Logo

5. Hukuk Dairesi2023/10299 E. 2024/5524 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada zamanaşımı def'inin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında zamanaşımının mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren başladığı, davacıların dava açmakta makul süreyi aştığı ve davalının da süresinde zamanaşımı def'i yaptığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/810 Esas, 2023/722 Karar

DAVA TARİHİ: 15.11.2019

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ: ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/215 Esas, 2023/228 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.04.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacılar vekili Avukat ... ve davalı idare vekili Avukat Hikmet Kutman Ulusoy gelmişlerdir.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi ...'ye 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu (4753 sayılı Kanun) kapsamında 22.250,00 m² büyüklüğündeki taşınmaz için ... ili, ...ve/veya Kirikçiler köyünde yer tahsisi yapıldığını ve tapuya bağlandığını, ancak ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1957/452 Esas, 1959/457 Karar sayılı kararıyla taşınmazın iptaline karar verildiğini, murisin 3302 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesi kapsamında tapusu iptal olan taşınmazlarına eş değer nitelikte arazi verilmesi için ... Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, murise olumlu olumsuz cevap verilmediğini, murisin ölümüyle mirasçıların vekili olarak tahsis işlemlerini takip ettiğini, 30.02.2015 tarihinde ... Valiliği Milli Emlak Dairesi Başkanlığı Batı ... Emlak Müdürlüğünün yeni bir yer tahsis etmeyeceklerini bildirdiklerini, tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan her türlü zarardan Devletin sorumlu olduğunu belirterek belirlenecek tazminatın işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olduğunu, davacıların hukuki yararı bulunmadığını, davacının belirttiği ... Sulh Hukuk Mahkemesi kararı uyarınca tapunun 12.10.1959 tarihinde iptal edildiğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava konusu olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığını, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan bir zararın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, taşınmaz bedelinin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; zamanaşımı yönünden ret kararı verilmesi gerektiğini, davacının idarenin cevabını beklemesinin üzerine idari yargıda dava açması gerekirken adli yargıda dava açıldığını, adli yargıda dava açma haklarının zamanaşına uğradığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir .

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların miras bırakanı ...'ye 4753 sayılı Kanun kapsamında 22.250 m²lik ... İl...ve/veya Kirişçiler köyünde yer tahsisi yapıldığı ve tapuya bağlandığı, ancak ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.10.1959 tarihli ve 1959/452 Esas, 1959/457 Karar sayılı kararı ile taşınmazın 22.500 m² yüzölçümünün tapu kaydının iptaline karar verildiği, davacılar murisine idarece yeniden yer tahsisi yapılmadığı anlaşılmış ise de, davacıların ve murislerinin arazi tahsisine ilişkin başvuruları yönünden idare ile yazışmalarının 03.02.2015 tarihine kadar devam ettiği, nihayetinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmekte olup eldeki davanın 15.11.2019 tarihinde zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığı, kaldı ki idarece başka bir taşınmaz tahsisi yapılamayacağının bildirildiği 03.02.2015 tarihli bildirimden itibaren davanın yaklaşık 4 yıl sonra açıldığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilamında belirtilen makul süre de geçtikten sonra açılan eldeki davanın kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeni ile reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; mülkiyet hakkına ilişkin eldeki davada zamanaşımı uygulanmasının hatalı olduğunu, devletin kusursuz sorumluluğunun olduğunu,idarenin süreci uzattığını, 03.02.2015 tarihinden sonra verilen olumsuz cevap üzerine eldeki davanın açıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan incelemede; 1955 yılında 4753 sayılı Kanun ile ...köyü Düdenbaşı mevkiindeki 22.250.00 m² yüzölçümlü 16 parsel sayılı taşınmazın davacılar murisi İsmail oğlu ...'ye verildiği, ancak dava dışı Memiş Hudut adlı kişi tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası ile ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.10.1959 tarihli ve 1957/452 Esas, 1959/457 Karar sayılı dosyasında yapılan inceleme neticesinde, ...'ye 4753 sayılı Kanun'a göre Toprak Tevzi Komisyonunca tevzi olunan 16 parselde kayıtlı taşınmazın Memiş Hudut adlı kişiye ait tapu kaydı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, davacılar murisi ... adına kayıtlı 16 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptaline karar verildiği, kararın temyizi üzerine denetimden de geçmek sureti ile 07.12.1959 tarihinde kesinleştiği, davacılar tarafından yeniden taşınmaz tahsisi için ilgili idare ile yapılan yazışmalar neticesinde, ... Valiliği Defterdarlık Milli Emlak Dairesi Başkanlığı Batı ... Emlak Müdürlüğünün 03.02.2015 tarihli cevabı ile 4753 sayılı Kanun kapsamında ödenen bedellere karşılık hak sahiplerine taşınmaz verilmesinin mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine uğranılan zarar nedeni ile 15.11.2019 tarihinde eldeki tazminat istemli davanın açıldığı anlaşılmıştır.

3. Mahkemece, yapılan keşif sonrasında düzenlenen 06.03.2022 tarihli fen bilirkişi raporunda, dava konusu parsel olarak sınırları gösterilen alanın ... ili, Kepez ilçesi, ...Mahallesi 637 parsel sayılı taşınmaz olduğu anlaşılmış olup, bu parsele ilişkin bilgi ve belgeler getirtildiğinde, 637 parsel sayılı taşınmazın yapılan kadastro çalışmaları sonrasında 19.08.1963 tarihinde dava dışı Memiş Hudut adına tespit edildiği, davacılar murisi ...’nin yapılan kadastro tespitine itiraz etmesi üzerine, ... Tapulama Hakimliğinin 08.10.1987 tarihli ve 1981/39 Esas, 1987/308 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiği ve taşınmazın tespit maliki Memiş Hudut mirasçıları adına tesciline karar verildiği, iş bu kararın da denetimden geçmek sureti ile 07.04.1989 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir.

5. Buna göre, yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki dava 15.11.2019 tarihinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu anlaşıldığından tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmamıştır.

6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irad kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.