"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/25 Esas, 2023/371 Karar
KARAR : Kabul
Taraflar arasında görülen 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı idare ve bir kısım davalı kayyımı vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle;...Mahallesi 1208 ada 22 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 30.12.2014 tarihli ve 2013/145 Esas, 2014/609 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 30.12.2014 tarihli ve 2013/145 Esas, 2014/609 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; tapu maliki İbrahim Ekinci’nin 20.07.1987 tarihinde vefat ettiği, murise ait veraset ilamına göre mirasçıları olarak görünen ve davacı idarece davaya dahil edilmesi talep edilen Meryem kızı ..., Meryem oğlu..., Rıza oğlu ... Rıza kızı ... Rıza kızı ..., Rıza oğlu...... kızı Ayla, ... kızı Hanife ve ... kızı ...’nin adres ve kimlik bilgileri, sağ olup olmadıkları araştırılmadan dava dilekçesinin ilanen tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla, Mahkemece öncelikle yukarıda adı geçen mirasçıların açık kimlik bilgileri ve açık adresleri belirlenip kendisine; şayet ölü oldukları tespit edilirse, sunulacak veraset belgesi veya Nüfus Müdürlüğünden getirtilecek aile nüfus tablosu esas alınarak mirasçılar davaya dahil edildikten ve aynı şekilde adresleri tespit edildikten sonra mirasçılarına dava dilekçesi ve ekleri tebliğ edilerek, nüfus kaydı ile mirasçılarının tespit edilememesi halinde ise kayyım tayini ile yargılamaya devam olunması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olduğu gibi, veraset ilâmında mirasçı olarak görünen ve davaya dahil edilen Sait ve Dilek oğlu ...’ın murisi ve murisin mirasçılarını tanımadığını, kim olduklarını bilmediğini, aralarında hiçbir akrabalık bağı bulunmadığını, bir hata sonucu mirasçı olarak yazıldığını beyan ederek bu durumun düzeltilmesini talep ettiğinden veraset ilâmının iptal edilip edilmediği veyahut iptaline ilişkin bir dava bulunup bulunmadığı taraflardan sorularak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 21.12.2021 tarihli ve 2019/379 Esas, 2021/390 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 21.12.2021 tarihli ve 2019/379 Esas, 2021/390 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı idare ve bir kısım davalı kayyımı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın tapu kaydında sit alanı şerhi mevcut ise de taşınmazın sit alanında kalmasının kamulaştırma bedeline etkisi olamayacağı gözetilmeden tespit edilen metrekare birim fiyatından %10 oranında indirim yapan rapor esas alınarak az bedele hükmedilmesi hatalı olduğundan ve tespit edilen kamulaştırma bedeline 26.07.2013 tarihinden ilk karar tarihi olan 30.12.2014 tarihine kadar faiz yürütülmesi gerekirken, yazılı şekilde faiz başlangıç ve bitiş tarihinin hatalı gösterilmesi doğru olmadığından kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin 11.07.2023 tarihli ve 2023/25 Esas, 2023/371 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare ve bir kısım davalı kayyımı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; hatalı bilirkişi raporuna dayanarak karar verildiğini, emsal kıyaslamasının hatalı yapıldığını, belirlenen bedelin yüksek olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Bir kısım davalı kayyımı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hatalı bilirkişi raporuna dayanarak karar verildiğini, emsal kıyaslamasının hatalı yapıldığını, belirlenen bedelin düşük olduğunu, faize ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, enflasyon değerinin altındaki yasal faiz oranının uygulanmasının doğru olmadığın, davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki...Mahallesi 1208 ada 22 parsel sayılı taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak, üzerindeki yapılara ise aynı Kanun'un (h) bendi uyarınca resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmek suretiyle, üzerinde bulunan ağaçlara ise maktuen değer biçilmesi yerindedir.
3. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması uygundur.
4. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesi hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı idare ve bir kısım davalı kayyımı vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. .
5. Mahkemece verilen ikinci karar bir kısım davalı kayyımı vekilince temyiz edilmiş olup, Mahkemece davacı idare lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesi ihlal edilerek, bozma ilamı sonrası ikinci kararı temyiz etmeyen davalılar bakımından son kararda belirlenen metrekare birim fiyatı üzerinden hüküm kurulması doğru değildir.
6. Kendisine kayyım atanan davalılar için tespit edilen kamulaştırma bedelinin kayyımlık hesabına aktarılmasına karar verildikten sonra infazda tereddüt yaratacak şekilde kendilerine derhal ödenmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
7. Tapu maliklerinden Meryem kızı ..., Meryem oğlu..., Rıza oğlu ... Rıza kızı ... Rıza kızı ..., Rıza oğlu...... kızı Ayla, ... kızı ... ... kızı ...'nin kimlik bilgileri ve mirasçıları tespit edilemediğinden hisselerine İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/398 Esas, 2021/901 Karar sayılı dosyası ile kayyım atanmış olup, adı geçen davalıların ad ve soyadının karar başlığında gösterilmemesi hatalıdır.
8. Kendisini vekille temsil ettiren bir kısım davalı kayyımı lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmemesi hatalıdır.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasın, gerektirmediğinden 6100 Kanun'un geçici 3 üncü maddesi geregi yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun’un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı idare ve bir kısım davalı kayyımı vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkemenin gerekçeli kararının hüküm fıkrasının;
1. (2) numaralı bendinden “225.038.44” sayısının çıkartılmasına, yerine "219.461.71” sayısının yazılmasına,
2. (2) numaralı bendinde yer alan “tespitine” kelimesinden sonra gelmek üzere "fazla bloke edilen 5.576.73 TL bedel davalı tarafa ödenmiş ise varsa bankadan çekilmesine kadar işlemiş mevduat faizi ile davalılardan ..., ..., ..., Hanife Seme Reyhan ve Zehre ... Günal’dan alınarak davacı tarafa ödenmesine, ödeme yapılmamış ise mevduat faizi ile birlikte davacı kuruma iadesine" cümlesinin yazılmasına,
3. (3) numaralı bendinde yer alan “12.627,00" sayısının hükümden çıkartılmasına, yerine "7.050,27" sayısının yazılmasına,
4. Gerekçeli karar başlığının davalılar bölümüne “Meryem kızı ..., Meryem oğlu..., Rıza oğlu ... Rıza kızı ... Rıza kızı ..., Rıza oğlu...... kızı Ayla, ... kızı ... ... kızı ...” ad ve soyadlarının yazılmasına,
5. (2) numaralı bendinden “kararın kesinleşmesi beklenmeksizin davalılara ödenmesine,” ibaresinin çıkartılmasına,
6. Gerekçeli kararın hüküm fıkrasına ayrı bir bent olarak “Kendisini vekille temsil ettiren bir kısım davalı kayyımı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hükmedilen 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacı taraftan alınarak kayyıma ödenmesine” cümlesi yazılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harçlarının ilgililerine iadesine,
16.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
K A R Ş I O Y
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda; davalı tarafın Anayasa'nın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasını gerektirecek şekilde 6100 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir temyiz talebinin (davalı taraf kayyımı vekilinin 25.09.2023 tarihli temyiz dilekçesindeki; “Anayasa Mahkemesinin faizle ilgili iptal kararının dikkate alınarak enflasyon oranına göre faizin hesaplanmasına” ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve "dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar” Anayasa'nın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.
Hâl böyle iken, eldeki derdest davada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Sayın çoğunluğun “Düzeltilerek onama kararının” faizle ilgili kararı ve bahse konu kararın “Değerlendirme bölümündeki 3 No’lu bendinde yer alan” görüşüne katılmıyorum. 16.04.2024