif dere yatağı içinde olmadığı, Güzelhisar Çay ı'nda taşkın olasılığının düşük olduğu, taşınmazın tarımsal faaliyetini engelleyen bir durumun bulunmadığının tespit edilmiş olması karşısında, davacının hissedarı bulunduğu taşınmaza yönelik hukuki ve fiili bir kısıtlamanın bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine yönelik verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 -383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 3621 sayılı Kanun’un 5 ve 9 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu İzmir ili, ... ilçesi,... 3200 parsel sayılı taşınmazın 05.02.1966 tarihinde tapulama ile dava dışı Mehmet Saka adına tescil edildiği, davacının 31.08.1979 tarihinde 709/13300 pay satın alarak malik olduğu ve yenileme çalışmaları sonucu 1302 ada 13 parsel numarasını aldığı, taşınmazın tapu kaydında kıyı kenar çizgisinde kaldığına dair bir şerh bulunmadığı gibi Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 16.03.2021 tarihli yazısı ile bilirkişi raporu uyarınca dava konusu taşınmazın, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığı tespit edilmekle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.